Zeynep'ten
Yatağamın uç kısmına oturmuş bacağımı titreterek kendimi yemeye devam ediyordum. Sonunda dayanamayıp odanın dışına fırladım ve merdivenleri hızla inmeye başladım. O sırada kapının kilit sesini duydum ve kapı dikkatle açıldıktan sonra Resûl'ün geldiğini fark ettim.
Bana "Sen hâlâ uyumadın mı?" demek istediğini belli eden bir ifadeyle baktı.
"Nerede kaldın? Nereye gittiniz bu saatte?"
"Önemli bir şey değil, sadece yol üstü sonuçta diye kuruma uğradık. Küçük bir işti."
"Hımm... Ben de sen gelmeyince merak ettim. Yani bu saatte kuruma gidebileceğiniz mantıklı gelmedi diyelim... Beynimde milyon tane ihtimal türedi."
"Endişelenme..." dedi. Sesinde ve tavrında farklı bir şey vardı. Daha çok şevkat... Daha çok sıcaklık... Bunu derken bana doğru bir adım attı. Gelişigüzel bir adımdı ama ifadesinde bir şey vardı, hissedebiliyordum. Sorgulamadım.
Hafifçe gülümsedi ve odasına doğru ilerledi. Ben hâlâ olduğum yerde boş boş dururken "Zeynep," dedi. Arkasına dönmüş bana bakıyordu. Cümlesinin devamını bekledim.
"Davette oldukça güzel görünüyordun... Herkesin seni beğendiği konusunda herhangi bir şüphem yok."
Bir an ne diyeceğimi bilemedim, kalbim hızlı atıyordu. Açıkça söylemek gerekirse oldukça hızlı atıyordu. Yüzüme iradesizce kocaman bir tebessüm yerleşti.
"Teşekkür ederim... Senin için bu önemliydi..."
Bir şey demeden odasına gitti. Ve ben de onun arkasından odama...
Kapıyı kapattıktan sonra tüm yüzümü kaplayacak şekilde ve saklamaya gerek duymadan gülümsedim. Tüm vücuduma apaçık bir mutluluk ifadesi yayılmıştı. Odanın ortasına doğru dönerek gittim. Ve tam ortada durup iki elimi bitiştirdim. Baş parmaklarımı dudağıma doğru götürdüm. Bir sağa bir sola yürüdüm o heyecanla. Ve heyecanım yüzünden ayağımı masaya çarptım.
"Ahh!"
Hemen sonra o dengesizliğimle masanın üstünden bir kutuyu düşürdüm. "Ayyy" Ani refleksim de bir işe yaramadı. Ben tam bir sakardım!
Resûl'den
Üzerimi değiştirdikten sonra yatağımın uç kısmına oturdum ve kendime düşünmek için bir zaman verdim. Engin'le konuşmalarımızı düşündüm.
Flasback
"Bunu ona söylemeyi düşünüyor musun?" dedi sadece. Söylediğim her şeyin farkındaydı belli ki. Peki ya sorusunun cevabı neydi?
Kesinlikle bilmiyordum.
"Bilmiyorum... Yani, böyle durumlarda ne yapılacağını tam olarak bilmiyorum. Daha önce... Yani oldu ama böyle değildi Engin. Ben ilk defa böyleyim... En güzel çare çaresizliğim olmuş gibi. Ama neden çaresiz hissettiğimi de bilmiyorum. Ona oyun dedim... Sadece bir oyun. O bana yardım etmeyi kabul etti ve ben bu oyunun kurallarını ihlal ettim."
"Neden sana yardım etmeyi kabul etti sence?"
Durakladım. Beynimin karmaşası tek tek ortaya koyuluyordu yaşadığımız bu anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUK
Novela JuvenilSavaşa maruz kalan çocukları korumak için canını dişine takarak çalışan insanlar... Antropoloji bölümü yüksek lisansı için makale yazarken tam da bu insanların arasına düşen bir kız... Ve soluk soluğa bırakan bir aşk hikayesi... Sadece aşkın değil;...