Eslem'den
Kuaförde sadece biz vardık. Herkes hazırlığa başladığında aniden arkadan "O ye!" diye bir ses geldi. Aynadan arkaya baktığımda Dicle, Sertap Erener'in O Ye şarkısını açmış arkada kopuyordu. Sonra yanına Zülal de gidip oynamaya başladı. Hilal, Zeynep, ben ve Deniz de ara verip yanlarına gidip eğlenmeye başladık. Merve de manikürüne devam ederken yerinde oynayarak eğlenmeye devam etti.
...
Biz Zeynep'i beklerken erkekler de gelmişlerdi. Biz dışarı çıkıp arabalarda beklemeye başladık. Resûl'ün arabası kuaförün tam önündeydi ve arabanın önünde bir sağa bir sola yürüyerek sabırsızlıkla Zeynep'i bekliyordu.
Kafasını çevirdiğinde aniden öylece bakıp kaldığını fark ettim. Hemen ben de kuaförün kapısına baktım. Zeynep yavaş yavaş iniyordu merdivenlerden. Resûl de gözünü ondan ayıramıyordu.
Prensesler gibi olmuştu. Zarafet timsali olacağını biliyordum. Ama bu kadar beklemiyordum. Hemen arabadan indim ama yaklaşmadan onları izledim. İndiğinde Resûl hâlâ gözünü ondan ayıramıyordu.
"Çok güzel olmuşsun." dediğini duydum.
Zeynep de kibarca "Teşekkür ederim." deyip gülümserken ellerini önde birleştirerek kafasını yere eğdi. Sonra bakışlarını bana çevirdi.
Ben de "Kuzum çok güzel olmuşsun..." diyerek sarıldım. O da bana aynısını dedikten sonra Hilal arabanın penceresinden kafasını çıkartıp "Of... Hatun taş be!" diye bağırdı. Biz de gülerek arabalara geçtik.
Onlar bizi eve bıraktıktan sonra Zeynep içerde oturmaya başladı. Ahmet amca da Zeynep'in kuşağını bağladıktan sonra biz Hilal'le kapının önündeki sandığa oturup damat ve sağdıçlarını bekledik. Resûl, Engin ve Talha geldiklerinde bir an afalladılar. Arkalarından Mert kafasını yandan çıkartıp sesini duyurmaya çalışarak
"Nasıl ya? Madem kızı alamıyoruz, günlerdir niye çektiriyorsunuz?" diye bağırdı.Hilal de "Oğlum mal mısın? Adet bu. Parayı verirsiniz, kızı da çeyiz sandığını da alırsınız..." diye cevapladı.
Resûl ceplerini yokladı.
"Off... Benim cüzdanım arabada. Ben size sonra vereyim kızlar, hadi..."
"Öyle bir dünya yok damat bey. Sizde yoksa sağdıçları yoklayalım." deyip elimi Talha'ya uzattım.
"Ciddi misin?" dedi.
"Tabii ki ciddiyim, saçmalama!" deyince ikisi de ceplerini yoklamaya başladılar.
Engin beş lira çıkartıp Hilal'in avucuna koyunca Hilal avcuna baktı. Sonra kafasını kaldırıp "Bu ne Engin? Fakire sadaka mı veriyorsun? Çıkart bir yüzlük." deyince ikisi birden "Yok artık!" diye net bir tepki verdiler. Ben de "Talhacığım, yalnız sen bana iki yüzlük veriyorsun." dedim ve sonra Hilal'e göz kırpıp güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUK
Fiksi RemajaSavaşa maruz kalan çocukları korumak için canını dişine takarak çalışan insanlar... Antropoloji bölümü yüksek lisansı için makale yazarken tam da bu insanların arasına düşen bir kız... Ve soluk soluğa bırakan bir aşk hikayesi... Sadece aşkın değil;...