~~~
"Sen gerçekten iflah olmazsın." Kollarımı mızmız bir çocuk gibi göğsümde birleştirdiğimde kaşlarımı da çatmıştım. "Hayır, iflah olmayan sensin. Ne zaman anlatmayı düşünüyorsun?" Derin bir nefes almıştı, sabır dilenircesine kafasını geriye attığında, çene hatları tüm güzelliğiyle önüme serilmişti. Yandan görüş açıma aldığım çenesi kasılırken başını eski konumuna getirerek incelediğim yan profilini bozmuş, tamamiyle bana dönmüştü. "Jennie, sana anlatabileceğim bir şey değil." Ağzımdan bir 'hah' çıkmasına engel olamamıştım. "O gün evime girenlerin geçen gün kavga ettiğiniz çocukla bir alakası var mı?" Taehyung bıkkınca baktığında omuz silktim. "Soru sordum." Histerik bir gülüş sergilemişti. "Yaptığın tek şey bu zaten." Kollarımı serbest bırakarak arabaya kalçamı yaslamıştım. Gözlerim uzağımızda kalan Lisa ve Yoongi'ye döndüğünde öylece Han Nehri'ni izlediklerini gördüm. "Yapabildiğim tek şey de bu zaten." Taehyung'un cümlesini düzelttiğimde bir adım atarak bana yaklaşmıştı. Ay ışığı, esmer teniyle birlikte çekik gözlerine, biçimli burnuna ve kırmızıyla pembe arasında mükemmel bir ton yakalamış dudaklarına vuruyordu. Kim Taehyung, iç geçirtecek güzelliğe sahipti. "Jennie..." Zaten kalın olan ses tonu daha da kalınlaşmış, biraz da pürüzlü bir şekilde kulağıma ulaşmıştı. Taehyung'un üzerimdeki etkisinin son zamanlarda oldukça değiştiğini söyleyebilirdim. Aramızdaki mesafeyi gittikçe azaltarak, ellerini arabaya yasladığım kalçamın iki yanına, arabanın üstüne yerleştirmişti. Yüzünü, arada minik bir mesafe kalana kadar yüzüme yaklaştırdığında tüm vücut fonksiyonlarım hızlanırken, kalbim, sessizlik ile arasında olan savaşta galip geliyordu. Kalp atışlarım Taehyung'un kulağına ulaşmış olmalıydı ki, memnun bir gülümseme takınmıştı.
Gözlerini gözlerime sabitlediğinde hâlâ ifadesiz kalabildiğime mutluydum. Gerçi gümbür gümbür atan kalbim, ifadesiz yüzümü örtse de, yine de bunun için seviniyordum. "Jennie." Taehyung'un kalın sesi bir kez daha kulağıma ulaştığında tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim. Gözleri bu sefer yüzümde gezinmeye başladığında, dudaklarını ıslatıp bir kez daha aralamıştı. "Seni korumaya çalışıyorum ama..." İç çekip gözlerime bakmıştı tekrar. "Önce kavganın ortasına dalıyorsun." Esen rüzgarla birlikte gözümün önüne düşen saçı, kulağımın arkasına atmıştı. Bilerek mi yapmıştı bilmiyordum ama eş zamanlı olarak tenime değen eli, oranın karıncalanmasına sebep olmuştu. "Sonra bu saatte bir gece klubünde ortaya çıkıyorsun." Sinirlenip, kızmalıydım değil mi? O bana bunları neden yapmamam gerektiğini söylemiyorken ebeveynlik taslayabiliyordu ancak ben nedenini bile öğrenemiyordum. Fakat gözlerime öyle bakıyordu ki bırakın kızmayı, özür bile dileyebilirdim. Neden böyle yapıyordu? Neden bir anda yakınlık göstermeye başlamıştı? Sonunu getiremediğim sorular beynimde çoğalmaya devam ederken, tutacağım, tutmam gereken söz geldi aklıma. Bu gece hiçbir şey düşünmeyecektim değil mi? Ah, ama çok iyi biliyordum ki başımı yastığa koyduğumda derinlemesine bir şekilde bu anı tekrar ve tekrar yaşayacak, sürekli düşünecektim. "Anlıyorum. Güzelim, inan ki anlıyorum. Sadece birazcık sabırlı olmanı istiyorum. Söz veriyorum, anlatacağım." Yakınlığı, hareketleri, bakışları, kısacası Kim Taehyung yüzünden zorla ifadesiz bıraktığım yüzüm, meraklı bakışlar atan gözlerime ev sahipliği yapıyordu. Bir süre daha emin olmak için gözlerine baktıktan sonra anlatacağına ikna olmuştum. "Tamam, sana güveniyorum Taehyung." Taehyung'un şiirler yazdıracak yüzünde köşeli bir gülümseme oluşurken, bu görüntüye tebessüm etmeden yapamamıştım. Ne ara böyle etkilenir olmuştum ben bu çocuktan? Taehyung'un yüzündeki gülümseme minik bir tebessüme dönüşürken, gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Saniyeleri geride bıraktığımız süre boyunca sadece birbirimize bakıyorduk.