Güney arabada oturmuş uçuruma bakıyordu. Songül, hayatının aşkı onu dinlememişti bile. O olmadan yaşamaktansa ölmek daha mantıklıydı. Gözünden süzülen yaşı elinin tersiyle silip arabayı çalıştırdı. O ölürse Songül çok ağlar mıydı acaba? Belki de ağlamazdı sonuçta ondan nefret ediyordu şu an. Güney bu düşüncelerle yavaş yavaş gaza basmaya başlamıştı.
Songül uçurumun yakınına geldiğinde Güney'in arabasını görünce panikle taksiden inip o tarafa koşmaya başladı.
"Güney!" diye bağırarak koşarken ağladığı için önünü göremiyor ve sürekli düşüyordu.
Fakat Güney onu ne görmüş ne duymuştu. Yavaş yavaş uçuruma doğru ilerliyordu.
Songül artık yerden kalkacak güç bulamamıştı dizlerinde. Yerde sürünerek ilerlerken son bir kez "Güney! Yapma!" diye haykırmıştı.
Güney artık uçurumun sonuna gelmişti. Gaza basarsa arabayla aşağı yuvarlanacak ve paramparça olacaktı. Gözlerini kapatıp gaza basmak için derin bir nefes almıştı ki arabası yana doğru savruldu.
Songül Güney'in düşüşünü görmemek için gözlerini sımsıkı kapatmıştı ve duyduğu seslerle ağlaması şiddetleniyordu.
Güney gözünü açtığında uçurumdan düşmediğini gördü. Fakat kolu direksiyonla kapının arasına sıkışmıştı ve oynatamıyordu. Başının da acıdığını hissetti ve bitkin bir halde başını direksiyona yaslayıp gözlerini kapattı.
Songül gözlerini açtığında Güney'in arabasını gördü. Yanında bir araba daha vardı. Şaşkın şaşkın ne olduğunu anlamaya çalışırken arabadan Serkan, Ali ve Mert inmişti. Onlarda da hafif sıyrık vardı.
Hemen koşup Güney'in arabasının kapısını açtılar ve dikkatlice Güney'i arabadan çıkarıp yere bıraktılar.
Güney: "S.. sizin ne işiniz var burda?" dedi şaşkınlıkla.
Serkan: "Onu boşver de sen iyi misin?"
Güney: "Kolum acıyor biraz."
Mert: "Ben ambulans çağırdım gelir şimdi."
Ali yerde ağlayan Songül'ü görmüştü.
"Songül..."
Songül şoka girmiş gibi öylece ağlayarak onlara bakıyordu.
Güney:"Songül..." diye mırıldanarak kalkmaya çalıştı ama kalkacak hali yoktu.
Ali Songül'ün yanına gidip kalkmasına yardım etti ve Güney'in yanına getirdi.
Songül Güney'in yanına oturup hiçbir şey demeden ağlayarak boynuna sımsıkı sarıldı.
Güney bir kolu acıdığı için diğer koluyla Songül'e sarılıp yüzünü saçlarına gömmüştü.