Bölüm 29

2.2K 252 270
                                    

Yavaşça gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm Alex'in yüzü olmuştu. Bir elini yanağıma koyup güven verici bir şekilde ''Geçti.'' dediğinde gözlerinin yavaşça gri bir sis tabakasıyla kaplandığını fark etmiştim. Üstümde gücünü kullanıyordu. Elimi onun omzuna koyup kendimden uzaklaştırmaya çalıştığımda bedenimin yandığını fark etmiştim. Hızla ondan uzaklaşmak için kendimi geriye attığımda, aslında Alex'inde yandığını fark etmemle kollarımı yukarı aşağı sallayarak ''Neden yanıyoruz?'' diye telaşla konuştum. Sanki bunu sormamı diğerleri anlayamamış gibi ''Hatırlamıyor musun?'' diye sorduklarında etrafıma bakınmaya başladım. Gözlerim Castillo'yu arıyordu fakat değil sis hali, insan bedenini de göremiyordum. 

Near şüpheyle yanıma gelirken ''En son Castillo ile bir anlaşma yaptın. Gözlerin kıpkırmızı olduğunda değişmiş gibiydin. Bize saldıran askerlerin hepsini ya öldürdün ya da yaktın. Senin yanına geldiğimizde ise sanki bir şeyden kaçmaya çalışıyor gibi bağırıp duruyordun Kelly.'' dediğinde hala anlattıklarını anlamaya çalışıyordum. Neler olduğunu hatırlamak için kendimi zorladığımda birisini duyduğumu ve Castillo'nun ölümüne korktuğunu hatırlamıştım. 

''Birisinin sesini duymuştum. Adının Berry olduğunu söyledi.'' dememle herkes sanki anlamamış gibi ''Biz bir şey duymadık.'' demiş, sessizliğe bürünmüştü. Yerde biraz daha sürünerek Alex'den uzaklaştıktan sonra ayağa kalkmayı denediğimde yerde parlayan ufak bir ışık görmüştüm. Bir anda ışığın sayısı hızla artıp uzaklara kadar uzadığında Kisha sanki bunlara baktığımı fark etmiş gibi ''Bir şey mi oldu?'' dediğinde elimi sallayıp ''Bir şey görüyorum sadece.'' dedim. Yavaşça ışığı takip ederken Near ve Su'da peşime takılmıştı. 

Su fısıltıyla ''Kelly iyi misin?'' dediğinde başımı yarım bir şekilde sallayarak ''Evet, neden?'' diye sormamla ''Tuhaf davranıyorsun.'' demişti. Onun bunu demesiyle durup ona baktım. Bakışlarından endişeli olduğu belliydi. İlerlemeyi keserek onun önüne geçip diz çöktükten sonra bir elimi onun yanağına koyarak gülümsedim ve ''İyiyim, sorun yok. Castillo'yu hatırlıyor musun? Sis olanı.'' dememle başını onaylayarak sallamış ve ''Evet, o şapşalı hatırlıyorum.'' deyip biraz gülümsemişti. Başımı sallayarak ''İşte o ben yanarken bir anda çok uzaklara gitti ve şu anda beni ona götürecek küçük beyaz ışıklar görüyorum. Onu alıp geleceğim.'' dediğimde Su kucağında ki ayıcığına biraz daha sarılarak ''Ben de gelmek istiyorum. Castillo'yu ben de getirmek istiyorum. ışıkları ben neden göremiyorum?'' diye konuşmasuyla beraber ''Bilmiyorum. Ama benimle gelmek yerine diğerleriyle kalsanız nasıl olur? Hemen geri geleceğim.'' dedim. Near başını sallayarak ''Ben Su'yu korurum. Sen hemen gel sadece.'' dediğinde gülerek ''Cesur erkeğim.'' diyerek saçını karıştırdım. Bu hareketimle beraber bir anda kıkırdamasıyla başında ki elimi iterek ''Kelly ben büyüdüm artık.'' demişti. 

İyisini işaret ederek ''Birbirinizi koruyun. Hemen geleceğim.'' dedim ve konuşmayı daha fazla uzatmadan ışıkları izlemeye başladım. Işıkların aniden kesilmesiyle beraber bir süre etrafıma bakındıktan sonra hafif bir esintiyle beraber başımı kaldırıp etrafıma baktım. Şüpheyle ''Castillo?'' dediğimde bir anda rüzgar şiddetlenmiş ve sanki her yerden gelen bir gıcırtı sesi etraftan yankı yapmaya başlamıştı. 

Yayılan ses giderek yükselirken biraz ileride büyük bir çemberin açılmasıyla bakışlarım oraya takılmıştı. Üst üste binmiş her biri iki farklı yöne farklı hızlarda dönerken çemberin içi zifiri bir karanlıktaydı. Çemberin içinden yalnızca koyu bir sis dağılırken şüpheyle ''Castillo bu sen misin?'' diye seslenerek o yöne ilerledim. Korkunç bir gıcırtı sesi kulaklarımı tırmaladığında ellerimi kulaklarıma koyup bastırdığım sırada tek duyabildiğim bozuk bir ''B-ben... Berry!'' olmuş ve bir anda çemberden dışarı büyük bir ışık topu fırlamış, her yeri kör edecek şekilde ışığa boğmuştu. Başımı çevirip gözlerimi kapatıp ışığın sönmesini bekledikten sonra gözlerimi yeniden açtım. 

K.A.O.S PROJESİ : YIKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin