Bazen korkularını yenip gerçeklerle yüzleşmeli insan. Mutluluğa gelmesi için izin vermeli. Korkular çoğu zaman mutluluk kapısına vurulan bir kilitken niçin hala hayatımızdalar?
Kitap dünyama mı demişti? Yani iki gündür konuştuğu adam onun ezeli rakibi miydi? Bunları bir kenara itip zihnini kurcalayan soruyu sordu.
"Bi-bir saniye sen... benim adımı nereden biliyorsun?" dedi kekelediği için kendine kızarak.
"Adını öğrenmek zor bir şey değildi."
Masal adama kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Hala bu adamda bir şeyler olduğunu sezemediği için kendine kızıyordu. O sırada Yekta kalabalığın içinden yanına ulaşmıştı.
"Sonunda buldum seni." dedi Masala bakarak daha sonra da Çınara anlamsız gözlerle bakmıştı. Çınar Masalın tanıtmasına fırsat vermeden elini uzattı.
"Merhaba ben Çınar. Buranın sahibiyim. "
"Yekta" dedi genç adam Çınarın elini sıkarken. Yüzünde soğuk ve duygusuz bir ifade vardı.
"Üzgünüm şimdi gitmeliyim. Tanıştığımıza memnun oldum. Lütfen keyfinize bakın." dedi Çınar ve arkasını dönerek kalabalıkta kayboldu.
"Bu geçen ki adam değil miydi?" Yekta kaşlarını çatarak sormuştu.
"Evet o. Kim olduğunu bilmeden konuşmuştum. Hem de onun kitapçısı hakkında. Ah inanmıyorum." dedi Masal pişmanlık belirten bir ifadeyle.
"Demek o adam buydu. Neyse en iyisi buradan çıkmamız. Hadi gel." dedi ve kalabalığı yararak dışarıya çıkmayı başardılar.
Masal hala sinirliydi. Demek onun kitapçısına bakmış, fikir çalmaya çalışmıştı. Damarlarından akan sinir gözlerinden çıkıyordu adeta. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi ki?
"Sonuçta sen bilmiyordun. Neden bu kadar sinirleniyorsun? "
Masal gözlerini karçısındaki yeşil göze değdirdikten sonra biraz olsun rahatlamıştı.
"Yüzündeki ukala gülümsemeyi gördün değil mi? "
"Bu kadar sinirlenmene değecek biri değil." dedi Yekta yine soğuk bir ifadeyle. Kendine engel olamıyordu ama içten içe kıskanıyordu işte. Masal bu konuyu değiştirmenin daha iyi olacağını düşünerek başka bir şey söyledi. Her ne kadar sinirleri yatışmamış olsa da bunu Yektayla konuşmak istemiyordu.
Bir süre sohbet ettikten sonra Yekta işleri olduğunu söyleyerek kalkmıştı.
Masal da işlerin başına geçmişti. Çınarı daha fazla düşünmemeye çalışıyordu.
####
"Ya ben kabul ettim ama gelmesen mi sen?" Akın arabaya bindiklerinde sıkıntıyla yüzünü buruşturmuştu. Emniyet kemerini takan kız gözlerine belirgin bir ima yerleştirerek Akına baktı.
"O ne demek şimdi? Bu sözlerle boşuna nefesini harcamamlısın bence çünkü sen ne dersen de her zaman gelicem." Gözlerinin içine daha derin ve şefkatle bakarak ekledi, "Bu zamana kadar yapamadıklarımı yapmama izin ver lütfen. Yanında olmak istiyorum." Küçük bir fısıltı eşliğinde söylediği sözlerinden sonra minik ve masum bir öpücük kondurmuştu Akının yanağına.
"Pekala öyle olsun" dedi genç çocuk gülümseyerek.
"Aslına bakarsan çok uzattılar. Yani görmüyor musun? Turp gibiyim. Ama yine de hala kontrollere gidiyorum."
Bahar gözlerini sevgilisine çevirirken bilmiş bir tavırla söylendi.
"Tedbir amaçlı olduğunu sen de biliyorsun."
Akın gözlerini devirerek arabayı sürmeye başladı.
"Yaa tabi. Neyse bir şey soracaktım. Şu Yekta. Nasıl biri? "
Bahar birden muzip bir gülümsemeyle gözlerini kıstı ve fısıltıyla, "Çok gizemli" dedi korku filmlerini taklit etmeye çalışarak. Akın bir kere daha gözlerini devirerek karşılık vermişti. "Komik olduğunu mu sanıyorsun?"
Bahar gülümsemesini silerek yüzünü buruşturdu.
"Hayır aslında korkunç olmaya çalışıyordum." dedi bir çocuk edasıyla.
"Bence fazla uğraşmamalısın çünkü senden korkmam." dediğinde yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu Baharın.
"Cidden. Nasıl biri?“
Bahar ciddiyetine geri dönerek karşılık verdi.
"Cidden. Gizemli biri. Yani aslında öyleydi. Gerçi hala öyle. Yani zamanla açıldı ve bana sorarsan Masal kesinlikle ona aşık."
"Aşık mı?"
"Evet öyle ve Yekta da ondan hoşlanıyor olmalı. Ama işte klasik aşk sendromları birbirlerine açılamıyorlar." Bahar bu sözleri rahat bir tavırla söylemişti.
"Yarın bilerek onları da çağırdın değil mi? "
"Tam üstüne bastın" dedi Bahar muzip gülümsemesi tekrar yüzünde yer alırken.
"Bazı şeylerin farkına varmalılar öyle değil mi?"
Akın gözlerini kısarak bir saniyeliğine kıza bakmıştı.
"Bir şey söylememe izin ver. Galiba senden korkabilirim."
Bunun üzerine Bahar küçük bir kahkaha savurmuştu.
Hastaneye geldiklerinde küçük kontrollerden sonra her şeyin yolunda olduğunu öğrenmişler ve daha sonra da beraber dükkana dönmüşlerdi. Masal bilgisayardaki kayıt işlemleriyle uğraşırken o da kafeye geçti.
####
"Cidden gelmek zorunda mıyız? Yani şöyle düşünürsek... siz çiftsiniz!"
Masal karşısında kendisini hazırlayan arkadaşına sıkıntılı bir ifadeyle bakıyordu.
Bahar Masalın üzerindeki renkli ve salaş elbisenin kemerini bağlarken umarsızca cevap verdi.
"Yani? Bakarsın siz de çift olursunuz. " dedi sözlerinin sonunda yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirirken.
Masal bir yandan arkadaşının kendine yaptığı harikalığa hayran olurken bir yandan da gözlerini devirmeyi ihmal etmemişti.
"Tek düşündüğün şey buydu değil mi?
Yani onu da çağırmandaki amaç buydu."
"Tabii ki. Ne sanmıştın? " dedi şeytani bir gülümemeyle Bahar.
Gözlerini yuvalarında döndürürken birden sessizleşti. Kalbinin umutsuz köşelerine saklanmış ve hayallerinden bir daha onlara dokunamayacak kadar uzaklaşmış görünüyordu. Durgun bir tavırla yatağın yumuşaklığına gömüldü. Bahar arkadaşının ani sessizliğine şaşrarak yanına oturdu ve o da sessizce bekledi. Ne olduğunu bilmiyordu ama sadece öylece oturuyordu. Düzenli nefesleri odanın içini dolduran tek sesti. Bahar bir süre daha sessizce beklemişti. Daha sonra Masalın sesi odanın içine tekrar yayıldı.
"Neden sormuyorsun? Hadi sor. Neden böyle olduğumu sor."
Bahar hata yapmış ve hatasından dolayı pişman olan küçük bir çocuk gibiydi. Büyük bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"En iyi arkadaş olmanın en büyük sırrını söylememi ister misiniz hanımefendi? En iyi arkadaşlık arkadaşının hareketlerinden neler hissettiğini anlamanı sağlar. Bu yüzden sormama gerek yok. Biliyorum, sana çok uzak duruyor öyle değil mi?"
Masal kuruyan dudaklarını hafifçe ıslatarak başını onaylarcasına salladı ve ekledi.
"Bazen o kadar yakın ki, sözleri o kadar içime dokunuyor ki tamam diyorum galiba içindeki buzlar erimeye başladı. Ama sonra ben hiçbir şey anlamadan sanki aramızda kırılamaz kocaman bir buz dağı varmış gibi uzak duruyor. Sanki bir şeylerden korkuyormuş gibi. Böyle tam yakınlaşıyoruz ama daha sonra sanki ona uzaklaşmasını emreden kesin bir dil varmış gibi aramıza mesafeler koyuyor. Anlamıyorum. Cidden anlayamıyorum."
Bahar arkadaşının yüzüne sevgiyle bakarak ona sarıldı. İşte bu sarılma dünyanın bütün sarılmalarına bedeldi o an için. Sıcak bir arkadaş kucağı böyle zamanlar için olmalıydı. Bahar arkadaşının omzunun üzerinde sessizce konuştu.
"Ama ondan çok hoşlanıyorsun öyle değil mi? Bence başarabilirsin. Buzları çözmeyi. Mesafeyi aşmayı. Onun derinliklerine inebilirsin. Kalbindeki o sıcak sevgi tüm buzları eritir inan bana."
Bazen dostlarınızın söylediği küçük sözler içinizdeki tüm acıyı dindirir ve size sanki dünyadaki her şeyi başarabilecekmiş hissi kazandırır.
"Biliyor musun Bahar? İyi ki benim dostumsun."
Masal sözlerini arkadaşının güven dolu kucağından ayrılırak dile getirmişti.
"Pekala bu kadar dost yumağı olmak yeter hadi gidiyoruz." dedi Bahar.
Genç kız yüzündeki gülümsemeyle çantasını komodinin üzerinden aldı ve dışarı çıktı.
Kitapçının önünde buluştuklarında Yekta ile Akın çoktan tanışmış hatta sohbet ediyorlardı.
"Biz geldik." dedi Bahar sevinçle Akına sarılırken. Masal da Yekta'ya sarılmıştı.
"Pekala gençler nereye gidiyoruz? " Masalın bu sorusuna karşılık Bahar Akına döndü ve muzipçe gülümsedi.
"Lunaparkk" dedi sevinçle.
Masal gözlerini kırpıştırırken Yekta gülümsüyordu. Soğuk mizacının arkasında belki de küçük bir çocuk saklıydı. Olamaz mı?
"Cidden mi? Yani... Cidden mi?"
Masal anlamsız gözlerle Bahara bakarken genç kız hiç istifini bozmadan karşılık vermişti.
"Evet cidden benim güzel arkadaşım. Hadi gidelim." dedi ve arabaya yöneldi.
Yekta arabaya binerken Masal yanına yaklaştı ve fısıltıyla sordu.
"Senin için sorun olmaz öyle değil mi?" dedi sıkıntıyla.
Yekta kızın omuzlarına dokunarak onu rahatlatmaya çalıştı.
"Bu kadar gergin olmana gerek yok. Ayrıca eğlenceli olabilir. İnan bana uzun zamandır böyle bir şey yapmadım." dedi gülerek. Genç kız rahatlamışa benziyordu.
Lunaparka geldiklerinde Bahar tıpkı bir çocuk gibiydi. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar neşeliydi.
"Onun için mutluyum. Onu böyle görmek... çok güzel" gözlerini akadaşının üzerinden ayırarak Yektanın gözlerine yerleştirdi.
"Mutlu görünüyor." dedi Yekta.
"Öyle."
"Hadi gel" dedi genç adam kızı elinden tutarak ve çarpışan arabaların olduğu yerde bekleyen Akınla Baharın yanına getirdi.
