3/2 Yol

5.4K 535 125
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zaman anlamını yitirdi ve parçalara ayrıldı. İçim kırıklarla öyle dolmuştu ki zamandan nasibimi alamadım. Öylece seyrettim sadece. Kaç saniye, kaç dakika geçti; akrep ve yelkovan bu kovalamacadan bıkmadan daha ne kadar devam etti, zaman parçalara ayrılınca bu savaş neden bitmedi anlamadım.

Bulunduğum noktaya mıhlanmış halde dururken gözlerimin odağı Pencere Güzeli'nden başkası değildi. Fakat görüntü öyle net değildi ki, sanki minik bir sis tabakası gözlerimin önüne yuvalanmış öylece duruyordu. Ayşen Hanım çok uzak bir noktadan konuşuyor, sesi dağlara çarpıp yankılanarak bana ulaşıyordu.

Zihnimin paslı terazisi habire gıcırdıyor, tartma işlemi bir türlü son bulmuyordu. Kafamın içindeki tilkilerin ayak sesleri olduğundan daha yüksek çıkarken düşüncelerime öyle odaklanmıştım ki sanki ruhumu bu ortamdan soyutlamış, başka bir zaman diliminde kendimle baş başa kalmıştım.

''Belinay?'' Alçin'in sıcak avucu kolumu sararken iç alemimden sıyrıldım. ''Sevinsene kızım,'' dedi hafifçe zıplarken.

İç alemimden sıyrıldım sıyrılmasına ama kafamı toplamayı başaramadım. Bu işten mutlaka bir çıkarı var dedi içimdeki ses. Böyle kolay kabul edecek olsaydı beklemezdi. Onu susturmak istedim. Sanki başka çarem vardı.

''Kararından döneceğini hiç düşünmemiştim.'' dedim dürüstçe. ''İnan, ben de düşünmemiştim.'' Parmakları çenesindeki sakallarında dolaşırken bakışlarının odağı ben değil, masanın ortasında duran meyve tabağıydı. O portakalın benden daha güzel olduğunu mu düşünüyorsun Ali, cidden?

Masaya yaklaşırken Ayşen Hanım tebessüm ederek güven verircesine gözlerini yumdu. Karşısındaki sandalyeyi çektiğimde halen gerginlik kokan bedenini geriye yasladı. ''Kararını değiştirmene ne sebep oldu peki?''

''Üzümünü ye, bağını sorma,'' dedi Alçin öksürükle karışık bir şekilde. Üzümünü yediğimiz günler de gelir müstakbel görümcem, ama önce bağını sormam lazım.

''Mecbur kaldım diyelim.'' Tam atağa geçecekken üzerindeki kar beyaz gömleğin ona ne kadar yakıştığını düşünürken buldum kendimi. Kollarını dirseklerine kadar özenle katlamış, bileğini saran siyah deri kordonlu saati ön plana çıkarmıştı. Sakalları onu ilk gördüğüm zamana göre uzamış ve sanki dünyanın en güzel kalemiyle yazılmış bir şiir gibi yanaklarına dağılmıştı.

Ali kendi halindeki saçlarını karıştırırken ''Eve uğrayıp birkaç parça bir şey al istersen,'' dedi Ayşen Hanım. ''Ben alsam olmaz mı? Belki Selçuk pisliği kaçırır yavrumuzu,'' Üçümüz ekşittiğimiz suratlarımız ve baydığımız gözlerimizle Alçin'e döndüğümüzde ''Aman ya, ne haliniz varsa görün.'' dedi bozularak.

''Kimliğin yanında mı?'' Sorusu gibi gözlerinin de muhatabı olduğumda bu kalbime hiç iyi gelmedi. Ellerim titrerken bocaladım. ''Hayır,'' dedim kekeleyerek. ''Sen evden dönene kadar bilet işlerini hallederdim,''

Güzden GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin