Chanyeol gözüne giren güneşle birlikte gözlerini açtı. Bu evde yaşarken perdeyi hiç açık bırakmadığı için bu sayede Baekhyun'un evinde olduğunu hatırlayabilmişti. En azından bugün ona saldırmayacaktı. Baekhyun'un ona çoktan lezzetli bir şeyler hazırladığı düşüncesiyle gülerek yataktan doğruldu. Sanırım yalnız yaşamaya başladığından beri geçireceği iyi Pazar gününe uyanmıştı.
Birbirine giren saçlarını karıştırarak yataktan kalkıp banyoya ilerledi. Kapıyı açtığında yüzüne çarpan buhar şaşırmasına neden oldu.
"YAA!!" Baekhyun yıkanırken açılan kapıyla arkasını dönüp kaçacak yer aradı. Birinin onu çıplak görmesinden mi utanıyordu yoksa? Bu hiçbir zaman başına gelmemişti. Park Chanyeol'le tanışana kadar.
"Ö-özür dilerim." Chanyeol panikle geri çıkmak için adım atmıştı ki dikkatini çeken bir şey hareket etmesine engel oldu. "Baekhyun..." Baekhyun böyle bir ses tonunu çok uzun süredir duymamıştı. Belki de hiç duymamıştı. Tamamen korku, üzüntü, endişe doluydu ve nedenini az çok tahmin edebiliyordu. Chanyeol savsak adımlarını ıslak bedene doğru sürükledi istemsizce. "Sen..." Baekhyun ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Biliyorum çok çirkin ve korkutucuyum."
"H-hayır Baekhyun." Chanyeol çıplak bedene olabildiğince yaklaşıp kollarını onu sarmak için kaldırdı ancak sonra cesaret edemeyip geri indirdi. Baekhyun gibi mükemmel birinin böyle sağlıksız bir vücudu olması uzun olanı üzmüştü. "Bundan sonra yediğin her şeyle ben ilgileneceğim ve düzgün beslendiğinden emin olacağım." Chanyeol tek tek sayılabilecek durumdaki kemiklere bakıp endişe duymuştu. Baekhyun'un ayakta durması bile mucizeydi.
"Şimdi çıkabilir misin?"
"T-tamam. Bir ihtiyacın olursa seslen." ıslak olan başını sallamakla yetindi.
Baekhyun'un böyle zayıf olmasını O istemişti. O takıntılı pislik istemişti. Ne zaman kilo alsa ona dünyanın en iğrenç insanı olduğunu söylüyordu.. 'Eğer kilo alırsan penisim bile seni istemez' demişti. Onun için zayıflamıştı ama o artık Baekhyun'u sevmiyordu. Alnından süzülen su damlalarına gözyaşları da eklenmişti, sinirle saçlarını şampuanla karıştırarak tamamen güven kokan şampuan kokusunu içine çekti. Chanyeol de onu bırakmazdı değil mi?
"Bütün sabahlarımı mahvetmek zorunda mısın?" Baekhyun saçlarını kuruttuğu havluyla ocağın başındaki Chanyeol'ün sırtına vurdu. Chanyeol gülerek kestiği domatesleri tavaya ekledi.
"Ben durumumdan gayet memnunum."
"Çünkü saldıraya uğrayan sen değilsin. Kendimi sürekli yanlış bir şey yaparken basılmış gibi hissediyorum."
"Yanlış bir şeyler yapıyorsun zaten." Chanyeol yaramazca gülümseyip Baekhyun'un ağzına domates parçası attı. "Uzun zamandır yalnız yaşayan bi adamın evinde bu halde dolaşıyorsun, yatağına perdeyi açma bahanesiyle giriyorsun, banyodayken kapıyı kilitlemiyorsun... Bunlar hep kötü davranışların." Chanyeol Baekhyun'un davranışlarını onaylamaz bir şekilde başını iki yana salladı.
"Yatağındayken üstüme atlama nedenin refleks falan değildi, değil mi? İtiraf et."
"Eğer refleks olmasaydı ve bilerek yapsaydım hala o yatakta olabilirdin." Chanyeol göz kırpıp işine geri döndü.
"Ya! Sana iki gündür ne oluyor böyle?" Baekhyun onun arkasını dönmesini fırsat bilerek derisini yırtacakmış gibi atan kalbini eliyle durdurmaya çalıştı. "Benden etkileniyor musun? Yok artık." Baekhyun'un sorduğu soruya Chanyeol uzun bir süre cevap vermemişti. Normal birisi için uzun olmasa da polis olanın ağzından çıkacak her kelimeyi merakla bekleyen Baekhyun için uzun bir süreydi. Bu süre içinde Chanyeol'ün verebileceği cevapları düşündü.