Bölüm 18:Majeste

2.4K 85 0
                                    

Sabah gülümseyerek uyandım.Peter'la aramızda artık resmen birşeyler vardı.Ve ben bundan memnundum.

Ama korkuyordum çünkü eğer bu öğrenilirse başımıza çok kötü şeyler gelirdi.İdam edilebilirdik.

Prensi terketme şansım yoktu.Halka ve kraliyet ailesine bağlılık yemini etmiştim.Şimdilik sadece akışına bırakmıştım.

Bugün ilk defa binicilik dersim olacaktı.Tüm günümi at binmeyle geçireceğim için kahvaltımı odama almak istemiştim.Bundan sonrada kahvaltımı odama alacaktım,daha pratikti.

Şık bir tayt ve ipek bir gömlek giydim.Uzun kahverengi deri çizmeler giydim.Saçlarım arkadan sıkı sıkı balık sırtı şeklinde örülmüştü.Her zaman bakımlı görünmem gerekiyordu bu yüzden yüzüme hafif ışıltılı bir makyaj yapılmıştı.Bana verilen yine çizmelerle uyumlu eldivenlerimi taktım ve pelerinimi sırtıma aldım.

Artık at binmeye hazırdım.Peter kapıyı çaldı.Abigail açtı ve bugün ahırlara gideceğimi söyledi.

Tamamen hazır olduğumda dışarı çıktım.Ve nazikçe Peter'ın koluna girdim.Koridorda kimse yoktu.

" Prenses sizi at binmeye götürdüğüm için şanalıyım" dedi gülümseyerek.

" Neden ?" dedim.

" Çünkü sizi izleme fırsatım olacak! " dedi yine gülerek

" Ben daha önce hiç ata binmedim " dedim dudağımı bükerek.

Evet gerçekten binmemiştim ve atlarla ilgili en ufak bir fikrim yoktu.

"İşte bunu bildiğim için çok eğleneceğim " dedi yaramaz bir çocuk gibi kıkırdıyordu.Yavaşça omzuna vurdum.

" Hey! beceremeyeceğimi nereden çıkardın ? hem sen at binmeyi biliyor musun bakalım sör Peter ?!" dedim.

" Ha ha bu da sorumu ben atlı birliklerdede görev yaptım hakkımda bilmediğin pek çok harika şey var" dedi. hem gülüyor hemde bana gurulu bir bakış atıyordu.

" Görürsün sen ! " dedim bende gülerek

Ahırlara kadar uzun bir yürüme yolu vardı.Ben at binmeyi öğrenirken Peter'da kenarda nöbette duracaktı.Açık alanda çalışacağım için,her türlü tehlikeye açıktım.Birinin koruması gerek ve bu kişi Peter olduğu için çok şanslı ve mutluydum.

Sonunda ahırlara gelmiştik.En az saray kadar görkemli ve bakımlı şirin tahta bir yapıydı.Çok düzenliydi.Beyaz çitlerle çevrili bu çayırda öğrenecektim.

Seyisler beni karşılamaya gelmeden hızlıca Peter'ı yanağından öptüm.

Geniş şapkalı uzun çizmeler giymiş dar gömlekli genç bir adam yanıma yaklaştı.Ve önümde reveransını yaptı.

" Prenses...Hoşgeldiniz lütfen içeri girin " diye beni ahıra yönlendirdi.

Peter'da çitlik arazinin yanıda bir ağacın altında nöbetine başladı.Etrafta nöbette başka muhafızlarda vardı.

Bu genç ve hoş adam baş seyis Jed'miş.Yani ahırdaki tüm atlardan ve çalışanlardan sorumlu kişi.Ayrıca yapılan binicilik yarışmalarında saraya pek çok altın kupa ve madalya kazandırmış.

Bölmelerin arasında atlara baka baka ilerliyorduk.Bana heryeri ve tüm atları tanıttı.

" Majesteleri buradaki atların hepsi bölgedeki en dayanıklı ve güçlü atlardır.Ayrıca zarif ve ağır başlı..."

Gerçekten dediği kadar güzellerdi,zaten Harriot'ta atçılık ve at sahibi olmak çok önemlidir.

" Şimdi sevgili prenses bu taraftaki atlardan seçebilirsiniz " dedi.

Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin