ÖNEMLİ : Herkese merhaba 👋. Bölüm 4 ve Bölüm 5'i aynı gün içinde art arda yayınladım o yüzden bazılarınız Bölüm 4'ü okumadı. Lütfen Bölüm 4'ü okumayı unutmayın.
Gözlerimi yavaşça açtığım zaman bir ışığın altında duruyordum. Başımı çevirip ışıktan kurtulmak için çabaladığımda kalın bir erkek sesi ''Uyandı. Artık gidebiliriz.'' dediği zaman ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Burası neresiydi?
Acıyan boğazımla yutkunup ''Alex?'' diye seslendiğimde üstünde yattığım yatak hareket etmeye başlamıştı. Bir an her yer karanlığa büründüğünde gözlerimi birkaç kez kırpıp etrafıma bakındım. Oda bomboştu ve ben kendi yatağımda yatıyordum.
Bir an birisi başıma geldiğinde Alex'i görmüştüm. Gözleri donuklaşmış, sanki başka bir şey düşünüyor gibi gözüküyordu.
Gözlerimi kısarak ''Neredeyiz?'' dediğimde ''Başka bir anındayız. Sadece anıyı durdurdum. Sen gözlerini açana kadar anıyı oynatmadım.'' dediğinde etrafıma bir kez daha baktım. Ensesini ovalayarak ''Şey... Sen vurulduktan sonra seni hastaneye götürdüm. Kurşun fazla derine girmemiş o yüzden kısa sürede seni ameliyat edip yaranı sardıklarında zor da olsa seni o anıdan çıkarmayı başardım.'' dediği zaman etrafıma bakarak ''Peki. Şimdi hangi tuhaf anıdayız?'' dedim.
Gülümseyerek ''Bilmiyorum. Muhtemelen yaşın on bir. Sen odadan çıkana kadar bunu öğrenemeyiz.'' dediği zaman başımı sallayıp yataktan kalktım. Kapıyı açtığımda fısıltıyla ''Bu kurşunun izi kalacak mı?'' dediğimde omuz silkerek ''Kelly bu sadece bir anı. İzi kalamaz.'' demişti fakat sesinde anlayamadığım bir tedirginlik vardı.
Merdivenlere geldiğimizde tırabzanlara tutunarak sessizce inerken aşağıdaki fısıldaşmaları duymuştum. Kaşlarım istemsizce çatılırken merdivenlerden biraz daha indiğim zaman annemle babamı konuşurken duymuştum.
Merdivenin, beni göremeyecekleri köşesine geçerek yere oturduktan sonra Alex'e baktım. Yanıma oturduğunda yanımda ne kadar iri durduğunu fark etmiştim.
Annem sinirli bir şekilde ''Daha fazla buna dayanamam Marcus!'' diye sitem ettiğinde babam elini alnına koyarak ''Lütfen Sussie. Kızımızı onlara veremezsin.'' demişti. Annem hızlı adımlarla sağa sola yürürken ''Biliyorum, biliyorum! Ama ne yapabileceğimi de bilmiyorum. Bu iki hafta içinde karşılaştığımız dokuzuncu yanma vakası Marcus. Her gece kızımızı yanarken bulmak benim için cidden zor. Eğer fark etmezsek ne olacak? Evimiz bir kömür yığınına dönecek! Her gün yeni bir yangın tüpü alabileceğimden emin değilim.'' diye konuştuğu zaman babam sandalyeye oturup ''Onlara söyleyemeyiz. Onlara yaptıklarının, çok daha fazlasını yapacaklar. Bunu sen de biliyorsun. O diğerleri gibi değil. Gün geçtikçe daha fazla şey ortaya çıkıyor.'' diye umutsuza konuşmuştu.
Annem sandalyeye oturup ''Ben... Belki onunla konuşabilirim. Onun üstünde deney yapmamasını söyleyip, onu ikna edebilirim.'' dediği zaman babam histerik bir kahkaha atarak ''Sussie kendini kandırma. İkimizde gerçekleri ona anlattığımızda ne olacağını biliyoruz. Tek yapmamız gereken Kelly'yi ondan olabildiğince korumak ve gerçekleri anlamamı için dua etmek.'' demişti.
Annem ayağa kalkarak ''Ben bir şeyler düşüneceğim. Bir şey olana kadar bekleyelim. Sonra bunu konuşuruz.'' diyerek hızlı adımlarla ilerlediğinde merdivenlerde karşılaşmıştık. Annem beni görünce bir an soğuk terler döküyormuş gibi duruyordu. Telaşla babama anlık bir bakış attıktan sonra yanıma gelerek ''Kelly burada ne yapıyorsun? Yatakta olman gerekirdi.'' dediğinde omuz silkip sessizce beklemeye başladım.
Beni kollarımdan tutarak kaldırdıktan sonra hızlı adımlarla odama götürdü ve yatağa yatırdıktan sonra üstümü örterek ''İyi geceler.'' diyerek alnımdan öperek odadan dışarı çıktı. Şaşkınlıkla kapıyı izlerken Alex elini kaldırıp yavaşça saat yönüne doğru çevirmeye başladığında anlamayarak ''Ne yapıyorsun?'' diye sordum. Alex kaşlarını çatarak odaklanmaya çalışıyor gibi bir yüz ifadesiyle ''Zamanı ileri alıyorum. Ertesi güne.'' demişti kısaca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.A.O.S PROJESİ : YIKIM
Ficção Científica⭐Serinin 3. kitabıdır.⭐ Sonunda karşı çıkıp, güçlerini birleştiren ve isyan başlatan taşıyıcılar, her şey son bulunca eskisi gibi hayallerini kurdukları özgür hayatı yaşıyorlardı. Ya da onlar öyle sanıyordu. Her şeyin bir anda alt üst olacağını ki...