Bölüm 21: Doğum günü

1.8K 80 0
                                    

Yemek salonunu güzel kokular sarmıştı.Bay Pepper yine işini en iyi şekilde yapmıştı.Salonun kapısından içeri girdiğimde büyük bir insan kalabalığı karşımda duruyordu.

Yiyor içiyor gülüyorlardı.Ben içeri girince bakışlar bana döndü.Ve herkes kadehlerini kaldırdı.

" Prenses Ariane'a !!!!"

Herkes bağırmıştı.Yerime geçtim.Kadehim dolduruldu.

Saldırının üzerinden bir ay geçmişti.Sarayda çok sıkı güvenlik önlemleri vardı ama başka bir saldırı daha olmamıştı

Saraya saldıranların kim olduğu hala çözülememişti.

Üzerimde kabarık etekli ve belirgin bir dekoltesi olan kırmızı bir elbise vardı,pırlanta sallanan küpeler ve yine pırlanta bir gerdanlık takıyordum.

Bugünkü makyajım her sefer olduğundan biraz daha ağırdı.

Çünkü bugün benim doğum günümdü.

Av partisinden beri prens bana çok soğuk davranıyordu.Ve artık güya prensin yoğun işlerinden dolayı sadece cumartesi akşamları görüşüyorduk.O görüşmemizde çok boş ve anlamsızdı.Konuşacak birşey bulamıyorduk.

Ama bu sefer salonda kadeh kaldıranlar arasında prenste vardı.Gelip uzun zamandır ilk defa beni yanağımdan öpüp doğum günümü kutlamıştı.

Pastalar kesilmişti, herkes mutlu ve eğleniyor gibi gözüküyordu.Hatta kral bile...

Yemek bittiğinde bende odama çıktım.Üzerime rahat birşeyler giydim.

Kimse görmeden mutfak katına inip,dışarı çıktım.Bahçedeki karanlık yoldan ahırlara doğru hızla yürüyordum.Ay ışığı tüm bahçeyi aydınlatıyordu.

Ahırın girişine geldiğimde karanlıkta beni bekleyen kişiyi gördüm.Ben gelince bana doğru yaklaştı ve ona sıkı sıkı sarıldım.

" Peter... "

Onu çok özlemiştim.İki haftadır görüşememeştik.Çünkü karnındaki yaraların iyileşmesi için sürekli doktorlar ve tedaviyle meşguldü.Ama şükürler olsun şimdi çok iyiydi.Sargıları çıkmış ve ufaktan muhafızlıl görevlerine geri dönmeye başlamıştı.

"  İyiki doğdun prenses..."  diyerek beni öptü.Uzun zamandır bu anı bekliyordum. Vücudum titremişti.Başımı göğsüne koydum ve bir süre böyle kaldık.Saçlarımı okşuyordu.

" Hadi gel, " dedi heyecanla.

" Nereye ?"

" Bugün doğum günün değil mi ufak bir sürprizim var..."

Nazikçe elimden tutarak beni ahırların içine soktu...İçerisi saman ve at kokuyordu.İçeriden geçip ilk at binmeyi öğrendiğim çitlerle çevrili geniş çayırlığa çıktık.Ortalık zifiri karanlıktı ama dolunayın parlak beyaz ışığı biraz olsun etrafı görmemize yardımcı oluyordu.Peter içinde mum olan bir fener yaktı.Böylece görüşümüz daha rahat olacaktı.Sonra çitlere bağlı iki at gördüm.Yine elimden tutarak loş ışıkta beni atların yanına getirdi.Majeste koca beyaz burnuyla saçlarımı kokluyordu.Onu bir aydır görmemiştim.Alnını okşayarak burnunu öptüm.Simsiyah vücudu karanlıkta iyice kamufle olmuştu.Sadece ay ışığı parlak rengiyle sırtındaki tüyleri aydınlatıyordu.

Peter yanda bağlı duran ata atladı.Tek eliyle atın yularını tutuyor diğer eliylede feneri bana doğru tutuyordu.

"Haydi bin !"

""Ne yapıyorsun, binebileceğine emin misin? "

" Beni merak etme yaralarım iyi, hadi atla !"

Altıma tabureyi koyup,Majestenin sırtına atladım.Bu sefer binmem daha kolay olmuştu.

" Beni takip et Ariane..."

" Amaa çok hızlı olamam!"

" Biliyorum , sadece yürüyeceğiz"  dedi ufak bir kahkaha atarak, sanırım aklına ilk ata bindiğim an yaşadığım panik gelmişti.