Bir kaç sefer eş değiştererek oynadıkları oyundan sonra gondola binmişlerdi. Aslında Akın kamikazeye binmek için çok ısrar etmişti ama Bahar ve Masal kesin bir dille reddettikleri için gondola binmişlerdi. Hızlanan gondol, seslerinin yüksekliğini arttırmış ve içlerine bir enerji patlaması yerleştirmişti.
Bir kaç şeye daha bindikten sonra Masalın isteği üzerine dönme dolaba binmişlerdi. Her zamanki gibi Akınla Bahar eş oldukları için Masalla Yekta da eş olarak binmişlerdi.
Dönme dolap dönmeye başladığında Masal yüzündeki büyük gülümsemeyi genişletti. Daha sonra parıltılı gözlerini Yektaya odakladı. İçinde gerçekten de bir çocuk varmış gibiydi. Tüm gün boyunca hem çok sıcaktı hem de hep gülmüştü.
Onu ilk defa böyle görüyordu. İlk defa kendisinin yanında duvarlarını bu kadar kırmıştı. Gözleri Yektanın teninde ondan habersiz gezinirken dönme dolap birden sarsıntıyla durdu. Anın etkisiyle Masalın bedeni öne doğru savrulmuş ama iki güçlü kol yere düşmesini engellemişti. Şaşkınlıkla bedenine değen ve onu sıkıca tutan kollara baktıktan sonra gözlerini kaçırarak olduğu yerde doğruldu.
"İyi misin?"
Masal etrafına baktığında duyduğu sözlere başını sallayarak karşılık vermişti. Dönme dolabın tepesinde durmuşlardı ve oldukça yüksektelerdi.
Etrafına göz gezdirdikten sonra yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirdi.
"Vay canına bu harika."
"Öyle" dedi gülümseyerek Yekta.
Daha sonra etrafı izlemeyi bıraktı ve Yektaya döndü. Gülüyordu evet. Daha önce de gülerdi ama bugün hiç gülmediği kadar gülmüştü. Bu garipti. Belki de onunla daha fazla zaman geçirmeliydi. Bu şekilde duvarları yıkılabilirdi.
"Burayı seviyorsun." Masalın sözlerindeki sevgi kırıntıları ruhundan dökülüyordu ve bu engel olabileceği bir şey değildi. Koyu mavi gözleri karşısındaki yeşil gözlere kenetlenmişken o gözler onu delip geçiyordu. Her zaman böyleydi. Her zaman böyle anlam yüklü ve keskin bakıyordu gözleri. Ama gözlerindeki o buğulu, kasvetli ve oldukça can sıkıcı grimsi perde çok nadir kalkıyordu.
Şu an ellerini onun elleriyle birleştirip ona sıkıca sarılmak istiyordu. Kokusunu, kucağının verdiği sıcaklığı o kadar çok merak ediyordu ki. Ona sığınmanın verdiği güveni hissetmek istiyordu. Tüm ruhuyla bunu arzuluyordu. Göğsünün içindeki kıvranarak atan kalbi onun iradesi dışında hızlanıyor ve göğsünün hızla kalkıp inmesine neden oluyordu. Belki de bu heyecan burada yalnız oldukları içindi.
"Evet severim. Küçük bir çocukken her pazar buraya gelirdim. Sanki çocukmuşum gibi hissettiriyor. Ve bu güzel bir şey."
Yektanın sözleri Masalın düşüncelerine ani bir giriş yapmış ve onu oradan çekip almıştı. Yekta geçmişine dair ilk defa bir şeyler söylüyordu ve bu onun kendisine yaklaşmaya başladığını gösterirdi. En azından Masal böyle düşünmek istiyordu.
Daha sonra uzun bir süre hava da asılı kaldıklarını farketti. Aşağıdaki bir görevli bir arıza olduğunu beş dakikaya kalmaz halledileceğini ve herkesten çok özür dilediklerini söylüyordu.
"Ah inanmıyorum. Çok yüksekteyiz."
"Yükseği sevdiğini sanmıştım." Yekta endişesiz ve gayet normal bir sesle konuşuyordu.
"Öyle ama ya uzun sürerse? Çok yüksekteyiz." Hafif bir endişeyle Yektaya baktı ve sözlerini tekrarladı.
"Bir şey olmaz. Hem yalnız değilsin ben buradayım."
Yektanın sakinleştirici ve güven verici sesi içine soğuk bir kış gününde içilen sıcak çikolata gibi işlemişti. İçindeki zaten hareketlenmeye başlayan kıpırtılar şu an her yerde dans ediyordu adeta. Güvenliydi. Onun yanı, onun sesi, burası. Her şeye rağmen güvenliydi. Kısacık bir sessizliğin ardından Masalın içini kemiren soru döküldü dilinden.
"Bu duvarı yıkmanın, bu buzları eritmenin bir yolu yok mu?"
Yekta buğulu yeşil gözlerini anlamsız bir şekilde kızın gözlerine dikti. Kaşları hafifçe çatılmıştı.
"Ne demek istiyorsun? "
Masal zorla yutkundu ve gergin bir nefes aldı.
"Neden benden bu kadar uzaksın? Neden bir türlü aramızdaki bu duvarı aşamıyorsun? Tamam geçmişte yaşadığın bazı sorunlar var. Bunu anlayabiliyorum. Ne olduğunu bilmesem de anlayabiliyorum. Ama lütfen seni daha fazla anlamama yardım et. Sürekli tam yıkılıcak dediğim zaman o duvarları yeniden örme. Uzaklaşma benden. Tamam bazı şeyleri anlatmak istemiyorsun. Anlayabilirim. İnan bana anlarım seni. Ama lütfen. Artık senin ördüğün duvarları yıkmaya çalışmaktan yoruldum."
Masal bir solukta söylediği bu sözleri hangi cesaretle ya da özgüvenle söylediğini bilmiyordu ama birden çıkıvermişti işte.
Yekta, hiç şaşırmış görünmüyordu. Hatta sanki bunu bekliyormuş gibiydi. Gayet rahat bir tavırla tekrardan buğulu gözlerini kızın gözlerine dikti.
"Özür dilerim."
Masal hem şaşırmış hem de sinirlenmiş görünüyordu. İçindeki büyük fırtınayla beraber gelen tsunami her an her yeri talan edebilirdi.
"Ne yani. Sadece özür mü diliyorsun? Bunları bilerek falan yaptığını sanacağım şimdi."
"Bilerek yaptığım bir şey yok." Sesi oldukça dugusuz ve renksiz çıkmıştı. " Sadece, yapamıyorum. Yaklaşamıyorum." Sesi tedirginleşmişti devamını getiremedi.
"Korkuyor musun?"
Yekta kaçırdığı gözlerini mavi gözlere değdirmemişti. Kaçıyordu işte. Sorulardan kaçıyordu.
"Peki ama neden?"
Sessizlik bir karabasan gibi çökmüştü üzerlerine. Etrafı saran bu gerginlik hava da bir rüzgar gibi uçuşuyordu.
Yektanın yüzündeki gülümseme bir anda solmuş ve yine duygusuz halini geri almıştı. Nasıl başarıyordu? Duygularını yansıtmamayı nasıl başarıyordu? Yine o soğuk ve gizemli köşesine mi çekilmişti yoksa? Bu sessizlikten sonra Yektanın karanlık bir fısıltıyla verdiği cevap kalbini tekletmeye yetmişti.
"Gitmenden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Gökyüzü
Romance"Kimsin sen?" Adam duyduğu soruyla yeşil gözlerini kızın gözleriyle birleştirdi. Masal'ın sesinde meraktan çok öfke ve kırgınlık vardı. Genç adam cürretkar gözleriyle kıza bakmayı sürdürürken "Özür dilerim" diyebildi sadece. Söylenebilecek hiçbir sö...