iyi okumalar!Ders başlamak üzereydi ve bende derse geç kalmayı pek sevmezdim. Daha doğrusu yanlız geç kalmayı sevmezdim.. yanımda arkadaşım olsa neyse. Evet öylede tuhaf bir huyum vardır benim. Zil'in çalmasına son 1 dakika kala sınıftaydım ve kitaplarımı çıkarmaya başladım. Okulda pek başarılı olmasamda en kötülerdende değildim.
Öğretmen sınıfa geldi ve dersi anlatmaya başladı. 20 dk sonra karnıma inanılmaz şekilde bir karın ağrısı girdi. Bu ne biçim ağrıydı böyle. Öğretmenden hemen izin isteyip dışarı çıktım. Dışarıda bir adet kaan gördüm. Neden yalnız oturuyordu acaba? Ve yine bir kararsızlık. Yanına gidip sorsam mı veya aldırmadan önünden mi geçsem? Kaan oldukça yakışıklıydı ama yinede peşindem koşup yüz vermek istemiyordum. Hem zaten tanımamıştıda beni.
Inatçı biri olduğum için ve doğruda bulduğum içi sadece karşısından sessizce geçmeye karar verdim. Hem karnımda ağrıyor hemen gitmek en iyi karar. Acaba ben karşısından geçerken beni tanıyıp durduracak mı? Off ne diyorum ya ben?
Tamam. Önünden geçiyorum.. Vee g-ge-geç-geçtim. Hiçbir şey yapmadı. Hareket dahi etmedi. Başını kaldırmadı bile. Of aptal defne ne bekliyordun ki?
Kaan'ın ağzından:
Dersten kovulduğuma inanamıyorum. Çok saçma bir okul! Sadece öğretmenin karşısında bir erkeğe küfür ettiğim için sınıftan atılır mı bir öğrenci? İnekler okulu resmen. 18 yaşımda hâla okulda olmam biraz canımı sıkmıyor değil. Tabi birkaç sene okulumu dondurursam böyle olur.
Tabi asıl bu okulda olma sebebim Defne. Benim biricik küçüklük aşkım. Ne kadarda özledim onu. Tabi beni bırakıp gitmeseydi böyle şeyler asla olmayacaktı.
Yerde öyle otururken sabahki kızı yine gördüm. Kimi kandırıyorsam. Tabi sabahki kız derken defneyi diyorum. Acaba beni tanımış mıydı? Tanısa bile ben tanımamış gibi yapıcaktım.
En sonundada tabiiki benim sabırsız çileğim kendisi tanıştıracaktı kendini. Acaba neden çıktı sınıfdan? Yüzüde solmuş. Ne oldu acaba? Hasta mı yoksa? Sorsam mı?! Hayır tabikide! Öyle birşey yapmayacağım. Umursamaz kaan olarak takılmayı düşünüyorum. Sınıfın önünde durup bana bakıyordu. Tabi bende çaktırmadan ona. Sonra yavaşça yürümeye başladı ve önümden geçip gitti.
Kalbim onun yanındayken ne kadar onu arzulasada buna karşı koymam gerekti. Bu yüzden başımı kaldırmadım. Bozulmuş gibi bir ifadesi vardı. Beni tanımış mıydı? Yok ya kaan ne saçmalıyorsun? Seni nerden tanısın? Kesin hasta o yüzden. Bi dakika. Hasta mı? Of defne kendine iyi bakmıyormu ki? Aklımda binbir soru dolaşıyordu.
Defne'nin ağzından:
Karnımın ağrısı şiddetleniyordu. Hamile olmam bile aklıma geldi. Sakin. Sakin. Hamile olamam ben. Bakire'yim bikere. Hem daha 16 yaşındayım abartmayın. Acaba izin isteyip eve mi gitsem? Böyle düşüne düşüne zil çaldı. Ders bitmişti. Son 2 ders kalmıştı galiba bunu yapabilirdim. Tuvaletten çıkıp sınıfa ilerlerken kaanı gördüm. Tabi kaan yalnız kalır mı? Hayır. Etrafında bir sürü kız. Sürtükler.
Ona bakmamaya çalışarak birine çarptım. Of bi bu eksikti.
"Çok özür dilerim ya. Önüme bakmadım" (Ben)
"Önemli değil. Hem benim suçum bende seni görmedim. Biryerin ağrıdı mı?" (Bilmediğim çocuk)
"Y-yok ben iyiyim. Peki sen? Bu arada bu okulda yenimisin?" (Ben)
"Bende iyiyim. Kötülere birşey olmaz. Bu arada evet yeniyim arkadaşımla geldik bugün." (Bilmediğim çocuk)
"Öylemi? Ozaman ineklerin okuluna hoşgeldin! Ben defne."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Aşkım
Teen FictionBizim eski evin orda benimle her zaman oyun oynayan ama her zamanda sinir eden bir çocuk vardı. İşte o çocuk kaan. Bana hatta küçükken ilan-ı aşk etmişti, ben ise yüzüne bir tokatı basıp kaçmıştım. Evde ise iğrenmiştim. "Aşıkmış. Iyyyyy" Şimdi ise...