Temkinli bir şekilde Peter'ın peşinden gidiyordum.Çayırdan ormanın içine doğru ilerleyen patikadan gidiyorduk.Peter elindeki fenerle önümüzdeki yolu aydınlatıyordu.Havada ılık bir esinti vardı ve çevrede ateş böcekleri dolanıyordu.Tanrım! inanılmaz romantik bir ortamdı.

Ormanın içinden uzun süre ilerledik.Ve bir nehir kıyısına geldik.Şu an nerede olduğumuz ya da kaybolduğumuz konusunda hiçbir fikrim yoktu ama şu yaşadığım an sonsuza dek sürseydi keşke.

Majestenin sırtında Peter'la beraber sessiz ormanda at sürmek...

Ve nehir kıyısında bir şelalenin yanına geldik.Yine etrafımızda ateş böcekleri vardı.Nehire upuzun söğüt ağacının dalları sarkıyordu.

Peter tek seferde attan atladı ve sonra gelip inmeme yardımcı oldu.Karşıma gördüğüm manzara karşısında büyülenmiştim.

Atları bir dal parçasında bağlayarak nehir kıyısında, nehrin hırçın ve köpüren suyundan ıslanmamış genişçe bir kaya bulup oturduk.

" Sürpriz ! " dedi Peter gülerek.

" Burayı nasıl buldun, inanılmaz bir yer...Ben söylecek kelime bulamıyorum."

" Burası küçüklüğümden beri geldiğim bir yer, babamın keşfidir..."

" Mekan seçimini iyi yapıyormuş, " diyerek Peter'a yaslandım.Kalbim deli gibi çarpıyordu.Güçlü kollarını bana sararak beni iyice yakınına çekip, alnımdan öptü.

Tüm kalbimle Peter'ı istiyordum.Onun olmak sonsuza dek. Keşke etrafımızdaki herşey ve herkes yok olsaydı.Bu anı sonsuza dek yaşamak istiyordum. Beni iyice kendine çekti.Yüzümü yeşil gözlerine çevirdim.Sıcak nefesini tüm dudaklarımda hissediyordum.Ve dudaklarımı onunkilere bastırdım.İçimde sanki fırtınalar kopuyordu.Yumuşak elleriyle saçlarımı ve boynumu kavramıştı.

Ve o anda hızlı bir hareketle benide çekerek suya atladı.Şaşırmıştım.İkimizde nehirdeydik.Ve her yerim sırılsıklam olmuştu.Kahkahalarla bana gülüyordu.

" Peter....Bunu ödeyeceksin!"

Deli gibi su sıçratmaya başlamıştım, o da karşılık vererek ufak su savaşımızı başlatmıştı.Gülüyorduk ve Peter ıslak saçlarıyla çok tatlı görünüyordu.Her ne kadar bu minik oyundan keyif alsamda nehirden çıktım.

Gece bu şekilde saraya geri dönemezdik.

" Prenses korktular galiba"  diyerek bana takıldı.

" Sana gününü gösterirdim ama..."

Hala bana gülüyordu.

Arka tarafta atları bağladığımız tarafa gelerek kurulanacak birşeyler aradım.Bej rengi ince elbisemin eteklerini toplayarak suyu sıktım.Arkamı dönüp nehre baktım, Peterda gömleğini sıkıyordu.Islak olduğu için yapılı vücuduna yapışmıştı.Gülümseyerek önüme döndüm ve saçlarımı sıkmaya başladım.

Ve o anda kafama sert bir cisimle darbe aldım.Yere yığıldım.Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.Görüntü bulanıklaşmıştı.Karanlıkta iki kişi vardı.Kim olduklarını çözemedim.Biri ağzımı kapatıyordu,diğeri ise ellerimden tutarak beni yerde sürüklüyordu.Uyanıklık ve baygınlık arasında birşeydim.Kişilerin elleri,  vücuduma bir kanca gibi saplanmıştı.Deli gibi çırpınıyordum ve kendimi Peter'a farkettirmek için bağırmaya çalışıyordum.Ama sesim çıkmıyordu.

Ama sonra Peter'ın sanki beni duyar gibi hızla yaklaştığını gördüm.

Ama sadece görmekle kaldım.Kafama inen ikinci darbeyle gözlerim iyice karardı.Artık bilincimi yitirmiştim...

*********

Heyoooooo, okuyucalara gerçekten çok teşekkürler çünkü sayı iyice arttıııı mutlu olduuuummm :3 1K olduk yeyeyeueueee :D

Ve ikinci yazmaya başladığım hikayeyede göz atın lütfen, Asil Bela

:*

Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin