Gözlerimi açtığımda hava hâlâ karanlıktı. Uyumadan önce takmaya üşenip baş ucuma bıraktığım telefonumu aldım. Ekranı açtığım anda gözümü aldığı için birkaç dakika bekledim. Yarım yamalak açık gözlerimle saate baktım. 3.27'ydi.
Bir daha uyuyamayacağımı bildiğim için kendimi yataktan yuvarlayarak yere attım. Soğuk parkeye temas ettiğim anda ürpererek ayağa fırlamıştım. Ne ara bu kadar ter içinde kalmıştım? Camı açmadan uyursam böyle oldurdu tabi.
Ayaklarını sürüyerek odamdan çıkıp lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. Gözlerim iyice açıldığında aynada kendimi incelemeye başladım. İki gündür evden dışarı adımımı atmıyordum. Nedenini bilmiyordum ama anlamsız bir boşluk var gibiydi içimde ve onu doldurmaya çalışıyordum. Tüm gün uzanıyor ve dizi izliyordum. Şimdiden yeni başlamış iki diziyi bitirmiş üzerine de uzun bir komedi dizisinin yarısına gelmiştim.
Ayrıca o iki gün içerisinde Oğuz ve kızlar dışında kimseyle telefonda konuşmamıştım. Oğuz birkaç kere Yankı'nın bana ulaşmaya çalıştığını söylese de ilgilenmemiştim. Oğuz'un bir şeyler söylediğine emindim ama ne söylediğini de sormamıştım. Hayattan çok kopmuş gibiydim. Annem bile endişelenmiş ne zaman dışarı çıkacağım diye sürekli gelip beni yokluyordu.
Lavabodan çıktığımda bir süre anlamsızca koridoru inceledim. Ne yapacaktım ben şimdi? Bu saatte herkes uyuyordu, dışarı çıkmak istesem annem kalksa ve beni göremese endişeden ölüp ölüp dirilirdi; evde kalsam yapacak bir şeyim yoktu. Odama döndüğümde telefonumu ve pikemi alarak balkona çıktım. Balkonda kendim için aldırttığım sandalyeme oturup bacaklarımı kendime çektim ve pikeyi omuzlarıma serip tüm vücuduma sardım.
Telefonumu bir süre anlamsızca kurcaladıktan sonra tüm sosyal medya hesaplarımdan Yankı'nın engelini kaldırdım. İnstagram profilinin açık olmasından faydalanarak son attığı fotoğrafı açtım.
yemre.bozok: ☆
463 beğenme, yorumlara kapalı
Fotoğrafı bir süre inceledikten sonra beğendim ve diğerlerini es geçerek profilinden çıktım. Sabah gördüğü anda meaaj atacağına adım gibi emindim. İki günde delirip geri dönmemesine şaşırmıştım açıkcası.
Telefonu kenara indirip gökyüzünü izlemeye başladığım sırada telefonum çaldı. Ekrandaki isme baktım. Yankı arıyordu. Çalıp çalıp kapanır diyen yanıma karşın açmam için yalvaran bir ses vardı içimde. İkincisini dinledim ve açtım. Birileriyle konuşmaya ihtiyacım var gibi hissediyordum.
"Efendim?" diye mırıldandım yanağımı dizime yaslarken. Apartmanların el verdiği ölçüde gözüken simsiyah gökyüzünü izledim. Sokak lambalarının çokluğu sebebiyle tek tük yıldız gözüküyordu.
"Hayret, konuşmaya karar vermişsim." Sesindeki iğneleyici tona aldırmadım. Aldıracak olsaydım bile, hak etmiştim. İki gündür haksız yere onu görmezden geliyordum. "Aslında sana sinirli kalmak istiyorum ama çok özledim. O yüzden sonraya erteleyeceğim." Gülümsedim.
"İki gündür bana ulaşmanı engellediğim için üzgünüm." diye mırıldandım. Sesimin aşırı durgun çıkmasına şaşırırken onun tepki vermesini bekledim.
"Sana bir şey olmuş. Oğuzla konuştuğumda bir çeşit depresyona girdiğini sötlemişti. Ne oldu? Anlat." Derin bir nefes aldım. Depresyona girmiş olabilirdim ama sebebini bilmiyordum. Gerçekten çok değişik bir yapıya sahiptim. Yıl içerisinde sürekli neşeliyken birkaç gün bir anda kasvetli bir ruh haline bürünüyordum ve kurtulmak herkesin sandığı kadar kolay olmuyordu.
"Keşke ben de bilsem ne olduğunu." dedim. Karşıdan bir hayret nidası yükseldi. "Seninle en son konuştuğumdan bu yana böyle içimde anlamsız bir boşluk var. Dolduramayacak gibi hissediyorum ve bu bana hiç iyi gelmiyor." Gözlerim sokak lambasının aydınlattığı sokakta dolaştı bir süre. "Kendimi boşlukta gibi hissediyorum. Sanki bir yarımı kaybetmiş gibi. Ne yaparsam yapayım düzelmeyecek gibi. Tüm gün yataktan bile çıkasım gelmiyor. Annem üzülmesin diye çıkıyorum sanki."
"Gelmemi ister misin?" dediğinde gözlerimi kapadım. Gelmesini ister miydim? "Belki sarılırsan geçer." Gülümsedim. Sarılsam geçecek gibi değildi ama birine ihtiyacım da vardı. Bu sefer neden Oğuz'a gitmemiştim bilmiyordum. Sanki ilk defa o bana çare olamaz gibi gelmişti. "İstersen on dakikaya kapının önünde olurum."
"Döndün mü?" Hayretle söylediğim cümleye gülerek karşılık verdi. "Kızmayı daha sonraya bırakacağım." diye mırıldandım. Ardından hemen ekledim. "Gelsen fena olmaz."
"On dakika sonra kapıda ol." Ve telefonu yüzüme kapattı. Onun beni sevmesi için ne yapmıştım bilmiyorum ama sanırım çok iyi bir şey olmalıydı.
***
ÖLÜYORUM
Üç gün önce okumaya başladığım kitap beni öldürüyor. Allah'ım o nasıl bir tatlılık, o nasıl bir samimiyet, o nasıl çekişmeli bir kitaptır? Gerçekten kitapta böyle aşkla okuduğum sahneler çok farklıydı. Herkes öpüşme sahnesi beklerken ben dövüşme anlarını kolluyordum. Aklımda öyle bir canlanıyırlar ki... YERİM!
Neyse sakinleşip gideyim ben. İki gündür çok az aktifmişim gibi hissettiğim için bu bölümü buraya kondurdum. Bu arda birkaç bölüm sonra final vermeyi düşünüyorum. Aklımda çok güzel final sahnesi canlandı. Hatta sırf sahne değil bölüme koyacağım fotoğraflar bile gözümün önünde dans ediyor resmen ama biraz daha sabretmem lazım. Çok konuştum gidiyorum ben, kendinize iyi bakın.
Son olarak da Yankı şerefsizdir. O nasıl gülüş şerefsiz? Oh, rahatladım, görüşürüz.