"Baekhyun! kapıyı defalarca çalmasına rağmen açılmadığı için Chanyeol'ün kırmaktan başka bir şansı kalmamıştı. Kendini panikle evin içine attığında salonunadağılmış cam parçalarına ve kurşunların isabet etmesiyle hasar görmüş eşyalara baktı. Gözleri ona telefon eden kişiyi aradı ama salonda görememişti. Baekhyun'un orada olabileceği düşüncesiyle kapalı olan kapıya ilerledi. "Baekhyun?" nazikçe ve temkinli bir şekilde odanın kapısını araladı. Yatağın kenarında kendini korumaya çalışan savunmasız beden canını yakmıştı. Bu kadar masum görünmesi normal miydi?
Baekhyun başını, koyduğu dizlerden ayırmamıştı. Ayıracak gücü kendinde bulamıyordu çünkü. Chanyeol ona yaklaşıp oturdu ve Baekhyun'un bileklerinden tutarak dizlerini aşağı indirdi. Yüzü açılıp savunmasız kalan Baekhyun korkakça karşısındaki polise baktı. Chanyeol bir süre makyajının akmasıyla kirlenmiş yüzü inceledi. Ellerini çekingence ona doğru uzatıp bedenini kolları arasına aldı. Baekhyun ona sıkıca sarılıp ağlamaya başladı. "Geçti. Güvendesin." Bu sözü Chanyeol pek çok kişiye söylemişti. Ama hiç birinin bu kadar içten olduğunu hatırlamıyordu. "Ben buradayım artık."
Baekhyun Chanyeol gelene kadar öleceğini düşünmüştü. Hayatında ilk defa bu kadar korkmuştu. Defalarca ölmeyi denerken bile böyle korkmamıştı. Ölmek istemiyordu. Bunu defalarca denemiş olmasına rağmen bu olayla anlamıştı ki ölmek istemiyordu. O hala güzel bir hayatı olması için umut taşıyordu. Hala iyi şeylerin olacağına inanıyordu. Ona sarılan kollar gibi. "K-Korkuyorum." Baekhyun'un konuşmasıyla Chanyeol kendini ondan ayırdı.
"Korkma. Şimdi bizim ekipten birilerini çağırıyorum. Bu sürede sen de sana bir kaç günlüğüne lazım olacak şeyleri bir çantaya yerleştirebilir misin?"
"N-neden?" Baekhyun sesli bir şekilde burnunu çekti.
"Burada kalabileceğini düşünmüyorum." Chanyeol Baekhyun'u odada yalnız bırakıp telefon etti. Bu süre zarfında evi inceliyordu. Ev düzenliydi -dağıtılmadan önce- beyaz ve yumuşak renklerin hakim olduğu canlı bir evdi. Gayet temiz ve sıcak görünüyordu. Böyle bir hayatı olan birinin evine göre fazla hayat doluydu. Fazlasıyla sıcaktı.
--
"Ev biraz... Dağınık olabilir."
"Ev? Burası senin evin mi?" Baekhyun eski haline göre daha sakinleşmiş bir şekilde Chanyeol'ün ev dediği yere adım attı.
"Biraz dağınık ve korkunç görülebilir." Chanyeol mahcup bir şekilde ensesini kaşıdı.
"Burada yaşadığına emin miyiz?"
"Yaklaşık 3 yıldır evet." Ev baştan aşağı dağınıktı. Siyah lacivert ve kahverengi hakimdi. Hatta başka renk yok gibiydi. Mobilyalara gelecek olursak... Evde mobilya denilebilecek durumdaki tek şey televizyon, televizyon sehpası, dolap ve televizyonun karşısındaki siyah ve eski bir kanepeydi. Baekhyun kolonun arkasında kalan, salonun gerisiyle birleşik olan mutfağa başını çevirdiğinde orasının salondan daha beter bir halde olduğunu fark etti.
"Bulaşık makinen de mi yok?"
"Genelde evde yemek yemiyorum." Baekhyun sorgusuzca mutfağa yaklaşıp önüne ilk gelen çekmeceyi açtı.
"Yediklerini plastik eşyalarla mı yiyorsun?"
"Bulaşık yıkamaktan çok daha iyi." Chanyeol umursamazca omuz silkti ve kapıda duran Baekhyun'un çantasını aldı. "Dolabın sağ tarafı boş. Buraya yerleştirebilirsin." Televizyonun yanındaki dolabın kapağını açıp gösterdi. "Evin dağınık olduğuna bakma çok fazla eşyam yoktur. Ama sanırım vaktimin olmamasından dolayı böyle dağınık."
"Sorun dağınık olması değil Chanyeol." Chanyeol adının Baekhyun tarafından telaffuz edildiği için mutlu olmuştu. "Perdelerin kahverengi, duvarların lacivert ve mobilyaların, mobilya dersek tabi, dökülüyor. Mutfaktan bahsetmeyeceğim bile."