Bölüm 29 :Rose'un Karanlığı

1.5K 70 1
                                    

Rose'un ağzından...

Yağmur durmuştu.Harriot'un ışıkları gözüküyordu.Bazı evlerin duvarlarına yazılmış yazılar ve asılmış ilanlar vardı.Hepsi Ariane hakkındaydı.Hain,alçak gibi şeyler yazılmıştı.Ariane'a gerçekten üzülüyordum.Ve kalbim sızlıyordu.Ona yaptığım haksızlıklar aklıma geliyordu.Şimdi onun canı söz konusuydu ölmesine izin veremezdim o benim hiç sahip olmadığım kardeşimdi.

Jed ve ben sessizce kasabaya yaklaşıyorduk.Sarayın yüksek kuleleri alçak katlı köy evlerinin arasından yükselmişti.

"Nereye gideceğiz ? " Dedim Jed'e.

"Hiçbir fikrim yok...Daha fazla dışarıda kalırsak nöbetteki muhafızlar bizi bulur."

Jed için sorun yoktu.Kimse arabacının Jed olduğunu bilmiyordu.Ama ben...Clara benim Ariane'ın kaçmasına yardım ettiğimi biliyordu.Ve benimde cezam asılmak olurdu.Jed'de şu an bana yataklık ettiği için onunda sonu farklı olmazdı.Bunları düşünmek midemi bulandırmıştı.Ama artık bir işe bulaşmıştık.

"Ahırda kalabiliriz..." dedi bir an Jed.

"Ne ? Saraya mi gireceğiz ?! Delirdin mi? Prens, Clara herkes sarayda bu nasıl bir fikir böyle ! " Dedim. Sesim biraz yüksek olmalı.

"Şşşt...sessiz ol...En iyi fikir bu arabanın arkasında saklanırsan kimse seni görmez..."

Derin bir nefes verdim.

"Hem ben seni korurum..." Jed çapkın bir bakış attı.

"Şu an bunun sırası değil..." dedim gözlerimi devirerek.

"Hayır...Ciddiyim, sana birşey olmasına asla izin vermem..." dedi kahverengi gözlerini benimkilere dikmişti.

Gülümsemiştim.Bakışlarımı yere çevirdim.Utanmıştım.

"Pekala, arkaya saklan...Sarayın girişine geldik.Seni görmesinler zaten sonra ahırda güvendeyiz, saraydan pek kimse oraya gelmez..."

Dediklerini yapıp at arabasının arka bölmesine girip saklandım.Nefesimi bile duyulmayacak bir şekilde ayarlamıştım.Sonra durduk.Girişe geldiğimizi anlamıştım.

Jed kalın sesli biriyle konuşuyordu.Muhtemelen girişteki muhafızlardandı.Ne dediklerini tam duyamamıştım.Bir kaç dakika sonra ilerlemeye başladık.Sorunsuzca içeri girmiştik.Yavaşça kafamı yukarı arka bölmedeki pencereden uzattım.Saraya giren uzun yolda ilerliyorduk.Giriş kısmı gittikçe geride kalmıştı.

"Rose çıkabilirsin içerdeyiz !"

Her ihtimale karşı şalımla agzımı ve burnumu kapatmıştım.Tanınma riskini göze alamazdım.

Bahçeden ahırların olduğu yere giden geniş toprak yolda ilerliyorduk.Etraf çok karanlıktı.Buna rağmen sarayın pek çok penceresinden ışık sızıyordu.

Nihayet ahırların olduğu yere geldik.Jed hızlı bir hareketle arabadan atlayıp inmeme yardım etti.Şalımı boynuma attım.

"Nerede kalacağız ki burada ?"

"Ben burada kalıyorum elbette yattığım minik bir oda var..."

Tahta binanın arka tarafında binayla birleşik bir kulübeye girdik.Jed mumları yakıp ortalığı düzeltmeye başladı.Oldukça küçük olmasına rağmen tek bir kişi için idealdi.Yatak ufak tahta bir masa duvardaki rafta tabaklar ve çok küçük bir şömine.Hem ısınmak için hemde ocak için kullanılabilirdi.

"Üzgünüm, ortalık biraz karışık..." dedi dağınık giysileri ve tabakları yoplamaya çalışırken.

"Önemli değil..." dedim etrafımı incelerken.

Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin