phσnє cαll

2.5K 193 54
                                    

Kapüşonumu göz hizama indirerek markete adımladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapüşonumu göz hizama indirerek markete adımladım. Saat 23.56 olsa da çikolata krizimin önüne hiçbir şeyin geçmeyeceğini düşünerek kendimi kaldırmış, markete gidiyordum. Kalabalık gittikçe azalırken ben de markete girmiştim. Hızla çikolata reyonunun önünde durdum. Oyalanmadan sevdiğim çikolatalardan beş tane, gördüğüm çikolatalı keklerden de iki tane almıştım. Bunların hepsini yemeyeceğimi bilsem de gözümü doyuramıyordum. Kasada ödemeyi yaptıktan sonra etrafın ıssızlaştığını fark etmiştim. Adımlarımı buraya gelişime kıyasla daha hızlı atıyordum.

İçimi kaplayan huzursuzluk her adımımda biraz daha kök salıyor, iyice içime işliyordu. Telefonumu arka cebimden çıkarıp Lisa'nın numarasını son aramalarda bulmaya çalışırken, sessiz adımlarımı hızlandırmıştım. Ana caddede, insanların arasında kalmaya özen göstererek yürüyordum. Ekranda gördüğüm yazıyla birlikte numarayı tuşlayacakken sağ dirseğimden çekilmemle kendimi bir ara sokakta bulmuştum. Kalp atışlarım hızlanmış, şakaklarımda soğuk ter damlacıkları birikmeye başlamıştı. Ani olan olayla kesik kesik aldığım nefeslerim, saniyeler geçtikçe artan korkum ve heyecanıma karışıyordu. Yapmak istediğim tek şey var gücümle bir çığlık atmakken, yapabildiğim şey kocaman açtığım gözlerimi karşımda simsiyah giyinen, siyah maskeli adama dikmekti. Kıpırdatamadığım eklemlerim sonunda işlevini hatırlamış gibi kendine geldiğinde adamın kolları arasında çırpınmaya başladım. Bir etkisi yok diyemezdim ama kaçmama yetecek bir etki sağlamadığı da belliydi.

"Sakin ol, sana bir şey yapmayacağım." Kalın ses kulağımı doldurduğunda, adamdan kurtulma çabalarım yavaşlamıştı. "Bunu bir uyarı olarak düşünmeni istiyorum." Beni bırakmıştı ancak hâlâ tek eliyle bileğimi kavramıştı. Sadece söyleyeceklerini dinleyip gitmek için, hızlı hızlı aldığım nefeslerin arkasından ona bakıyordum. Ne uyarısı? Diye soramamıştım. Ağzımı açamıyordum. Bu kadar korkmam hiç hoşuma gitmemişti. "Jungkook'a bu olanları iletmeni istiyorum Jennie. Ona, sana istediğimiz zaman ulaşabildiğimizi söylemeni istiyorum, anladın mı beni güzelim?" Sarf ettiği cümleler yüzünden midem kasılırken, kusma isteğim artmıştı. Bileğimi kurtarmaya çalıştığımda daha çok sıkarak, bileğimin moraracağından emin olmama sebep oldu. Neye sinirlendiğimi anlamış olacak ki samimiyetten oldukça uzak bir gülüş sergiledi. "Anlıyorsun beni değil mi, güzelim?" Sinirle ona baktığımda sonunda ağzımı açabilmiştim.

"Anladım, bırak beni artık." Bileğimi çekiştirdiğimde, sıktığı elini gevşetti. Ancak bileğim hâlâ eli arasında kalmış, çıkamıyordu. Bir adım bana yaklaştığında maskesinin el verdiği tek yere, gözlerine bakıyordum. Onun gözleri ise sırıttığından kısıldığı belli bir şekilde yüzümde ve saçlarımda gezinmişti. Gözümün önüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına gönderdiğinde sinirle kafamı iki yana salladım. Karşımdaki en fazla benden iki yaş büyük olmalıydı, vücudu ve gözleri öyle söylüyordu en azından.

"Jungkook, işini iyi biliyor." Gözleriyle beni biraz daha süzdükten sonra bileğimi bırakmış ve arkasına bile bakmadan zifiri karanlıkta kaybolmuştu. Korkak adımlarımı hızlandırarak ara sokaktan çıktığımda yere düşen telefonumun hâlâ aynı yerde olduğunu gördüm. Titreyen ellerim telefonu kavradığında ekrandaki 'Lalaland' yazısı öylece duruyordu. Telefonu kapatıp tekrar arka cebime yerleştirdim. Eve gitmek istiyordum. Hiçbir şey yapmadan saatlerce tavanla bakışmak, düşünmek istiyordum. Güvensizlik hissini iliklerime kadar yaşatan Seoul sokaklarından bir an önce kurtulmak istiyordum. Beş dakika öncesine kadar tek istediğim çikolata yemekken, kendimi neyin içinde bulmuştum? Zaman cidden önemliydi. Beş dakikada neler oluyordu işte. Rahatlamak adına kafamı iki yana salladım ve ürkek, yavaş adımlarımı büyük ve hızlı adımlara çevirerek koşmaya başladım.

Revenge ⚘ taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin