Herkes güvenmek ister. Güvenebileceği birilerinin olmasını ister. Çünkü güven yüreği sıcak tutar. Huzur verir. Ve sarsıntısı da bir o kadar buz kestirir yüreğe. Huzuru verdiği kadar yerine acıyı yerleştirir.
Duyduğu kelime beyninde, kalbinde ve bütün hücrelerinde bir şok etkisi yaratırken sadece susmuştu. Evet susmuştu. Çünkü şu an yapabileceği tek şey buydu. Beynini tırmalayan soruları bir süre bekletirken duyduğu kelimeyi sindirmeye çalışıyordu. O sırada arıza çözülmüş olacak ki dönme dolap tekrardan, küçük bir sarsıntıyla hareket etmişti.
Konuşacak, bir şeyler söyleyecek gücü kendinde bulamıyordu Masal. Yekta da bir şey söylememişti. Dolap durduğunda dördü de indiler.
"Artık gitsek mi ne dersiniz?" Akının sorusu herkesçe duyulmuş ama cevap veren sadece Bahar olmuştu.
"Bana uyar. Siz?" diye sordu Bahar Masalla Yektaya bakarak. Yekta sanki az önceki konuşma hiç yaşanmamış gibi görünüyordu. Masal ise belli etmek istemediği bir şaşkınlık içindeydi. Zihninin kuytu köşesindeki labirentteymiş gibi çıkmaz da hissediyordu kendini. Çıkışı bulmak için çırpınıyor ama bir yandan da ruhsuz bir şekilde nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. Kuruyan dudaklarını ıslatırken yüzünü ifadesiz bir hale sokmaya çalıştı.
"Olur. Gidelim bence de."
Bu cevaptan sonra Yekta gösterdiği sessizlikle karara uyduğunu belirtmiş ve adımlarını arabaya yönlendirdi. Umursamaz görünmek istiyordu Masal. Çünkü Yekta öyleydi. Her zamanki gibi duygularını yüzünün arkasına gizleyerek ortama uyan bir ifade sergilemeyi başarabiliyordu. Sanki o sözleri hiç söylememiş gibiydi. Yine bir duvar koymuştu aralarına işte. Yine kırılan o duvarları örmeye başlamıştı. Hiçbir zaman zihninin hatta belki de kalbinin ıssız bir sokağına saklanmış olan geçmişini dile getirmeyecekti belki de. Ne yaşamıştı ki böyle? Korkmasının sebebi bir şey kaybetmiş olması mıydı acaba?
Camdan dışarıyı izleyerek sessiz kalmayı tercih etmişti. Ne arabanın içinde, kendisine bir uğultu gibi gelen konuşmaya kulak asıyordu ne de bu kulak bile asmadığı konuşmaya katılıyordu. Zihninin ön planında yankılanan tek şey kulağında sürekli dolanan o kelimeydi.
'Gitmenden'
Daha fazla düşünürse beyninin ona itaat etmeyeceğini farketti ve düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı. Karmaşık düşünceleriyle dolaştığı labirentten çıktığında kitapçıya geldiklerini farketti. Yekta kitapçı da inmek istemişti ve Masal da onun peşinden inimişti. Sessiz adımları gerginliklerini daha da arttırıyordu. En sonunda Masal kararlı sözlerini dilinden dökmeyi başardı.
"Yekta, bugün söylediklerin hakkında..." Masal titrek çıkan sesine aldırmadan devam ederken genç adam kızın sözlerini kesti.
"O konuşmayı unutalım. Olur mu?"
Masal yürüdükleri yolda durduklarında derin bir nefes aldı. Daha sonra Yektanın soran bakışlarına karşılık vererek tekrar konuştu.
"Gitmeyeceğim." Ortama kısa bir sessizlik katarken Yekta'nın verdiği tepkiyi ölçmeye çalışıyordu. Yektanın anlamsız bakışları, gözlerini onunkilere hapsediyor ve önündeki perdeyi korumaya devam ediyordu.
"Gitmemden korkmana gerek yok. Ben gitmeyeceğim. Hep burada, yanında olacağım." Sözlerini bitirdiğinde gencin gözlerindeki buğu kalkar gibi olmuştu. Daha sonra Yekta belirgin bir şekilde yutkundu ve gözlerini hiç kaçırmadan söze başladı.
"Peki ya bir gün gitmen gerekirse. Ya ben seni hayal kırıklığına uğratırsam. Yine de gitmez misin?"
Bu beklenmedik soruya Masalın cevabı hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Gökyüzü
Romansa"Kimsin sen?" Adam duyduğu soruyla yeşil gözlerini kızın gözleriyle birleştirdi. Masal'ın sesinde meraktan çok öfke ve kırgınlık vardı. Genç adam cürretkar gözleriyle kıza bakmayı sürdürürken "Özür dilerim" diyebildi sadece. Söylenebilecek hiçbir sö...