2.0 : Altın Rengi Buğday

85 11 3
                                    

Zeynep'ten

Uyuduğum hastane koltuğunda yavaşça gözlerimi açtım. Sabah olmuştu. Saatin en azından onu bulmuş olabileceğini düşünüyordum.

Gözlerimi ovuşturduktan sonra gece oldukça kötü bir ameliyat geçirmiş olan Ekin'e baktım. Gece bir kez uyanmıştı ama sonrasından yeniden sakinleştiriciyle uyutulmak zorunda kalınmıştı.

Alevler vücuduna yayılmaya başladığında Engin ve Uğur onu kurtarmak için oldukça uğraşmıştı. Bu, boş odada Ekin'in karşısında bulunan kamera sayesinde her yere yayılmaya başlamıştı. Neredeyse tüm dünya televizyonlarında bu haber yayımlanıyordu.

Ekin'in uyanmasını beklerken dışarıya çıktım ve bu sefer onun yanına Deniz geçerken ben de Resûllerin yatması için izin verilen odaya doğru gitmeye başladım. Asansörü tercih etmeyerek merdivenleri çıktım. Odayı bulduğumda önce hafifçe tıklatarak ses bekledim. Ses duymayınca da yavaşça kapıyı açtım.

Engin, Resûl ve Uğur buradalardı. Diğerleriyse kurumu boş bırakmamak için evlerine gitmişlerdi.

Hâlâ uyuduklarını görünce Resûl'ün yanına gitmeyi düşünerek bir adım attım. Sonraysa uyandırma fikrinden vazgeçtim. Son günlerde oldukça yorulmuşlardı. Bu yüzden onları bırakıp çıkmak üzereydim ki Resûl'ün sesini duydum.

"Zeynep?"

Uyurken dağılmış saçlarını karıştırdı doğrulurken ve gözlerini kırpıştırdı.

"Uyandınız mı diye bakmaya gelmiştim ben."

"Neden uyandırmadın? Saat kaç oldu ki?"

"On civarında... Ama siz çok yoruldunuz zaten dün. Ve tabii tüm gece de."

Kalktı ve üzerindeki birkaç yeri düzelterek yanıma geldi.

"Tamam, onlar uyumaya devam etsinler. Biz aşağıya inelim istersen."

"Sen bilirsin... Ama dinlensen iyi olacaktı."

"Bedenimin ihtiyacı kadar uyudum. Ama Uğur sanırım gece boyu uyuyamadı... O yüzden sen beni düşünme. Sen de uyuyamadıysan uyu hatta."

"Yok, hayır. Ben oldukça iyiyim."

Ama yüz ifademden bunun oldukça yanlış olduğu düşünülüyordu eminim ki. Yüzüme "Emin misin?" der gibi baktığında onu temin ettim.

"Gerçekten... Çok iyiyim. Sadece hastane havası biraz boğdu galiba... Pek sevmiyorum bu kokuyu."

"Seninle dışarı çıkalım istersen biraz. En azından hastanenin bahçesine çıkarız."

"Aslında çok iyi olur..."
Birlikte asansöre doğru gittik. Şansımıza asansör boştu ve çok beklemeden binebildik.

Resûl'den

Asansöre bindiğimizde kapılar kapandıktan hemen sonra Zeynep'in derin bir nefes aldığını fark ettim.

O asansörün sağ köşesine geçmişti. Kat tuşuna basmak için onun önünden uzandım. Yakınlaştığım için kokusu çok daha net geliyordu. Hastane kokusuna karışmıştı belki biraz ama teninin kokusu her zamanki gibi hissediliyordu.

SOLUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin