í'm lєαvíng

2.2K 180 60
                                    

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

"Defol git başımdan Lisa uyumak istiyorum." Yanımda beni dürtükleyen Lisa'ya arkamı dönerek uykuma devam ettim. "Aish! Kalk artık." Lisa bu sefer daha şiddetli sarstığında kaçan uykumla beraber gözlerim sonuna kadar açıldı. Sinirle soludum ve arkamı dönerek Lisa'ya sinirli bakışlarımı gönderdim. Pek umrunda olmamış olacak ki "Sonunda." diyerek yataktan kalktı. "Hadi yüzünü yıka da aşağıya gel. Kahvaltı hazırladım." diyip şirin bir şekilde sırıttığında yüz ifademin yumuşadığını biliyordum. Lisa'ya kızmak imkansız gibiydi, bazen sadece baksam bile sinirlerim yatışıyordu. Oflayarak yorganı üzerimden çektim. "Sen neden okula gitmedin ki?" dediğimde kıkırdadı. "Bugün cumartesi Jendukie." Gelen arama sesiyle Lisa koşar adımlarla odadan çıkarken gözlerimi ovuşturdum. Dün okula gitmemiş, tüm gün yatakta öylece yatmıştım. Kafamı dağıtmak için dizi, film izlemiştim ama bir işe yaradığını söyleyemezdim. Sabaha kadar da uyuyamayınca şu an fazlasıyla uykum vardı. Ancak Lisa'ydı işte. Söz dinletemezdiniz.

Kalkıp komidinin üzerindeki siyah tokayla saçlarımı topladım ve telefonumu eşofmanımın cebine atarak çıplak ayaklarımı umursamadan odadan çıktım. Banyoya girip yüzümü yıkadıktan sonra uyuşuk adımlarla aşağı indim. Etrafı saran patates kokusuyla sırıtırken, uyuşuk adımlarımın yerini enerjik ve hızlı adımlarım almıştı. Koşarak arkası dönük tezgahta bir şeyler hazırlayan Lisa'nın sırtına atladığımda ikimizde kıkırdamıştık. "Sevgilim erkenden uyanıp bana kahvaltı mı hazırlarmış." diyip yanağına sulu bir öpücük kondurmuştum. İğrendiğini belli eden bir ses tonu çıkardığında, yan profilinden gördüğüm kadarıyla yüzünü buruşturmuştu. Beline dolanan ayaklarımdan kurtulmaya çalışırken "İn hadi ya, çok ağırsın zaten." dediğinde göz devirdim. "Nerden esti sana bu romantiklik?" diyip dilimlenmiş salatalıklardan ağzıma tıkıştırdım. "Düzgün ye şunu." Lisa'ya bakıp sırıtırken daha da sesli bir şekilde yemeye başladım. "Yah! Jennie yemene dikkat et." Ağzıma vurduğunda yanımdan geçerek mutfaktaki masaya meyve sularını da koyduktan sonra oturdu. Salatalığı yutarken ben de masadaki yerimi aldım. "Ee neden hazırladın sen şimdi bütün bunları?" Sebepsiz yere böyle bir şey yapmayacağını biliyordum. Lisa evet iyi kızdı falan ama melek de değildi.

"Sorup durmasana! İçimden gelemez mi?" Dediğinde patatesleri ağzıma tıkıştırıp zar zor konuşmuştum. "Golomoz." Lisa yüzünü buruşturdu. "Ağzın doluyken konuşmasana." Bu kızlayken kendimi pislik bir böcekmişim gibi hissetmem normal miydi? "Sadece..." Meyve suyundan bir yudum aldıktan sonra devam etti. "Seninle bir gün geçirmek istiyorum işte. Bugün benimlesin Kim Jennie." dediğinde kaşlarımı çattım. "Lisa kafana taş falan mı düştü? Günü birlikte geçirmeler falan. İyi misin sen?" dediğimde Lisa elindeki çatalı sertçe masaya bırakmıştı. Bu hareketiyle yerimde sıçrarken ağzıma atmak üzere olduğum patatesi bırakıp, gözlerimi ona çevirdim. Gözlerinde gördüğüm üzüntü onun çatalı bıraktığı elini tutmama sebep olmuştu. "İyi değilim Jennie, hiç iyi değilim." Aniden kalkıp mutfaktan çıktığında ben de ayaklanarak peşinden gittim. Ağlamaklı ifadesiyle içeriye geçip koltuğa oturduğunda ne olmuş olabileceğini düşünüyordum. Basit bir şey de olabilirdi, Lisa çok çabuk üzülebilen biriydi. Bana göre çok daha narin ve kırılgan bir yapısı vardı. Hemen yanına geçtiğimde, destek olduğumu belirtmek istercesini iki elini de ellerimle kavradım.

"Hadi anlat bana, ne oldu?" Boş boş halıya bakmaya bir süre daha devam etti. Ardından boğazını temizleyerek konuşmaya hazırlandı. "Babam. Konu babam." Şaşırmama engel olamamıştım. Lisa'nın babasıyla olan arasına hep imrenirdim. Ben genelde babamı sadece geciken nafakalar için arardım çünkü. Bir süre sonra onu da bırakmıştım zaten. Annem bunlarla benim uğraşmamam gerektiğini, yasal açıdan kendisinin halledeceğini söylemişti. Her ne kadar onun gönderdiği paraya ihtiyacımız olmasa da, annem onun da benimle ilgilenmesini istiyordu. Düşüncelerimi dağıtmak adına başımı iki yana salladım. Şimdi Lisa'yla ilgilenmeliydim.

"Ne oldu? Kavga falan mı ettiniz?" Lisa histerik bir şekilde güldü. "Keşke kavga etseydik Jennie. Tek yapabildiğim kabullenmekti. Haklıydı Jennie, ne yapabilirdim ki? Sadece ona destek olmamı beklerken ne yapabilirdim?" Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatılmıştı. "Lisa doğru düzgün anlatır mısın şunu?" Sabırsızlığıma karşı buruk bir gülümseme sunmuştu. Ne oluyordu cidden?

"Gidiyorum Jenjen."  Gözlerimin içine bakarken ben anlamadığımı açıkça belli ettiğimi biliyordum. "Ne demek istiyorsun?" Gidiyorum da neydi? İçimde oluşan endişe, korku ve merak duyguları harmanlanarak göz kapaklarıma ve ellerime yansımış, titremelerine sebep olmuştu. "Babam, işi yüzünden Fransa'ya gideceğimizi söyledi." Lisa bakışlarını kaçırarak etrafı incelemeye başladığında doğrudan ona bakıyordum. Tam anlamıyla donmuştum. Tepki veremiyordum. Babası ona söylediğinde Lisa da böyle mi olmuştu? Kendime geldiğimde içten olmayan bir gülüş sundum. Lisa'nın bakışları beni bulduğunda da konuştum. "Ah, Lisa yine böyle şeylere üzülüyorsun. Kaç haftalığına gidiyorsunuz ki? Bir? İki? Biliyorum bu kadarına bile bensiz dayanamazsın ama bu kadar üzülmene de gerek yoktu." Şakaya vuran ses tonumun aksine gözlerim dolmuştu. Bu da Lisa'nın bir-iki haftadan çok daha uzun bir zamanı kastedittiğini bildiğimi gösteriyordu. Bilmeme rağmen sormuştum? Çünkü umut denen bu duygu, her zaman içimde yer edinmişti.

"Beş yıl." Kafamı iki yana sallayarak ağlamama engel olamamıştım. Lisa'yı boğmak ister gibi, içime gömmek ister gibi sıkı sıkı sarıldığımda ikimizde hıçkırıklarımız birbirine karışarak ağlamaya başlamıştık. Lisa kardeşim gibiydi. Ne olursa olsun yanımda bulduğum iki kişiden biriydi. Ne yaparsam yapayım destekleyen, yanlışımda arkamda duran. Mutlu anılarımız kadar üzüldüğümüz zamanları da paylaştığım, kardeşimdi işte. Ötesi mi vardı?

Ne kadar öyle kalmıştık bilmiyordum ama Lisa en sonunda burnunu çekerek ona sardığım kollarımı yüzünü buruşturarak itmişti. "Çek şunları üzerimden artık, ahtapot gibi yapıştın." Gözlerimi devirerek omzuna hafifçe bir yumruk attım. Cidden hiç değişmiyordu. "Üç ay sonra gideceğim." yutkundum. Kardeşimle üç ayım kalmıştı yani? Gözlerime dolan yaşları geri göndermeyi başararak ona baktım.

"Eh biz de bu üç ayı birlikte geçiririz Laland." Kendi kendine kıkırdadığında ben şaşırmıştım. Bu ismi onun adıyla uyumlu bulduğum Laland filmini izledikten sonra takmıştım. Ve o bunu hiç sevmezdi.

"Şu saçma adı bile özleyeceğim."

~~~

       

       

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Revenge ⚘ taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin