İyi okumalar :)
Yine de olmaz kızım üzülen, acı çeken, terkedilen sen olursun. Herkes yaşar da, hayatı biten sen olursun.
Nergis annenin bu sözleri sürekli beyninde yankılanırken elleri ile kulaklarını kapattı Leyla. Ne kadar da haklıydı, herkes hayatına devam ederken acı çeken kendisiydi.
"Yeter artık sus Nergis anne sus, sus, sus!" Leyla bu durumdan kurtulmak ister gibi ayağa kalktı. Boş boş etrafına baktı, sonra gözü acısına acı katmak ister gibi yine gazeteye gitti, yetmedi eline aldı. O lanet olası yazıyı okumadı bu sefer, sadece resme baktı, resimdeki kıza. Çok ama çok güzeldi, asil bir duruşu vardı, Ömer'in yanına da nasıl yakışmıştı. Sonra baktı baktı ve kızın silueti silindi, sadece Ömer kaldı resimde. Eli gitti resmin üzerine, sevdi sanki hissetti o canına yandığı yüzün her bir hattını. Sonra ıslandı gazete, ıslandı Ömer'in yüzü, ıslandı Leylanın yüzü, gazete elinden düşerken kendi de dizlerinin üstüne çöktü. Artık hıçkırıkları evin bütün duvarlarındaydı. Kimse duymadı, kimse yoktu yanında, ağladı içindeki acıyı atabilecekmiş gibi feryat figan ağladı ama geçmedi. Leyla duruldu Leyla yoruldu ama acısı bir gram eksilmedi. O anda duyduğu zil sesiyle irkildi, kim kim gelmiş olabilirdi ki? Nergis anne? Ali? Bu isimler aklından geçerken aklına gelen diğer ihtimalle dünya dönmeyi bıraktı sanki. Ömer! Gelmiş olabilir miydi?
("Tabi ya bu haberi okuyup üzüleceğimi tahmin etmiştir, o gelmiştir")
Umut fakirin ekmeği idi, Leyla'nın hep fakir kalmış kalbi yine bir umuda tutunarak açtı kapıyı ve her zamanki gibi kırıldı umutları bir bir.
"Banu"
"Leyla senin bu halin ne!?"
"Sen... geleceğini bilmiyordum"
"Bırak şimdi beni senin bu halin ne?"
"Yok bir şeyim" Bunu derken bile gözünden akan yaşlara bakan Banu gözlerini devirdi.
"Ah ya tüh külahımı evde unutmuşum, yoksa ona anlatırdın" Dedi Banu alayla. Acısına rağmen güldü Leyla bu sözlere.
"Hadi gelsene içeri"
"Oh Allaha şükür bende hiç davet etmeyeceksin zannettim" Birlikte içeri girdiklerinde sordu Leyla.
"Kahve içer miyiz?"
"İçeriz tabi" Leyla kahve yapmak için mutfağa geçtiğinde, Banu'da onu takip etti. Mutfağa girdiklerinde Ahu masaya oturdu Leyla'da kahve yapmak için tezgaha geçti. İki kadında sessizdi, Leyla ne diyeceğini bilmiyor, Banu ise zaman veriyordu. Leyla kahveleri yapıp birini Banu'ya verdi ve kendisi de karşısına oturdu. Banu kahvesini masaya koyarken yerde ki gazete çekti dikkatini. O anda gözlerine gelen yaşı ustalıkla geri itti, yere eğilip gazeteyi alırken o resim çekti dikkatini. Sanki ilk defa görüyormuş gibi şaşkınlıkla baktı Leyla'nın yüzüne.
"Ne demek oluyor bu Leyla, siz ne zaman ayrıldınız?"
"İki hafta önce"
"Ama biz iki haftadır kaç kez konuştuk, neden hiç söylemedin?" Leyla arkadaşının yüzüne acıyla baktı.
"Gelir sandım, özler, pişman olur sandım"
"Ama gelmedi" Banu baktı kader arkadaşının yüzüne, gözünden akan her bir damla yaş canını yaktı. Kalktı yanına gitti arkadaşının, yüzünü tutup kendine çevirdi.
"Yapma Leyla sana değer vermemiş bir adam için değer mi?"
"Ne diyorsun sen Banu? Ben ölüyorum"
"Leyla kendine gel saçmalama adam gitmiş nişanlanmış, sen şimdi ne yapacağını düşün"
"Bilmiyorum ama bildiğim tek şey varsa ben onun nefes aldığı bu şehirde nefes alamam" Leyla o anda aklına gelenle baktı Ahu'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'ı kıyamet
General FictionÜnlü bir iş adamı ve bir hayat kadını... Olacak şey miydi? Yolları kesiştiğinden beri biliyordu olmayacağını Leyla... Bunu en başından söylemişti ona Ömer ama gönül Ferman dinler miydi? Dinlemedi! Kıyamet gününün geleceğini bile bile yaşayan her...