3. Bölüm

8.2K 459 2
                                    

"Sanki bir şeyler mi eksik Masal?"

Leyla Hanım düşünceli gözlerle içeriyi süzüyordu. Masal günün yorgunluğuyla oturduğu koltuktan kalkarak ayakta dikilen annesine baktı.

"Ne gibi bir eksiklik?"

Leyla hanım kararlı bir bakışla "Çok mu ruhsuz bu dükkan Masal? Bazı renkler eklemeliyiz sanki he ne dersin?" dedi.       Genç kız gülerek annesine baktı. Başta bu teklife karşı çıkan annesi şimdi onun için uğraşıyordu.

"Ooo bakıyorum da moda tasarımcılığından dükkan tasarımcılığına terfi etmişsin Leyla sultan. Sen öyle diyorsan öyledir. Söyle bakalım aklındaki fikri." dedi  genç kız kolunu annesinin boynuna dolayarak. Leyla hanım merdivenlerin trabzanlarının yanına gitti ve kahverengi parlak yapıya dokundu, "Trabzanlara sarmaşık benzeri süslemeler yapabiliriz." Üst katın zeminin başladığı yeri göstererek "Burayı da küçük çiçeklerle süsleyebiliriz. Ha bir de şu vitrinin önündeki boşluğa minik saksılar koyar çiçek dikeriz olmaz mi?"       

   Moda tasarımcısı olan Leyla Hanım ömrü boyunca çiçeklere ilgi duymuştu. Şimdi de hem kızını hem de kendini mutlu etmek adına bir şeyler yapmaya çabalıyordu. Masal bu fikri biraz düşünürken "Aslında hiçte fena fikir değil. Fakat annecim ciddi anlamda çok yoruldum bugünkü kalabalıktan sonra. Bu kadar ilgi olmasını beklemiyordum doğrusu. İlk güne özel indirimli fiyatlar sayesinde birçok satış oldu. Yani kısacası ben pek yardımcı olamayacağım." dedi  bitkin bir sesle. Leyla hanım bunun üzerine " Zaten yardım falan istemiyorum aksine her şeyi tek başıma yapacağım" dedi dükkana parıltılı gözlerle bakarak.

#####

    Leyla hanım dediğini yapmış, içeriye çok farklı bir atmosfer katmıştı. Açıkçası Masal bunun için annesine minnettardı.

  

    Genç kız kasada otururken kendisinin ve Burak'ın tek başına her şeye yetişemediğini ve birini daha almaları gerektiğini düşünüyordu. Bahar zaten baristalığa ancak yetiştiriyordu.Açılış yapalı tam bir hafta olmuştu ve şu anlık işler gayet tıkırındaydı. O bu düşünceler içindeyken içeri siyah trençkotlu, yeşil gözlü bir adam girdi. Masal, adama hoşgeldiniz derken ona dikkatlice baktı. Gözlerini öyle iyi hatırlıyordu ki hemencecik tanımıştı adamı. Gerçi adam denilirmiydi pek bilemiyordu. Benden olsa olsa birkaç yaş büyüktür diye geçirdi içinden. Adam kasaya gelip bir kitap ismi söyledi. Genç kız daha yeni düzenlenmiş raflardan hemen bulup adama verdi. O kadar yabancı bakıyordu ki yeşil gözleri sanki daha önce hiç karşılaşmamış, hiç konuşmamışlardı.  

    Adam cafeden espressosunu alarak bir masaya oturdu ve okumaya başladı.

 

     Her okuduğu cümleyi sindire sindire okuyordu Yekta. Kimbilir kaç defa okumuştu bu cümleleri. Okumaması gerektiğini biliyordu ama her defasında aynı kitabı okumadan edemiyordu işte. O elindeki kitabı okurken Masal, meraklı ve masmavi gözlerini Yekta'ya dikmiş adamın gizemini çözmeye çalışıyordu.

  

  Bir şey vardı bu adamda. Sanki hayat enerjisi sömürülmüş gibiydi. 'Geleceğim' dediği anı hatırladı birden. Yeşil gözlerinin önünden bir karanlık, sessiz bir fırtına geçmişti sanki. İlginç biriydi. Bir o kadar da gizemli. "Afedersiniz bunun fiyatı ne kadar acaba? Üzerinde yazmıyor da." Duyduğu tanıdık erkek sesiyle irkilerek gözlerini kıpıştırdı ve karşısındaki müşteriye baktı. Gördüğü manzara karşısında büyük bir şaşkınlıkla gözlerini sonuna dek açtı ve sevinçle " Akın! burada ne işin var senin?" dedi karşısındaki lise arkadaşına.

   "Bir kitapçı açtığınızı duydum. Uğramadan olmaz diye düşündüm." Masalla yaşıt olan çocuk kaçamak gözlerle etrafı süzdü. En sonunda gözlerini, görmek istediği şeyi bulmanın verdiği zaferle arkadaki cafeye sabitledi. Tezgahın arkasında kahve makinesi ile işini yeni bitiren Bahara bakıyordu. Uzun zamandır görüşmemişlerdi. Masal, o tutkulu gözlerin arkadaşını süzdüğünü görünce dudaklarına hafif bir tebessüm yerleştirdi. Bu gözler böyle bakmayalı uzun zaman olmuştu belli ki. "İyi yapmışsın da kitabı alacak mısın?" Masalın bilerek sorduğu bu soru Akını özlemle dolu anlarından çekip aldı. "Sanırım bir kahve eşliğinde okumaya karar verdim" diyerek cafeye doğru yürümeye başladı.

    Bahar ona doğru gelen çocuğa bakarken gözleri hayretle açılmıştı. Kurs için gittiği şehirden döneli 3 ay oluyordu. Pekala bulunduğu şehirde de bir kursa gidebilirdi ama bazı şeyleri özellikle karşısında ona doğru gelen çocuğu unutmak istemişti. Bu şehir onu hatırlatıyordu. Şimdi ise birden karşısına çıkmıştı. Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi bakan gözler bir kahve istediğinde oldukça cürretkardı. Yüzündeki gülümseme içini acıtıyordu Baharın. Nasıl bu kadar vurdumduymaz ve samimi bakabilirdi bu çocuk ?

   Genç kız ne yapacağını bilemedi bir an. Daha sonra gözlerindeki soğuk ve ruhsuz ifadeyle kısa sürede hazırladığı kahveyi " Buyrun kahveniz." diyerek çocuğa verdi.

  Akın kahveyi alıp tezgahın üstüne bıraktı, " Böyle mi olacak yani ? Böyle soğuk mu davranacaksın bana ?" dedi cürretkar bir sesle. Kız gayet duygusuz bir sesle "Affedersiniz ama müşterilerimle fazla samimiyet içerisinde olmak pek bana göre değil. Şimdi şu masalardan birine oturabilirsiniz." dedi. Duyduğu sözler, her ne kadar dışarı vurmasa da , kalbine büyük bir ağırlık çöktürmüştü Akının. Bir an göğsünün sıkıştığını hissetti.    Karşısındaki kızı bırakıp gittikten sonra Bahar'ın böyle davranması çok normaldi. Ne bekliyordu? Onu görür görmez kollarına atlamasını mı? Hem de pislik biri gibi düşündüğü bir adamın.

    Lafı daha fazla uzatmak istemeyerek, "Pekala o zaman, umarım bir gün müşterin değilken konuşuruz." dedi. Bahar bunun üzerine arkasını dönen adama yine düz bir sesle karşılık verdi. "Umarım o gün hiç gelmez."

  Akın bir masaya oturduğunda, Yekta kendi oturduğu masadan kalkarak elindeki kitabı bıraktı ve bir başka kitap alarak kasaya yöneldi. Masal, adamın elindeki kitabın fiyatını söylerken Yekta kızın gözlerini delip geçermişcesine ona bakıyordu. Masal, gözlerini onunla birleştirdiği anda ona böylesine derin bakan gözleri farketti. Bir an olduğu yerde kalakaldı. Bu gözler onu hareketsiz bırakmıştı. Boşluktaymış gibi bir his veriyordu bu yeşil gözler.

Karşısındaki adamın sesiyle irkildi birden. "Parayı alacak mısınız yoksa bedava mı veriyorsunuz?" Adam bu sözleri alayla söylemişti. Ama yüzünde tek bir gülümseme belirtisi yoktu.

Masal yaptığı saçmalığın farkına vararak güldü ve af dileyerek adamın elinden parayı aldı. Adam yine tüm gizemi ve asaletiyle dükkandan çıkarken Masal arkasından ona bakıyordu. "Müşterimizden etkilendiğini söyleme bana. Hem de daha ikinci haftadan."

    Baharın kıkırdayarak söylediği bu sözlere Masal gayet ciddi bir şekilde cevap vermişti. "O çok gizemli biri. Yani bilemiyorum ama gözlerime baktığında olduğum yerde çivileniyorum adeta. Farklı bir insan." Bahar buna karşın arkadaşının yanına geçerek " Daha ilk defa geldiği halde onu bu kadar rahat çözümleyebildin. Bravo doğrusu." dedi.  Masal birden aklına gelmiş gibi "Akınla seni gördüm. Çok soğuktun." diyerek konuda bir değişim yarattı. Baharın gözlerindeki ışıltı birden sönüverdi. Yerini boğuk, dalgalı bir havaya bıraktı. Gözlerini kaçırarak ve öfkeyle, "Nasıl olmamı bekliyordun? Boynuna falan mı atlasaydım. Ben tam unutmuşken, her şey yavaş yavaş yerli yerine oturuyorken çıkıp gelmek zorunda mıydı? Bunca zaman savaştığım duygularımı yeni kafese sıkıştırmışken onları bir bakışıyla dışarı çıkarmak zorunda mıydı? Ama biliyordum. Bu şehirde olduğum sürece karşıma çıkacağını biliyordum." dedi.

Aşkın GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin