42.Tuzak Part 2

6.1K 490 247
                                    

Arkadaşlar, bir yeni bölümle daha sizlerleyim. Bir önce ki bölümde bana destek olan tüm okurlarıma çok teşekkür ederim. Devam etme gücümü sizlerden aldım, seviliyorsunuz. Eleştiren eleştirinin ne olduğunu bilen okurlarım, sizlere de çok teşekkür ediyorum çünkü iyi tepkiler kadar eleştiri de bir yazarın doğruları görmesi, durup düşünmesi için gereklidir. Sizlerde seviliyorsunuz ve beni iğrenç bir hikaye yazmakla itham edenler sizleri hikayemi okumaya ondan sonra eleştiriye davet ediyorum. Ben düşündüm ve Ömer'i temiz bırakmaya karar verdim. Ömer senelerce Leyla'nın yasını tutarak ve çocuğundan bir haber yaşayarak cezasını çekecek. Lütfen ilk kısımda Ömer ve Meryem'in satırlarını sabırla ve ön yargısız okuyun çünkü sonunda bir sürprizim var. Hem de bu kısım geçen bölüm midesi bulananlara nane limon niyetine olsun!

İyi okumalar:)

Ömer sabah uyandığında odasında duyduğu ağlama sesi ile ok gibi fırladı yatağından. Meryem odasında ki oturma koltuğunda, çıplak vücuduna sardığı çarşafla ağlıyordu. Ömer hiddetle gidip Meryem'in kolundan tuttu.

"Senin odamda ne işin var Meryem" Meryem gözlerindeki yaşlardan çok pişmanlıkla baktı karşısında ki adama.

"Ömer..." Dedi ama gerisini getiremedi, boğazından kopan hıçkırıklar bunu engellemişti. Ömer daha bir hiddetle tuttuğu kolundan ayağa kaldırdı. Meryem bir yandan üzerindeki çarşaf düşmesin diye sıkı sıkıya tutarken, bir yandan da Ömer'in öfkeli gözlerine bakıyordu.

"Kızım söylesene! Ne işin var odamda?" Meryem Ömer'in kendisini baştan aşağı iğrenerek süzmesine dayanamayarak, başını öne eğdi.

"Hemde bu halde" Ömer'in iğreti bakışları altında söylediği sözlerle arkasındaki koltuğa çöktü Meryem. Gerçekten ne işi vardı burada. Nasıl düşürmüştü gururunu bu kadar ayaklar altına. Bir hırsla kalkmıştı Meryem ayağa ama büyük zararla oturmuştu. Karşısındaki adamın öfkeli gözlerine pişmanlıkla baktı.

"Ömer ben özür dilerim" Diyebildi sadece hıçkırıkları arasında. Aslında Ömer'e değil kendineydi bu özrü, kendini düşürdüğü şu duruma.

"Konuş Meryem söyle artık neler oldu burada" Meryem gözlerini dağınık odada gezdirdi. Aslında oda avaz avaz bağırıyordu neler olduğunu. Odanın her bir yerine dağılmış kıyafetler, dağınık bir yatak. Meryem Ömer'inde gözlerinin kendisi ile birlikte odada gezindiğini görünce panikledi, korku ve utançla oturduğu yere daha bir sindi. Gözünün ucuyla izlediği Ömer bir fırtına misali yanına geldi yine, Meryem'in gözlerine yukardan bakarken, öfkeyle sordu.

"Bu odanın hali ne Meryem? Konuş artık konuş!" Meryem'in artık kaçış yolu yoktu.

"Biz birlikte olduk Ömer" Ömer parmaklarını yolar gibi saçlarının arasından geçirdikten sonra sinirle yatağa gitti.

"Yalan söylüyorsun! Ben dün eve geldiğimde içkiliydim, direkt odama çıkıp yattım, o arada kimseyi görmedim"

"Ömer ben odaya geldiğimde sen ayaktaydın, beni Leyla sandın" Dedi ve devamını getiremedi. Ömer'in aklına o an bir şey gelmiş gibi olduğu yerde çakıldı kaldı. Meryem korkuyla ona bakarken birden o resmen şimşekler çakan gözleri üzerinde hissettiğinde, gözlerini kaçırdı. Ömer hiddetle gelip yine kolundan tuttuğunda artık canının yanmasını da umursamıyordu.

"Rüyaydı o duydun mu beni? Rüyaydı!"

"Değildi Ömer o bendim"

"Hayatımda gördüğüm en güzel rüyaydı, kabusa çevirme!"

"Ömer! Canımı yakıyorsun"

"Sen ne yaptın? Ben sarhoştum kendimde değildim, neden odama geldin, neden bana yaklaştın?"

Aşk'ı kıyametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin