Kafam zonkluyordu.Gözlerimi açamıyordum.Yatıyordum.Ellerimle yattığım yeri yokladım.Saman gibi kuru otlar geliyordu.
Rüya gördüğümü zannediyordum.Ama değildi.Göz kapaklarımı zorlayarak açtım.Yatak odamda olmayı dilemiştim.Ama değildim.
Loş bir yerdeydim.Duvarda yanan bir meşale görmüştüm.Ortalık küf kokuyordu.Yavaşça dirseklerimin üstünde doğruldum.Etraf taştandı.Ve yattığım yerde tahta bir yataktı.Samanla doldurulmuştu.Ve kapıda demirler ve zincirler vardı.Evet bir çeşit zindandaydım.Yerler nemliydi ve tavandan damlayarak akan su küçük bir su birikintisi yapmıştı.Su birikintisinde kendimi görmeye çalıştım.
Başımda morluklar vardı.Ve oldukça kötü görünüyorlardı.Dizlerim yara içindeydi.Kanaması durmuştu.Ve elbisemin her yeri yırtılmıştı.
Gelen ayak sesleriyle kapıya doğru yalpalayarak ilerledim.Parmaklıklara ellerimi koyup gelen kişiyi bekledim.Umarım beni buraya getiren kişiydi, suratını yumurluklayacaktım.Tabii parmaklıkların ardından elimden geldiğince...
Adımlar yaklaştı.Ve dışardaki koridorun sonunda göründü.Loş ışıkta bir karaltı şeklindeydi.Elinde birşey tutarak bana doğru geliyordu.Zayıf biri gibiydi sanırım bir kadındı.Bir pelerin takmış ve kapşonunu örtmüştü.Yüzünü seçemiyordum.Gözlerimi kısarak ona baktım.
"Ariane!" diye tısladı.Yanıma yaklaşmıştı.Ses hiç olmadığı kadar tanıdıktı.
"Uzun zaman oldu değil mi?" diye konuşmaya devam etti.
"Kimsin ? Pelerinini çıkar da seni görebiliyim..." dedim cürretkar bir sesle.Korkmadığı mı göstermek istiyorum.Sesimin titremesine engel olmaya çalışıyordum.
"Ah! Beni tanımadın mı sevgili prenses kuzenim!"
Kuzen?!
Sakinleştim, ve bir anda kan beynime hücum etti. Hayretle
"Rose ?! "
Pelerini çıkardı.
"Tabii ya Rose ! " dedi haince sırıtarak
"Nasıl ? Nerdeyim ben , sen neden burdasın?" dedim şaşkınlıkla.
Rose karanlıkta bile sarı saçlarıyla mükemmeldi.Pelerinin altında şık bir elbise olduğunu görebiliyordum.
"Çok soru soruyorsun, prenses" son kelimeyi vurgulamıştı.
Elindeki ekmeği bana uzattı.Ve konuşmaya devam etti.
"Çok değişmişsin Ariane, eskiden olsa benimle bu şekilde konuşmana asla izin vermezdim."dedi sinir bozucu bir sakinlikle.Bir taraftan dışarıdaki tahta sandalyeye oturmuştu.Konuşmaya devam etti
"Ama bende değiştim, sevgili kuzenim , şimdi seni ufak bir sorguya çekmem gerek prenses..."
"Ne sorgusu? Sana ne anlatıcam?!"
"Düşes öyle istedi..."diye yanıtladı.
"Kim senin düşesin ?"
"Hah! O da bu soruyu sormanı bekliyordu..." dedi ve arkadan gelen ikinci ayak sesleriyle irkildim.Bu sefer onu net görebiliyordum.Ve konuşmaya başladığında onu anında tanıdım.
"Prenses Ariane , hoş bir sürpriz oldu değil mi ?"
Claraydı.Rose ayağa kalkıp Clara'nın yanına geçti.İkiside haince sırıtıyordu.Nasıl tanıştıklarını anlayamamıştım...
"Siz nasıl iş birliği yaptınız..." diye tısladım.
"Seni araştırdım Ariane,ve amcanlara ulaştım.Bu güzel bayanda bana yardım etti.Kuzenin"
Rose'a kötü bir bakış fırlattım.
"Senin bir açığını yakalayacaktık.Seni kaçırmak için saraya o minik saldırıyı ben düzenledim.Ama başaramayınca daha farklı bir yol izlemek istedim. Amacım senin bir açığını yakalayıp saraydan uzaklaştırmaktı.Rose seni takip etti."
Demek o korkunç saldırı Clara'nın yüzündendi.Bugün hayret verici bir sürü olayla karşılaşmıştım.
"Benim ne açığımı buldunuz peki ?!" dedim sinirle.
Clara yine sinsice gülümsedi.
"Ne kadar safsın.Rose lütfen Ariane'a kelepçelerini takıp dışarı çıkarır mısın ?"
Rose başını evet anlamında sallayarak itaat etti.Pelerinin cebinden zincirli kelepçeleri ve anahtarı çıkardı.
Ellerime bağladı.Ve kolumdan tuttu.
"Beni izleyin." dedi Clara ve zindanın başka bir köşesine doğru ilerlemeye başladık.Koridorlarda adım başı muhafız dikmişlerdi.Ve karanlık bir bölmenin önüne geldik.
"Meşaleleri yakın!" diye emretti Clara nöbetçilere.Hemen yaktılar ve karanlık aydınlandı.
Clara kolumdan tutarak beni bölmenin demir parmaklıklarına yapıştırdı.Benimkine çok benziyordu.
"İçeriye iyi bak prenses! İşte bu senin açığın!" diye bağırdı.
Gözlerimi kıstım.Biri vardı.Tüm giysileri parçalanmıştı.Anında kim olduğunu anladım.
Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.Kalbim parçalanmıştı.
Çaresizce bağırdım."Peter ?!"
Ama sadece hareketsizce yerde yatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşk
Tarihi KurguHer zaman, doğru kararlar vermek zorunda değiliz. Evet, doğru kararlar belki bizi doğru yollara götürür ama hepimiz insanız ve yanlış karar verme hakkına sahibiz. Ariane'da doğru zannettiği bir kararın peşinden giderek Harriot Prensesi olmuştu. Başt...