Bölüm 13:Gül Bahçesi

2.6K 95 0
                                    

Yemek odasından heyecanla içeri girmiştim.Yüzüm kapıya dönüktü.Daha sonra derin nefes alıp masada yerime geçmek için döndüğümde karşımda kralı ve prensi kraliçeyle kahvaltılarını ederken buldum.

Erken dönmüşlerdi,yüzümdeki şaşkın ifadeye bakıyorlardı.Anlayamamıştım.Prens yerinden kalkarak nazikçe elimden öptü.

" Canım,işimiz erken bitti.Otursana kahvaltını et! Hadi hanımefendiye bir çay ! "

Uşaklara seslenmişti.Beni yerime oturtu.Krala başımla selam verdim.Kısık bir sesle günaydın, hoşgeldiniz dedim.

Hala biraz şaşkındım.Dönmelerine günler vardı.Artık prens döndüğü için Clara konuşmasını yapmak için uygun anı gözlemem gerekiyordu.Ama tabiiki şu an ailesinin içinde bu konuşmayı yapamazdım.Ona sinirli hissediyordum kendimi,tek kelime etmeden kahvaltımı ettim.

Prens kraliçeye sürekli uzak doğuda gördüklerini anlatıyordu.Suratımı asmıştım isteksizce kahvaltımı etmeye çalıştım.Sonra izin istedim,salonda tüm gözler bana döndü...

Salondan çıktım.Peşimden prensin geldiğini duydum sonra kolumdan tuttu:

" Ariane hayatım neyin var?"

" Önemli değil..." Clara meselesini böyle ayak üstü sormak istemiyordum.

" Söyler misin neler oluyor ? " sesi fazlasıyla ısrarcıydı.Sonunda söyledim.

" Clara kim? " gözleri şaşkınlıkla parıldadı,anlam verememişti.

"NSen nereden biliyorsun Clarayı ?"

" Dün gece kızlar arasında bir davet verdik, Clara denen o kızıda davet etmiştik bana bazı şeyler söyledi ve...ve... " konuşmak istemiyordum.

" Anladım ben sana bahsetmeliydim...gel bahçeye... "

elimden nazikçe tutarak beni dışarı çıkarttı.Ve Abigail'ın anlattığı şeylerin benzerlerini bana anlattı.Bunları ondan duymak kalbimi iyice rahatlatmıştı.

" Şimdi anladın mı? Onunla konuşacağım bu büyük kabalık kimse sana böyle sözler söylememeli..." sinirlenmişti.

" Yo yoo hiç gerek yok ben bilmem gerekeni öğrendim zaten. "

Gerginlik yaratmaya gerek yoktu,bir daha görmek istemediğim kişiler listesine Clarayı eklemiştim.

Prens nazikçe elimi öptü.

" Pekala ben artık odama çekilmeliyim işlerim var seninle sonra görüşürüz leydim." dedi tabii her zamanki gibi yine gidiyordu yapmacık bir ifadeyle gülümsedim.Beraber içeri yürüdük daha sonra ben odama çıktım.Canım hiçbir derse girmek istemiyordu.

Kendimi yatağa attım ve öylece tavana baktım içimde nedensiz bir sıkıntı vardı.

Madam Blair'a kendimi iyi hissetmediğimi söyledim.Derslerden kaytarmıştım.Sonra bahçeye indim.Güllerin arasındaki mermer banka oturdum.İşte burası huzur vericiydi.

Biraz ilerden mutfak kapısına çıkan patika geçiyordu.Ve içerden çıkan Peter'ı gördüm.Hızlı hızlı bir yere yürüyordu.Fakat sonra beni gördü.Gülümseyerek yanıma geldi.Reveransını yaptı.

" Leydim... " güldüm.

" Artık böyle konuşmayacağımızı sanıyordum."

" Oh evet...Ariane " diye düzeltti hafifçe kıkırdayarak.

"MBu minik gül bahçesinin varlığından haberim yoktu." dedim gerçekten bahçenin pekte gözükmeyen bir köşesindeydi.Gizli bir gül bahçesi...her boydan ve her renkten gül vardı.Güller iki tane mermer bankı çevreliyordu.Ve birde ufak çeşme vardı.Bahçenin pek çok yerinde büyük,küçük çeşmeler vardı.Sanırım en soğuk su buradakinden akıyordu.Eminim saraydaki pek çok kişinin bu minik yerden haberi yoktu.İşte bu kadar gizli olduğu için Peter'la rahatça konuşabiliyorduk.

" Öyle mi ? " dedi şaşırarak. " Ben pek çok kez buraya gelirim.Kitap okurum..."

"Kitap okuduğunu bilmiyordum."

" Ne muhafızlar kitap okuyamaz mı ? " dedi gülerek

"Hayır yani öyle değil , zaman bulabildiğini bilmiyordum sürekli meşgul gibisin. " dedim

" Genelde öyle ama akşam üzeri işte tam bu saatlerde bir boşluğum oluyor." dedi gözü uzaklarda bi noktaya dalmıştı.

" Öyleyse her gün bu saatte buraya gel ve bana okuduğun kitaplardan bahset." dedim gülerek.

" Bunu çok isterim " dedi yeşil gözlerini bana çevirerek. Ve yine bi süre böyle kaldık.Sonra ben konuyu dağıttım.

" Ee Peter...Sen hep bir muhafız mı olmak istiyordun? Buraya nasıl geldin hadi anlat..."

" Aslında bu karışık bir hikaye,oldukça kalabalık bir ailede büyüdüm,tam sekiz kardeştik.Ve babam madende çalışırdı.Kazandığı parayla hepimizi doyurmaya çalışıyordu.4 kız 4 erkektik.Ama en sevdiğim en büyük kız kardeşim Lauren'dir.Ne zaman düşsem, ağlasam o yanımda olurdu." Eski anılarını hatırladığı belliydi anlatırken gülümsüyordu.Devam etti.

"Herşeye rağmen eğlenerek büyüyorduk...Annem hepimize ayrı değer veriyordu.Babamsa çok çalışıyordu.Fazla para alabilmek için sürekli geceleri fazladan çalışıyordu.Ve sonra... " sesi kısılmıştı.Hatırlamak istemediği birşeylerin olduğunu anlamıştım.

"İstemiyorsan anlatmak zorunda değilsin Peter..."

"Yo yo önemli değil " dedi biraz toparlanarak..

Devam etti uzun zamandır anlatmak istediğini ve içini dökmek istediğini anladım.Aynı şeyleri bende hissediyordum.

" Ve sonra bir maden kazası oldu.Ve babamı kaybettik." Gözleri dolmuştu.

"Üzgünüm.." dedim şaşırmıştım ve tabiiki Peter adına üzülmüştüm.Sırtını hafifçe sıvazladım.

" Önemli değil Ariane ben alıştım zaten küçücük bir çocuktum.Ve sonra kendi kendime söz verdim.İyi bir işim olacak ve aileme iyi bir hayat sağlayacaktım.
En büyük erkek kardeş bendim.Eski ama büyük bir evimiz vardı.Oradan ayrıldım ve bu saraya geldim.Beni muhafız yaptılar.Ve işte, buradan aldığım maaş az çok aileme yetiyor.Her ay onlara bir miktar yolluyorum. "

dedi azimliydi gözleri parlıyordu sevdiği insanlar için herşeyi yapabilecek bir insandı.

"Nİstediğini başaracaksın Peter, çok çalışıyorsun ve ailene yardım ediyorsun bence baban şimdi seni izliyor ve gurur duyuyordur" dedim.Gerçekten Peter gibi birine sahip oldukları için ailesi çok gurur duymalıydı.Yine bana döndü.

"Öyle mi dersin" dedi gülümseyerek.

Kesinlikle anlamında başımı salladım.Güneş batıyordu.Geç olmuştu.Ayağa kalktık ve mutfak kapısına kadar yürüdük.Kimsenin şüphelenmemesi için burada ayrılacaktık:

" O zaman yarın sıra sende " dedi

" Ne ? ne için sıra bende "

"Sende anlat bakalım bu saraydan önceki hayatını..."

" Aa pekala o zaman görüşürüz " dedim gülümseyerek.

Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin