0.5 : Kara Gelinlik

152 17 4
                                    

Resûl'den

Sonunda evlenmiştik. Ve ona artık bunun benim için bir oyundan daha fazlası olduğunu söylemem gerektiğini düşünüyordum. Eve vardığımızda kapıdan girdiğimiz anda onun elinden tuttum ve bahçeye yöneldim.

Bahçeye geldiğimizde onun karşısına geçtim ve diğer elini de avucumun içine aldım. Gözümün içine öyle bir gülümsüyordu ki kendimi daha fazla tutamazdım. Nefes alış-verişim dengesizleşmeye başlamıştı.

"Zeynep... Ben..." Gülümsedim ve ne diyeceğimi bilemiyormuşçasına kafamı yere eğdim. Beyazlar içindeki gelinliği aniden siyahlaşmaya başladı. Korkuyla başımı kaldırdığımda karşımdaki yüz artık ona ait değildi. Hemen elimi geri çektim. Yıldız'sa hâlâ aynı şekilde bakıyordu.

O an nefes nefese uyandım. Elimi göğsüme götürdüm. Nefesimi dengelemeye çalıştım. Rüya mıydı? Emin olmak için koluma bir çimdik attım. Rüya olduğunu anlayınca derin bir oh çektim.

Rüyaydı... Ve ben hâlâ, dün akşamdan beri olduğu gibi, Zeynep'le sözlüydüm. Etraf hâlâ karanlıktı. Telefonumu açıp saate baktığımda üç civarıydı. Yandaki bardağı alıp suyun son damlasına kadar tek seferde içtim. Sonra geri yattım.

Bir süre daha uyuduktan sonra uyandığımda saatin beşi gösteriyor olması canımı sıkmıştı. Uyumaktan ilk defa sıkılıyordum sanırım. Gerçi son günlerde pek fazla uyuduğum da söylenemezdi ama...

Kalkıp yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirip dışarıya çıktım. Arabaya binip yürüyüş parkına gittim. Buraya lisede hep gelirdik arkadaşlarla. Ama tabii uzun süredir gelemiyordum. Koşuya başladım. Birkaç dakika sonra oturma alanlarının olduğu yere geldiğimde gülmeden edemedim. Çünkü...

FLASBACK

"Abi yeter ya, ne ısladın oğlum? Annem fena kızacak eve gidince."

"Barış, sen de amma mızmız çıktın be oğlum. Su savaşı bu, tabii ıslayacağız."

"Resûl, annemi tanımıyorsun sanki. Eve gidince kırk saat başımın etini yiyecek."

"Lan! Koşun oğlum, koşun!"

Aniden Melis'in sesini duyunca lafım ağzıma tıkılmıştı. Kızlar bize doğru koşa koşa geliyorlardı. Arkalarındaki köpekleri görene kadar onlara öylece bakmakla yetindim. Ama köpekleri gördüğüm an oturağın üstünden atlayıp tüm gücümle koşmaya başladım. Bir an yanımda ben kalkmadan önce yaklaşık on metre ötede olan Zeynep belirdi. Belirmesiyle yok olması da bir oldu. Çoktan beni sollayıp ileriden sağa dönmüştü. O sağa dönünce ben de yalnız bırakmamak için onun arkasından koştum.

"Zeynep biraz yavaşla! Bu hızla inan sana hiçbir köpek yetişemez!"

"Sus da biraz daha hızlı koş!"

Ben de hırs yapıp iyice hızlandım. Tam ona yaklaşınca aniden ayağı takıldı. "Ahhh!" diye acı bir çığlık attı. Ben de aniden korkuyla yüzümü buruşturdum. Sonra da arkayı kontrol edip Zeynep'in bileğini tuttum. Onu elimden geldiğince hızlı bir şekilde güvenli bir yere götürmeye çalıştım. Bir süre sonra aniden bir kuvvet beni geriye doğru çekti. Bir anlık sarsıntıdan sonra bir evin duvarının arasına geçmiş olan Zeynep'i fark ettim. Oraya saklanmak ne kadar güvenliydi emin değildim.

"Bilmem farkında mısın, bileğimi burktum. Biraz daha yavaş olamaz mısın?"

"Pardon? Orada mı bıraksaydım seni? Hem ben sana biraz yavaş ol demedim mi? Sen niye depar atıyorsun baştan?"

SOLUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin