0.2 : Beklenmedik Teklif

341 21 22
                                    

Resûl'den

Sabah Talha'nın zorla uyandırmasıyla sızlanarak kalktım. Zeynep bizi kahvaltıya çağırmıştı, anlaşılan Eslem dün nişana gelmemesi konusunda çok fazla trip attığı için böyle bir şey düşünmüştü. Bu beni ne kadar düşündürse de artık abarttığımı düşünerek hızlıca hazırlandım.

Gittiğimizde kapıyı Zeynep açtı ve Hilal'le Eslem anlaşılan yeni uyanmışlardı. İkisinin de üstündeki pijamalara ve dağınık saçlarına karşın Zeynep çok önceden uyanmış ve bir yere hazırlanmış gibiydi. Mutfağa geçtiğimizdeyse bizi tek kelimeyle mükemmel bir kahvaltı sofrası bekliyordu. Boran ve Talha'yla kahvaltıları çoğu zaman geçiştirdiğimiz için bu kahvaltı gözümde kat kat daha iyiydi tabii ki...

Hepimiz oturduğumuzda son olarak Talha da Eslem'in yanağına bir öpücük kondurarak hemen yanına oturdu. "Zeynep kalkmış, kahvaltı hazırlamış. Sen hâlâ pijamanla uykulu uykulu gez sevgilim." demesiyle Eslem hızlı bir hareketle ona dönüp gözlerini kıstı. "Pardon!" diye bir çıkış yapmasıyla tatlı bir atışmanın başlayacağını anlamış ve gülerek tabağımı doldurmaya başlamıştım. "Hamaratlığımdan şüphen mi var Talha?" dediğinde Talha'nın yaptığı ufak şakadan pişman olmanın tersine eğlendiğini fark etmiştim ve kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. "Yok aşkım. Ben seni böyle de seviyorum." Bunu söylerken aynı anda Eslem'in zaten dağınık hâlde olan saçını iyice karıştırmasıyla Eslem "Ya Talha!" diye bağırarak koluna birkaç yumuşak yumruk indirmişti. Sonunda Boran konuyu çözmeye çalışırken iyice bir batağa girmesine neden olacak cümleleri söyledi: "Eslem, sen dinleme benim öküz arkadaşımı. Ben senin Hilal'den daha hamarat olduğuna eminim."

Hilal az önce köşesinde sessizce gülerken bir anda durakladı ve ağzındaki lokmaya rağmen bir şeyler demeye çalışsa da sonra durakladı ve dediklerini anlayabilmemiz için lokmasını yutup hızlıca savunmaya geçti. "Benim neyim varmış ki Boran Bey?" Boran'ın dalga geçmekten zevk duymuş bir şekilde "Bu gidişle turşun olacak." demesiyle Boran ve Hilal hariç hepimiz kahkaha atmıştık ama Hilal'in bakışlarını üzerimde hissettiğimde ağzımda gizli bir fermuar varmış da onu kapatıyormuşum gibi yaparak sustum. "Evlenmemesi kendi tercihi olan insanlarda 'turşusunu kurmak' doğru bir tanım olmuyor. Ayrıca ben çok da hamaratım."

Bu konuşma uzun süre daha tatlı atışmalarla devam etmişti ve çok fazla gülmemizi sağlamıştı. Kahvaltının sonundaysa hep birlikte kuruma gittik. Çocukların ihtiyaçları için bütçe planlamalarımızı düzenlememiz gerekiyordu.

Tam Engin'in odasına giderken duyduğum telefon sesiyle durakladım. Hilal'in odasından geliyordu. Hilal kurumla ilgili iletişimden sorumlu olduğu için önemli bir şey olabileceğini düşünerek ve Hilal'in odada olmadığını anlayarak odasına girdim.

Düşündüğüm gibi Hilal odada yoktu ve telefonu ben açtım. Gelen tanıdık sesle sinirlenmem yalnızca birkaç saniyemi almıştı. Çünkü arayan kişi Yıldız'dı, Zülal'e ulaşamadığı için kurum telefonunu aramıştı. Ve buraya geleceğini söylüyordu.

Telefonu sertçe kapattım ve sinirle Engin'in odasına doğru yürümeye başladım. O nasıl buraya gelirdi? Bu kızın amacı neydi? Tam bunları düşünürken Eslem'in odasından Hilal'in sesini duymamla kapıyı tıklatıp hızla açtım.

Kapıdan "Hilal şu telefonlara bakar mısın? Ne işin var senin burada? Birkaç gün yoğun çalışmamız gerektiğinin farkında değil misin sen?" dedim sinirli bir tonla. Sert olduğumun farkındaydım ama... Ne bileyim... Bunları söyledikten sonra onun bir şey demesini beklemeden kapıyı sertçe kapatıp çıktım ve Engin'in odasına yöneldim.

Engin'in kapısının önüne geldiğimde durakladım. Eslem'in odasına girdiğimde bağırmamla anlaşılan Zeynep kötü bir şey olduğunu anlamıştı ve ürkekçe bana bakışları gözümün önüne geliyordu. Derin bir şekilde nefesimi verdim. Hata yaptığımın farkındaydım. Yıldız'a sinirlenip Hilal'e bağırmam çok saçmaydı.

Hafifçe Engin'in kapısını tıklattım. İçeriye girdiğimde Engin dosyalarla ilgileniyordu. Kafasını kaldırdığında kötü bir şey olduğunu fark etti.

Hemen "Resûl... Ne oldu, ne bu hâl?" diye yanıma geldi.

...

"Bu kızın amacını cidden anlayamıyorum."

"Ben de. Gidip bir de o sinirle Hilal'e bağırdım onun yüzünden."

Aradaki bir sürelik sessizlikten sonra yeniden konuştum.

"Off, ben bir gidip Hilal'den özür dileyeyim kardeşim. Sonra konuşuruz yine."

"Tamam kardeşim."

Zeynep'ten

Bugün Resûl iyi değildi, buna adım gibi emindim ki başka bir şey vardı. O hiçkimseye durduk yere böyle kaba davranmazdı ki... Benimle ilgili bir şey miydi? Yok canım, benimle ne alakası olsun? O zaman ne? Onu bu kadar sinirlendirecek ne olabilir ki? Yıld- Yok artık Zeynep, saçmalama. Onun üzerinden ne kadar zaman geçti...

Gün boyu bu düşüncelerle beynimi yemiştim. Hilal'in söylediğine göre üstüne bir de ondan özür dilemişti ve sonra kurumdan çıkmıştı. Bense şu an odamda dakika başı saate bakarak onun gelmesini bekliyordum. Sonunda karanlıkta gördüğüm araba farı içimi ferahlatırken Resûl arabadan inerken perdenin ucundan onu izlemeye devam ettim. Başının yavaşça dönmesiyle hızla perdeyi kapatıp kenara çekildim ve görmemesini umarak artık yatmaya karar verdim.

Sabah çok önceden planladığım röportaj için erkenden uyanıp hazırlandım. Her ne kadar kızların haberi olsa da masaya bir not bırakmayı ihmal etmeyerek evden çıktım.

Resûl'den

Sabah erken çıkacağını tahmin ederek kapılarını gözetlemeye başlamıştım. Ne ara bu hâle geldiğime anlam veremiyordum ama şu an bunları düşünmek için doğru zaman değildi. Ne kadar emin olsam da son kez cebimi kontrol ettikten sonra yeniden kapılarına baktığımda Zeynep çıkmıştı.

Koş Resûl, koş!

Taksiye binmesinin hemen ardından ben de arabama yöneldim. Bir süre takip ettikten sonra onun önce bir profesörle görüşeceğini bildiğim için takip etmeyi bıraktım. Kazı bölgesine geldiğimde benim girme iznim olmadığı için açık olan bir yerde oturmaya karar verdim. Bir süre bekledikten sonra Zeynep'in geldiğini görmemle hızla ayaklandım ve ona doğru yürümeye başladığımda o da beni fark etmişti ve şaşkınlığı yüzünden oldukça net bir şekilde okunuyordu. İyice yaklaştığımdaysa o da benim gibi yüzüne bir tebessüm yerleştirdi.

"Senin ne işin var burada?" dediğinde memnuniyeti yüzünden okunuyordu.

"Niye, gideyim istemiyorsan." diye gülümsedim.

"Hayır, saçmalama. Şaşırdım sadece. Sen ne yapıyorsun ki burada?"

"Aslında seninle bir şey konuşacaktım. Buraya geleceğini bildiğim için geldim."

"Buraya kadar neden geldin ki? Zaten her gün birbirimizi görüyoruz."

"Önemli bir konu diyelim..."

Aklı karışmış bir şekilde kaşlarını çatmasıyla konuşabileceğimiz bir yere geçtik. Oturunca gülümseyerek "Eee, neymiş bakalım seni bu saatte uyandırıp buraya kadar getiren önemli konu?" diye sormasıyla gözünün içine baktım. Gözündeki mutluluğun derinlerine indim. Sonra da yerimden kalkıp onun yanında diz çöktüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Beyninden neler geçtiğini tahmin edebiliyordum. Gözleri kocaman açılmış bir şekilde bana bakarken o cümle dudaklarımdan ayrıldı: "Benimle evlenir misin Zeynep?"

🐦🍃🌱🍏🎄
Artık olaylar yavaş yavaş başlıyor. Açığa çıkmayı bekleyen birçok şey daha var, bunlar sizi hikayenin devamında bekliyor olacak. Umarım devam edersiniz.
İyi okumalar...💚

SOLUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin