XVIII.

9.9K 703 64
                                    

09

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

09.09.2018'de yayınlanmıştır.
XVIII. Bölüm

Kusursuz bir aşkın olduğuna inanmıyorum. Her şeyin bir kusuru, bir hatası vardır. Fatih'i sevsem de bana söylediklerini aşamıyorum. Ona gülümsediğim, beni sevdiğini söylediği, elleriyle kalbime dokunduğu anlarda bile daha önce söyledikleri karşıma çıkıyor ve kalbime bir kesik daha atıyor. Çünkü sadece gururumu değil kadınlık gururumu da ezmişti o sözler. Dilediği özür saramıyordu bu kesikleri, ayağa kaldıramıyordu aynı enkazı. Onu affedemiyorum.

İç çekerek tabağımdaki karışık kahvaltı gevreğini karıştırdım. Fatih fotoğrafımızı paylaşınca ve ben yarı ünlü olunca avukat büromuza inanılmaz derecede çok müşteri gelmeye başladı. Öyle ki Hatice ile geceleri sekreterlik yapmaya ve randevu vermeye başladık. Tabi ki yarı ünlü olmam sadece bunu arttırmadı. Ablam bana o kadar kibar, o kadar kraliçeymişim gibi davranıyor ki mahçup oluyorum. Her istediğimi, bazen istediğimi düşündüğü şeyi, anında yapıyor ve bundan hiç şikayetçi değil. Furkan ağabeyim de 180 derece dönüş yaptı ve iyi bir ağabey olmaya karar verdi. Sonuçta güzel mankenlere giden yol bende gizli değil mi? Sedat ağabeyim ise haberleri görünce soluğu bizim evde aldı tabi ki. Ama çok bir şey söylemedi, yengem evde yumuşattı sanırım onu. Bir ara yengeme hediye almalıyım.

Sonuç olarak hayatımda değişen şeyler var. Partilere davet edilmem gibi, röportaj istekleri gibi. Halbuki bunların olması için hiçbir şey yapmadım. "Bu sabah neden keyifsizsin ufaklık?" diyen Furkan ağabeyime baktım. Bir de ufaklık demeyi bıraksa keşke.

"Uyuyamadım. Telefon bir türlü susmadı abi." dedim ve esnedim. Ben kendi halinde mesleğini yapmak isteyen bir kızdım oysa. "Kızım çok para kazanırsın yakında, sekreter tut."

"Sağol abi."

İşe gitmek istemesem de gitmek zorunda olduğum için masadan kalktım. Klasik beyaz gömlek kot pantolon kombininden sonra, üçlü kolye ve bileklikler ile hazırlanmam yirmi dakikayı buldu. Kırmızı topuklularımı giydikten sonra çantamı da aldım ve evden ayrıldım. Tabi ki kapının önündeki kırmızı Ferrarisinde oturmuş, radyoları karıştırarak beni bekleyen Fatih'i ancak aşağı inince gördüm. Burada ne işi var?! Bir de Ferrari ile gelmiş, daha fazla dikkat çekmek için galiba (!)

Acele adımlarla arabaya binip kapıyı kapattım. Yaklaşık beş saniye Fatih ile sessizce bakıştık. Çok yakışıklı olmuş. Küçük dilimi yutmak üzereyim. Bu afam gerçekten benim sevgilim mi? "Pekala, günaydın," diyen ben oldum. Konuşmak oldukça zor oldu.

"Günaydın. Beni dövmek istiyor gibisin."

O kadar belli ediyor muyum?! Yakışıklı yüzünü morartmak istiyorum ki kimse bakamasın. Güzel plan. "Sadece bu saatte burada ne aradığını merak ettim," dedim başka bir yere bakarak. Sonra tamamen önüme döndüm ve kemerimi bağladım.

"Sevgilimi işe götürmek çok garip bir şey mi?" Fatih bu çok normal der gibi bir sesle konuştu. Bu onun sıradan bir insan gibi göründüğü sayılı anlardan biriydi.

Kusursuz İllüzyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin