Engin'den
Resûl ve Zeynep bana en başından itibaren oyun dedikleri bu şeyi anlattılar. Sakince anlatmaları için onları oturttuğum koltukta bir süre bir sessizlik oldu.
"Ama..." diye lafa devam etti Resûl.
"Ona 'Eğer bu oyunu bitirmek istersen bana söyle, bitecek.' demiştim. Anlaşılan artık istiyor..."Zeynep'in başı korkuyla telaş arasında bir şekilde Resûl'e döndü. Sonra bu ifadeyi az da olsa bastırdı.
"Amacım bu değildi. Yalnızca bundan sonra benim sana her şeyi söylediğim gibi-" bir an durakladı. Bu duraklama onun da söylemediği bir şey olduğunu düşünmeme neden olurken lafı tamamladı.
"-senin de bana söylemeni istiyorum. Belki akşam söyleyemedin ama benim patlamama neden olan kısım yukarıda sorduğumda söylememendi. Tamam, belki biraz abarttım. Bunun için özür dilerim... Ama, ben yine de açıklamayı hak ettiğimi sanıyordum."
"Ben de hak ettiğini düşünüyordum. Hâlâ düşünüyorum ama açıklamama izin vermedin."
İkisi de kırgınlıklarını birbirlerine belirttiler. Sonra biraz daha sessizlik oldu.
"Hem... Oyunu saçma bulduğunu da söyledin... Bu belki de bitirmemiz için geçerli bir nedendir. İstemediğin bir şeye zorlamam."
Artık araya girmem gerektiğini düşünerek bunu ben cevapladım.
"Her ikiniz de yanlış zamanda karar veriyorsunuz. Bence biraz sakinleşin, olayı biraz yatıştırın. Sonra bir karar verin. Siz böyle bir oyuna girdiyseniz artık bunu bir çırpıda bitiremezsiniz. Etrafınızdaki insanlar, özellikle aileleriniz için bunu öğrenmek kötü bir durum olacaktır. Ve Yıldız için de mükemmel bir koz... Ama siz illaki bitireceğiz diyorsanız bile, ben sakin kafayla düşündükten sonra karar vermeniz taraftarıyım."
Zeynep başını hafifçe salladı. Ve sonra Resûl de.
"Ben kuruma gitsem iyi olacak." dedi Resûl oradan uzaklaşmak istediği belli bir şekilde. Zeynep kırgındı ama daha çok kendine gibiydi.
"Ben de geliyorum kardeşim." diyerek ben de Resûl'le kuruma gittim.
Zeynep'ten
Resûl gitti... Gece oldu ve ben saatlerdir bekliyorum. Ona oyunun saçma salak bir şey olduğunu söylerken şu anda kendi yaptıklarımı çok daha saçma buluyordum. Tek haklı olduğum konu da buydu galiba... Kendimi haksız bulmam.
Delirmemin nedeni ne Resûl'ün yaptığı bir şeydi ne de bu oyun... Neden ona patladım, inanın ki bilmiyorum... Belki de korktuğum şey sonucunda onun üzülmesi olduğu için onu görmek kaldıramayacağım bir şey oluvermişti...
Tek düşüncem ben öldüğümde Resûl'ün ne yapacağıydı... Ayçaların çocuğu olacaktı. Peki ya biz? Bizim evliliğimiz hiçbir zaman öyle bir evlilik olamayacaktı. Sevgi dolu değildi. Gece uyurken nefesini son hissettiğimiz kişi ya da sabah uyandığımızda gördüğümüz ilk gözler birbirimizinki olmayacaktı hiçbir zaman. Ya da çekirdek ailemiz diyebileceğimiz tam bir ailemiz olmayacaktı. Gerçek bir karı-koca ilişkisi gibi de olmayacaktı.
Peki ben öldükten sonra... Ben öldükten sonra yaşadıklarımız diye bir şey düşünemeyecektim. Buna takılı kalacak olan o olacaktı. Ne yapacaktı? Bir gün bir yuva kurmak isteyecekti ve o gün "Oyun için biriyle evlendim." mi diyecekti sevdiği o kişiye... Olur muydu?
Oyuna hırçınca saçma demem bundandı. Geçirdiğim vakitten bir an dahi pişman olmayacaktım. Ne kadar uzun olabilseydi o kadar mutlu olurdum aslında... Ama bunun bir sonu vardı. Benim için ölümle, onun için yarı yolda bırakılmışlıkla biten...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUK
Roman pour AdolescentsSavaşa maruz kalan çocukları korumak için canını dişine takarak çalışan insanlar... Antropoloji bölümü yüksek lisansı için makale yazarken tam da bu insanların arasına düşen bir kız... Ve soluk soluğa bırakan bir aşk hikayesi... Sadece aşkın değil;...