Parkta hava kararana kadar vakit geçirdikten sonra sonunda pes ederek Alex'e bakarak ''Sen kazandım.'' dediğimde, Alex elini havaya kaldırarak ''Sonunda. Eğer sen pes etmeseydin, ben edecektim.'' dediğinde gülerek başımı iki yana salladım.
İkimiz de eve doğru ilerlediğimiz zaman kapı aniden açılıp içeriden önde İsabella olmakla beraber diğerleri çıkmıştı. Şaşkınlıkla onlara bakarken anlamadan elimi sallayıp ''Siz nereye gidiyorsunuz?'' diye sordum.
Jeremiah bir adım öne çıkıp kapıdan dışarı adımını atarken ''Akşam yemeği için dışarı çıkacağız. Siz de hazırlansanız iyi edersiniz. Bu akşam yemekte özel birisi olacak ve konuşacağımız konu da bir o kadar önemli.'' dediğinde diğerlerine anlık bir bakış atıp başımı salladım.
Odama doğru koşar adımlarla ilerlerken bir yandan da Jeremiah'ın dediklerini düşündüm. Cidden hala önemli olan ne kalmıştı ki? Near, Su ve ikizlerin eğitimi dışında..
Üstüme elime geçen ilk kıyafetleri geçirip aşağıya geri indiğimde Jeremiah'ın servisi çoktan hazırdı. Alex'de arkamdan gelerek kapıya çıktığımızda arabaya binerken ''Önemli olan konu ne?'' diye sordum. Jeremiah vitesi değiştirip servisin kapağını kapatırken ''Bunu şimdi anlatırsam, yemeğe gelecek arkadaşa gerçekten yazık olur. Çünkü onu ikna etmek bir hayli zor oldu. Şu olaylardan sonra.'' dediğinde anlamayarak başımı salladım. Boşta olan koltuğa oturmamla yanıma aniden Su atlamıştı.
Elinde yeni gördüğüm, kızıl renkte ki tek boynuzlu atını sallayarak ''Kelly baksana! Jeremiah geldiğinde bana bunu almış. Sence de çok şirin değil mi?'' demişti. Başımı sallayıp elime atı alıp bakarken ''Evet, güzelmiş. Adı ne olacak?'' dedim. Elimde ki atı çekerken ''Adını düşünmedim. Fire olabilir. Baksana. Kızıl renkte. Onu canlıyken görmek için sabırsızlanıyorum. Gerçekten çok kibar ve zarif bir at olacak.'' demişti.
Başımı onu onaylamak için sallarken ''evet, kibar olabilir. Ama sakın onu insanların üstüne gönderme ve eve gidene kadar lütfen Fire, bir peluş olarak kalsın.'' dedim. Gülerek ''Denerim.'' dediğinde gülüp saçını karıştırarak önüme döndüm.
Su yan koltuğumuzda oturan Near ile oynayarak zaman geçirirken, ben de camdan dışarıya bakıp, yolu izlerken Alex'in geçmişte tamamen unuttuğum anılarıma eriştiği zamanı düşündüm. Her şey benim için yeniyken, beni asıl ürküten şey o kara sisti. Bana saldırıyordu ama orada neden bir an durup askeri yakalayıp beni ondan kurtarmıştı? Sis ve beni sis için uyarak o ışıklarla ilgili birisinden konu hakkında yardım istemem gerekiyordu.
Aniden omzumda hissettiğim bir el ile irkilerek başımı kaldırdığımda Acwel ile karşılaşmıştım. Etrafıma bakındığım zaman servisin boşaldığını ve Acwel ile serviste tek kaldığımızı fark etmiştim. Şaşkınlıkla Acwel'e bakmayı sürdürürken Acwel kaşlarını biraz çatarak ''Kelly birkaç dakikadır sana sesleniyorum. Hadi, gidiyoruz.'' demesiyle ayağa kalkarken ''Geldik mi?'' diye sordum.
Servisten inerken Acwel ''evet. Şurada ki çin restoranına gidiyoruz.'' demesiyle işaret ettiği yere baktım. Ve yeniden Acwel'e dönerken elimi sallayıp ''Çubuklarla aram iyi değildir.'' dedim. Bu dediğime sanki dünyanın en komik esprisini yapmışım gibi gülerek ''Senin için çatal kaşık isteriz.'' demişti.
Başımı sallayıp yolda ilerlemeye başladığımızda Acwel ellerini hırkasının ceplerine sokarken hafifçe omzuyla omzumdan dürterek ''Kelly şu aralar çok dalgınsın. İyi misin?'' dediğinde başımı kaldırıp ona bakarken sallayıp ''Evet, iyiyim. Sadece, güçlerimin bir şeyleri hareket ettirmekten daha fazlasını öğrendim ve hala açıklayamadığım onlarca soru var kafamda.'' dediğimde başıyla sessizce beni onaylamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.A.O.S PROJESİ : YIKIM
Fantascienza⭐Serinin 3. kitabıdır.⭐ Sonunda karşı çıkıp, güçlerini birleştiren ve isyan başlatan taşıyıcılar, her şey son bulunca eskisi gibi hayallerini kurdukları özgür hayatı yaşıyorlardı. Ya da onlar öyle sanıyordu. Her şeyin bir anda alt üst olacağını ki...