@Zeus_yigeni Bu bölüm, yeni bölümü soran senin için!
Okul benzeri bir binaya geldiğimiz zaman araç durmuş, askerler ayağa kalkarak bizimle beraber gelen diğer çocukları indirmek için kapıyı açmıştı. Herkesin tek sıra olması için ısrar eder gibi konuşup, acele etmemiz için her birimizi dürterken Su'yun elinde ki oyuncağı tutup bir anda çekip almıştı.
Ellerinden çekilip alınan oyuncağını geri almak için itiraz sesleri çıkartsa da asker sert bir ses tonuyla ''Orada ne yaptığını gördük. Hepimiz. Bu oyuncağı alamazsın.'' diyerek yanından geçmekte olan başka bir adamın göğsüne vurup oyuncağı almasını sağlamıştı.
Hepimiz sonunda tek sıra olduğumuzda asker hepimize bakarak ''Buraya getirildiniz çünkü hepiniz zamanla vahşi birer yaratığa dönüşüyorsunuz. Biz de size bunun neyin sebep olduğunu öğrenmek için sizi topladık. Girişte hepiniz odalara girip kan vereceksiniz. Ardından bir form doldurulacak ve her birinize bir bileklik takılacak. Bu bileklikler biz emin olana kadar sizde kalacak ve güçlerinizi kullanmanızı engelleyecek.'' demişti.
Tucker bana doğru eğilip fısıltıyla ''Şanslısın.'' dediğinde omuz silkerek sessizce askerin ne yaptığını izlemeye başladım. Binanın giriş kapısına yöneldiğimizde dört tane kapı vardı ve her kapının başında bir asker durmuş, geçen çocukları sırayla odaya sokuyordu.
Önce Su'yu bir odaya soktuktan sonra beni de başka bir odaya yönlendirmişlerdi. Odaya yavaşça girip kollarımı göğsümde bağladığımda bir erkek sesi ''Şurada ki koltuğa otur.'' demişti. Deri koltuğa yaklaşıp oturduğumda adam hızla yanıma oturmuş, elinde ki lastiği koluma bağlamıştı. İğneyi çıkarıp koluma saplamadan önce ''Bakmak istemeyebilirsin. Bazılarını kan tutar.'' dediğinde adamın gözlerine bakarak 'Eğer kan tutsaydı, şu ana kadar öldürülen arkadaşlarım ya da silahla vurduğum askerlerden birinde mutlaka anlardım.'' dedim.
Adam ''Pekala.'' diye mırıldanıp iğneyi koluma saplayıp tüpe kanımı alırken odada etrafa baktım. Üç metrede bir yerleştirilmiş deri koltuklarda diğer Taşıyıcı'lar kan verirken odanın en köşesinde Kisha'yı görmüştüm. Yüzünü buruşturmuş, kocaman açtığı gözleriyle doldurulan tüpe bakıyordu.
Adam lastiği gevşeterek ''İşte oldu. Geçmiş olsun.'' diyerek gülümsedikten sonra koluma bir yara bandı taktığında elimi sallayıp ''Şeker de ver bari. Tam olsun.'' dedim. Adam yanımda bir yeri işaret ederek ''Oradan alabilirsin.'' dediğinde başımı çevirip baktım. Bir kavanoz içinde ambalajlanmış bir sürü lolipop duruyordu.
Adama gözlerimi kısıp bir süre hareketsizce baktıktan sonra elimi kavanoza sokup şekerlerden bir kısmını avuçladıktan sonra cebime sokup odadan çıktım. Benim odadan çıkmamla beraber birisinin kolumdan yakalamasıyla beraber dönerek ''Ne var?'' diye bağırdım. Askerlerden bir tanesi bileğime ani bir hareketle bir bileklik taktığında ''Ne bu?'' diye sordum. Bir şey demeden uzaklaşıp beni omzumdan ittikten sonra bir sonra ki çocuğa da aynı bilekliği taktığında güçlerimizi kısıtlayacak olan bileklik olduğunu anlamıştım.
Sessizce ilerlerken bir adam ''Bilekliğind eki numara, oda numaranı gösteriyor. Şimdi odana gidebilirsin.'' dediğinde kaşlarımı çatarak bilekliğimi görmek için kolumu kaldırdım. Üstünde 384 numarası işlenmiş çelik benzeri bir halkaydı.
Sallana sallana odama bakmak için ilerlerken biraz ileride asansörü görmemle o yöne yaklaştım. Asansörün önünde bir sürü çocuk durmuş, asansörün gelmesini bekliyordu. Yanlarına gidip tanıdık bir yüz aradığımda sonunda içlerinde Tucker'ı görmemle bileğinden yakalayıp kendime çektim. Bana dönerek ''Ne?'' dediğinde ''Numaran kaç?'' diye sordum. Bilekliğine bakarak ''599.'' dediğinde etrafıma bakınarak ''Burada olmak hoşuma gitmiyor. Diğerlerini gördün mü?'' diye sordum. Omuz silkip ''Sadece Near. Ama o da benden önce asansöre diğerleriyle binip gözden kayboldu. Bileklik numarasına bakamadım.'' dediğinde başımı sallayıp ''Tamam. Diğerlerini bulursan şu zihin okuma şeyini yaparsın.'' dedim. Tam yanından ayrılacaktım ki gülerek ''Kelly ciddi misin? Bileklikler güçlerimizi engelliyor.'' demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.A.O.S PROJESİ : YIKIM
Ficção Científica⭐Serinin 3. kitabıdır.⭐ Sonunda karşı çıkıp, güçlerini birleştiren ve isyan başlatan taşıyıcılar, her şey son bulunca eskisi gibi hayallerini kurdukları özgür hayatı yaşıyorlardı. Ya da onlar öyle sanıyordu. Her şeyin bir anda alt üst olacağını ki...