" Ben.. Özür dilerim.. Kendime engel olamadım ama eğer yani.. Sen de bana karşı bişey hissettiğini sandım. Bi daha karşına çıkmicam, söz. Hoşçakal" dedi ve daha ben bişey diyemeden gitti.
Ya iguanalar sikseydi de gitmseyedim o alışverişe.
~~~~~~~~~~~~~~~~
Ege'nin gidişini kapıda öylece izledim.
Ya neden gidiyon allasen?
Durdurmak istedim ama ne diyicektim ki; 'Kusura bakma, Mert'i seviyorum ama buda kal. Arada lazım oluyosun, kıskandırıyom falan. Hani bi boka yarıyon kank gitme.'
Kesinlikle bunu demeliydim.
Sonra zaten hiç gitmezdi.
Hala hangi kafayla tokat attığımı bilmiyorum.
Taş ötesi mükemmel bi varlık gelmiş beni öpüyo ben çocuğa tokat atıyom. Bence gelsin biri bana tokat atsın; kendime geleyim.
Poşetleri alıp odama çıktım ve hepsini dolaba yerleştirdim. Bi de Azra'nın atıcağını söylediği kıyafetlerin arasından çaldığım Led Zeppelin tişortümü ve siyah taytımı da dolaba yerleştirdim. Sonra telefonumu aramaya başladım.
Allah'ım nerde bu salak şey? Aa dur! Cebimdeymiş lo.
Beni çok yanlış anladın Ege. Gitmeni hiç ama hiç istemiyorum.
Tam yollicakken vazgeçtim. Erkendi. Çocuk daha evine gitmemiştir. Yani tabi eve gitcekse. Eve gider heralde?
Offff. Yatağa yattım ve saattin kaç olduğunu umursamadan uyumaya çalıştım.
Kaç saat uyudum bilmem ama hava daha aydınlanmamıştı. Karnımdaki minik ayının kükremesiyle kendimi yataktan kalkmaya zorladım. Buzdolbından bişeyler yedim. Sonra kapı sesi duydum.
Hırsız?
Biri kapıyı açmaya zorluyodu resmen.
Ya da yokluk içerisindeki bir erkek kapımızı sikmeye çalışıyodu.
Mutfaktan elime bi bıçak alıp kapıya doğru gittim.
Allahtan hırsız falan değilmiş, bu elimdeki bıçakla adamı öldürücem diye kendimi keserdim ben. Beklerim kendimden böyle şeyler.
Gelen Mert'ti.
" Nerdesin sen bu saate kadar!?" diye ciyakladım.
" Sus! İnsanlar uyanıcak"
Fısıldıyodu ama sesi çok sertti. Sanki.. Sanki benimle eskisi gibi konuşmuyodu.
" Ne halin varsa gör" dedim ve bıçağı koltuğa attım. Odama çıkarken arkamdan " Bıçak mı? Cidden mi? Karşındaki kişinin elleri olmasa bile bu salaklığınla seni o elindekiyle öldürür be" diye fısıldadı. Ve o anki sinirimle -hatta bu mal yüzünden Ege'yi kaybettiğimi düşündüğüm için de olabilir tam emin değilim- hızla yanına gittim.
İlk 10 saniye birbirimize baktık. Sonra bi tokat geçirdim. " Senden nefret bile etmiyorum, iğreniyorum. Şu yaz bitsin ve evine siktir olup git. " sonra hızlıca ve bişey demesine fırsat vermeden odama çıktım. Kapıyı kapattım ve yere oturdum. Sonra da aptal ve aciz biri gibi yine ağladım.
Ağlamaktan nefret ediyorum. Çok hem de çok.
Toparlanıp elimle yüzümdeki yaşları sildim.
Mert'ten nefret etmiyordum. Sadece sinirlendiğim için öyle söyledim. Bütün gün yaptıklarını unutamıyorum. Ve sonra yapabileceğim en saçma şeyi yapıp Ege'ye mesaj attım; Yarın buluşabilir miyiz? Konuşmamız gerek. Çekip gidemezsin.