"Ben katıksız bir aptalım." diye mırıldandım sayamadığım kadar tekrar edişime bir tane daha ekleyerek. "Ben katıksız bir aptalım. Ben katıksız bir..." Oğuz'un yastığı kafama atnasıyla duraksadım. Ne mi olmuştu? Yankı'ya onu sevdiğimi söyledikten sonra bir süre tepki vermesini beklemiştim. O tam tepki vereceği sırada ise bir aptal gibi kaçmıştım.
"Yeter artık. Anladım, aptalsın." Hiçbir şey demeden yanıma düşen yastığı alıp yüzüme bastırdım ve kendimi yatağa attım. "Ne yapıyorsun sen?" Yastık bir anda ellerimin arasından kaydı ve ileriye doğru fırlatıldı.
"Oğuz ya! Benim ölmem gerek. En acilinden." Gözlerini devirerek yanıma oturdu ve bana baktı. "Bakma öyle! Bu kadar aptallık olmaz! Ne demek kaçmak?" Ellerimi yüzüme kapatarak sırtımı ona döndüm.
"Bu kadar kötü olduysan konuşsana onunla. Anlayışla karşılar eminim ki." Ellerimi hızla yüzümden çekerek ona döndüm. "Bir mesaj atmana bakar. Buraya bile gelir."
"Olmaz!" diyerek sehpanın üzerindeki telefonuma ulaşmasını engelledim. "Hayatta olmaz! Mümkünse ben öldükten sonra falan gelsin. Ya da ona da gelmesin. Üzülür bu sefer."
"Deniz, kendine gel! Ne demek olmaz? Bal gibi de konuşacaksın. Sen çağırmazsan ben çağırırım." Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Çok ciddi bakıyordu. "Hiç öyle bakma. Her türlü onunla konuşacaksın." Başımı iki yana salladığımda ayağa kalktı ve çalışma masasının üzerindekini telefonunu aldı.
"Oğuz, sakin ol ve o telefonu bırak." Başını iki yana salladı ve sırtını bana dönerek bir şeyler yapmaya başladı. Yerdeki yastığımı alıp yatağa iyice gömüldüm. "Ben müsait bir yerde öleceğim, ne halin varsa gör."
"Birazdan burada olacakmış."
***
Sonunu nasıl bitireceğime karar veremeyince biraz saçmaladım. Ben gideyim de diğer bölümü yazayım. Günde üç bölüm atmak alışkanlık olmaya başladı bende ofidofşdpgşd