Resûl'den
Sabah yoğun bir baş ağrısıyla uyandım. Gece uyuyamamam etkisini gösteriyordu. Ağrıdan fırlamak üzere olan gözlerime soğuk suyu bastırdım. Rutin işlerimi hızlıca halledip üzerimi değiştirdiğimde yatağa hasret bedenimi evden çıkmaya zorladım. Kapıya doğru ilerlerken yukarıki odanın açılan kapısıyla adımlarımı hızlandırdım. Tam o an ses beni durdurdu.
"Resûl!"
Arkama yavaşça döndüğümde gördüğüm manzara bir an donupkalmama neden oldu. Sonra hızlıca gözlerimi Zeynep'in göz hizasına yükselttim.
"Nereye gidiyorsun?" diye sorduğumda merdivenlerde mütevazı birkaç adım attı.
"Seninle geliyorum."
Ne kadar hoşuma gitse de içimdekileri bastırdım. "Neden?"
"Seni rahatsız etmeyeceğim, merak etme. O kızın yanında dururum."
"Peki." dedim ve arkama dönüp kapıyı açtım. Onun geçmesi için müsade ettim ve sonra kendim de evden çıktım.
Mert'ten
"Adisin!"
Kapıdan çıktığımda bu ses beni durdurdu. Döndüm ve Merve'nin ateş saçan gözlerinin içine sorgularcasına baktım.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Boran'ın bana soğuk davranmasının nedeni... Eminim çok iyi biliyorsundur."
Kan beynime sıçramaya başladığında ona onu umursamadığımı gösterdim.
"O sana karşı hiçbir zaman sıcak değildi. Bence kendini sorgula." diyip dönüp gideceğim sırada yeniden hırçın sesi duyuldu.
"Ona bir şey söylediysen-!"
Hızla arkama döndüm ve bana doğru yönelttiği parmağına baktığımda sinirle o kolunu tuttum.
"Ne yaparsın? Ne yapabilirsin, söyle hadi! Adice gidip benim hakkımda iftiralar mı savurursun? Ya da herkese benim-" dedim ve cümlenin devamını getiremedim. Ama sonra diğer kolunu da avuç içlerime aldım.
"Seni sevdiğimi mi söylersin?"
Ağzını dahi açamıyordu ve ben ellerimin arasında titreyen bedenini hissediyordum.
Bir kolunu çekmeye çalıştığında daha çok sıktım ve girişimi başarısız oldu. O yüzüme korkuyla baktığında bir elimi yavaşça gevşettim ve dün gelen kızın bulunduğu odanın kapısını gösterdim o elimle.
"Bak! Biz nelerle uğraşıyoruz... Sen hâlâ kendini düşünme peşindesin!" dediğimde diğer kolunu da sertçe bıraktım. O kolunu tutarken ben hızla arkama dahi bakmadan yukarıya çıktım.
Zeynep'ten
Evde nefes alamıyordum. Bu yüzden belki de Resûl'le konuşacağım zamana dek kafam dağılır diye kuruma gelmeyi tercih etmiştim. Hızla dün de gördüğüm kızın yanına yöneldi adımlarım.
"Dikkat et." dedi Resûl arkamdan. Kaşlarımı çattığımda devamını getirdi.
"Kızın güvenli olduğunu hâlâ bilmiyoruz..."
Başımı salladım hafifçe.
"Ve ayrıca Uğur'un sizin yanınızdan çıkmasını istemek gibi bir delilikte bulunma. Her ne kadar orada başka güvenlikler de olsa o orada duracak."
"Tamam... Korkma. Hiçbir şey olmaz." dedim temin etmek için. Ve sonra hızla aşağıya indim. Kapının önündeki güvenliklere selam verdikten sonra içeriye neredeyse daldım. Bir anda Uğur ve yerdeki kızın gözleri beni bulunca onları korkuttuğumu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUK
Teen FictionSavaşa maruz kalan çocukları korumak için canını dişine takarak çalışan insanlar... Antropoloji bölümü yüksek lisansı için makale yazarken tam da bu insanların arasına düşen bir kız... Ve soluk soluğa bırakan bir aşk hikayesi... Sadece aşkın değil;...