3/4 Hassas Çizgiler

5.3K 522 217
                                    

Hayatımın hiçbir dönemini istediğim çizgiye sokamamış, bir hevesle başladığım süslü püslü ajandalara karaladıklarım birer surete bürünmek için çırpınmış fakat hepsini aynı titizlikle toprağa gömmüştüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayatımın hiçbir dönemini istediğim çizgiye sokamamış, bir hevesle başladığım süslü püslü ajandalara karaladıklarım birer surete bürünmek için çırpınmış fakat hepsini aynı titizlikle toprağa gömmüştüm. Hayal olarak adlandırılan binlerce tohum filizlenemeden yalan olmak zorunda kalmış, ben Belinay Solmaz daima kasım rüzgarının oradan oraya savurduğu turuncu bir yaprak olmuştum.

Daha birkaç saat evvel tüm kalabalığı ve griliğiyle bağrıma bastığım şehrimden, Ankara'dan bile isteye ayrılmıştım. Bunu ne o süslü ajandaların çiçekli sayfalarına not düşmüş ne de oturup planlamıştım. 

Gerçi rüzgar hiç müsaade istemiş midir yapraktan? İstememiştir. Ve işte tan yepyeni bir günü insanların avuçlarına doğururken bir trenle hiç bilmediğim bir şehre, daha kısacık bir süredir hayatımda olan bir adamla gelmiş, bambaşka bir toprağa karışmıştım. 

Yıllardır üzerime sinen grilik yavaşça çekilirken yüreğim yeniliğe adapte olmakta zorluk çekmemiş, heyecanla atmıştı. İçimdeki çocuğun ise keyfine diyecek yoktu doğrusu. 

''Sen de pek sessiz çıktın Güzel Gözlü, konuş sesini duyalım biraz da,''

Önündeki hamurlara un serpen Meryem ablanın sesi ete kemiğe bürünüp beni düşüncelerimin ıssız yuvasından çekip çıkarırken utangaç bir tebessüm yayıldı yüzüme. 

''Ne anlatayım size?'' diye sordum.

''Ankara'yı anlat hele. Ayşen abla gitti gideli öyle merak ederim ki oraları, insana bu cennet diyarı unutturacak kadar güzel midir sizin başkentiniz?''

Tebessümüm git gide yüzüme yayılırken Meryem ablanın samimiyeti tüm bedenimin sarıp sarmalamıştı. Avzem Hanım dağlar nidası atarak üzerime gelirken beni yakaladığı gibi tandıra sürüklemişti. O ekmek yaparken ben de kenarda tahta bir taburede oturuyordum. 

Tandırın hemen karşısında bulunan şark köşesinde Avzem Hanım halen bir miktar ayılıp bayılmalar yaşıyor, Aram'ın kız kardeşi Zelal de babaannesinin bileklerini kolonya ile ovuyordu. 

Cevap vermek için hazırlanırken Ali'nin bir başka yeğeni Rojbin'in sorusuyla tüm ilgimi ona yönelttim. ''Ankara'da deniz var mı Belinay?'' Birbirine yaklaştırdığı kara kaşları ve büzdüğü minik dudaklarıyla içimdeki sıkıca sarılma isteğini körükledi. 

''Rojbin! Belinay denir mi hiç, yengen o senin.'' 

Elinde büyük bir tepsiyle tandıra giren Benan abla isminin anlamını her saniye yaşayarak beni büyülerken o kızını azarlamakla meşguldü. Tepsiyi eltisinin yamacına bırakıp yanımdaki tabureye yerleşti. Hayli büyük karnı hamileliğinin son günlerini yaşıyor olabileceğini düşündürmüştü bana.

''İstediği gibi hitap edebilir, problem değil.'' dedim örgülü saçlarıyla oynarken. ''Ayrıca Ankara'da deniz yok çiçeğim, üzgünüm.'' 

Güzden GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin