Resûl'den
Telefon birkaç kez çaldıktan sonra huzurumun sesi kulaklarımı doldurdu.
-Alo, Resûl?
-Ne yapıyorsun bir tanem?
-Annemlerdeyim, sohbet ediyorduk. Sen?
-Bir sürü dosyayla uğraşıyorum sabahtan beri. Senin sesini duyayım istedim. Bir de benim işim daha uzun sürecek gibi kurumda, çocukları bugünlük okuldan sen alabilir misin diyecektim.
-Aşkım ama benim yetişmem zor olur şimdi buradan. Az kaldı çıkmalarına. Ne yapsak ki?
Konuşmayı dinleyen Zülal sessizce araya girdi.
"İsterseniz ben alayım onları. Zaten işim bitti benim."
"Aslında çok iyi olur, zahmet olmayacaksa tabii."
"Ne zahmeti? Ben çıkayım hemen, bizim eve götüreyim mi onları?"
"Ben sana anahtarı vereyim, Zeynep de çok gecikmez zaten." dedim ve anahtarı Zülal'e verirken Zeynep'in sesi yeniden duyuldu.
-Sezin montunu mutlaka giysin tamam mı? İnatlaşıyor bazen, üşütecek.
Gülümsedim ve "Tamam." diye cevapladım.
Zülal'den
Okulun önüne geldiğimde soğuk havadan dolayı titrememle kollarımı önüme doladım. Tam saatime baktım ki zil çaldı ve çocuklar hızla çıkmaya başladılar. Gözlerim tek tek çocuklarda gezinirken merdivenlerden inen Bulut ve Sezin'i görmemle onlara yöneldim ve onlar da beni görünce koşarak yanıma geldiler.
"Zülal abla!" diyerek ikisi de bana sarılınca gülümsedim.
"Babam neden gelmedi?" diyerek geri çekildi minik Sezin'im ve hemen arkasından Bulut da.
"İşleri vardı biraz. Bugünlük ben geldim sizi almaya."
"İyi ki geldin." dedi Bulut ve bunun üzerine yüzümde masumane bir gülümseme oluştu.
"Hadi bakalım, arabaya geçelim. Ama önce... Montlarımızın önünü kapatalım. Rüzgar var, üşüyeceksiniz." diyerek eğildim ve ikisinin de montunun önünü kapattım. Sonra da ikisi de ellerimden tuttu ve arabaya doğru ilerledik.
Arabanın yanına geldiğimizde ben çantamda arabanın anahtarını ararken onlar da arka kapının yanında beklemeye başladılar. Sonunda bulduğumda tam onlara dönecekken Sezin'in çığlığını ve hemen ardından Bulut'un "Sezin!" diye bağırışını duydum. Bir an telaşlanırken onlara baktığımda ikisi de simsiyah kıyafetli iki kişinin kucağındaydılar. Sezin "Bırak beni!" diye bağırdı ve hemen ardından Bulut da "Hemen bırak kardeşimi!" diye bağırdı aynı adama. Kısa bir süreliğine afallasam da arkalarından koştum.
"Bırakın çocukları! Kimsiniz siz?"
Adamlar beni umursamayarak çocukları bir arabanın içine zorla katmaya çalıştılar. Onlara yetişmemle birinin kolunu kavradım. Bulut "Zülal abla!" diye acı bir şekilde bağırdı.
"Bırakın dedim çocukları!"
"Sen kimsin be?" diyerek hızla beni geri itti adam ama ben bir hışımla yeniden onlara yöneldim ve arabanın içine atlayarak çocukların yanına geldiğimde kapı kapanmıştı.
"Bu kız nereden çıktı?" dedi sürücü koltuğundaki kalın ses.
Çocukların yanındaki adamlardan biri bana sinirle bakarken diğeri çocukların ellerini bağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUK
JugendliteraturSavaşa maruz kalan çocukları korumak için canını dişine takarak çalışan insanlar... Antropoloji bölümü yüksek lisansı için makale yazarken tam da bu insanların arasına düşen bir kız... Ve soluk soluğa bırakan bir aşk hikayesi... Sadece aşkın değil;...