new best friend

1.2K 96 31
                                    

Otuz dakika

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Otuz dakika. Gidişinin ardından tam olarak otuz dakika geçmişti. Sırtımı yasladığım duvar, aldığım tek güç noktasıyken göz yaşlarımın yanaklarımdan süzülmesini bir türlü durduramıyordum. Omuzlarım sarsılırken ne kadar aptal olduğumu defalarca kez kendime tekrarlıyordum. Gözümü kör eden bu intikam hırsı beni öyle birine dönüştürmüştü ki, Taehyung'un sevgisini göremeyecek hale gelmiştim. Hala başta yaptığı şeyde haklı olmadığını biliyordum ama benim buna karşın yaptığım şey... Onun hayatını karartırdı. Ve bunu ipin ucundayken fark etmiş olmam, aptallığıma sövmemdeki bir başka büyük etkendi. 

"Jennie!" adımı duymam, en ufak bir refleks gerçekleştirmeme sebep olmuyorken göz yaşlarımı akıtmaya devam ediyordum. Göğsüm parçalanacakmış gibi acıyor, boğazım yanıyor ve göz yaşlarım tenimi yakıyordu. İri bedenin kolları bedenimi sardığında sessizce akıttığım yaşlar artık gürültülü ağlama seslerime karışıyordu. Arada bir hıçkırıyor, sakinleşmek için en ufak bir çaba göstermiyordum. Bana sarılan kişiyi görmeme gerek yoktu, adımı bağırdığı ilk anda Jungkook olduğunu anlamıştım. Ne zaman ihtiyacım olsa, orada oluyordu zaten. Öyle sıkı sarılıyordu ki bir süre sonra nefes almam zorlaşmıştı. Bunu fark ettiğinde biraz geri çekilmiş ve saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmıştı. Eliyle göz yaşlarımı silmeye başladığında, bunun faydasız olduğunu söyleyecek gücü kendimde bulamıyordum. "Güzelim ne oldu sana böyle? Annen iyi mi? Bir şey mi oldu?" Keşke dedim, arayan keşke annem olsaydı Jungkook. Daha sonra bu isteğime histerik bir gülüş bıraktım. Eğer arayan annem olsaydı, ben hala Taehyung'un hayatını bitirmeye çalışan bir pislik olacaktım. Evet, kendime yeni bir tanım bulmuştum. Pislik. Aklımca beni en iyi karşılayan kelime buydu. 

Jungkook yanıtlanmayan sorusuyla derin bir nefes almış ve yere çökmüş bedenimi zorlanmadan ayağa kaldırmıştı. "Böyle olmayacak hadi gidelim." Nereye gittiğimizi bile merak etmiyor sadece bedenimi sürüklemesine izin veriyordum. Başımı omzuna yaslayarak burnumu çekmiş ve göz yaşlarımı akıtmaya devam etmiştim. 

+

Rüzgar saçlarımın arasında dolaşırken, tenim ürpermiş ve titrememe sebep olmuştu. Jungkook bunu fark ettiğinde, deniz kokusunun hakim olduğu sahil kenarında, bir banka yerleşmemi sağlamış ve üzerindeki ihtişamlı ceketi çıkartarak benim omuzlarımdan geçirmişti. Üşüsem de, soğuk iyi gelmişti ve bu ceket tekrar bunalmamı sağlamıştı. Başımı iki yana sallayarak sarsak hareketlerle ceketi çıkarmış ve yanıma oturan Jungkook'un kucağına bırakmıştım. 

Gözlerimi hafif dalgalanan denize çevirerek oraya bakmayı sürdürmüştüm. Aklıma geldikçe asla tükenmeyen göz yaşlarım daha da hızlanmış, yüzümü buruşturarak ağlamaya başlamıştım. "Hey, hey. Jennie bana bak." Yüzümü avuçları arasına alan Jungkook ona bakmamı sağlamıştı. Baş parmakları göz yaşlarımı silerken, koca bir bebek gibi davrandığımı biliyordum. Ancak şu an bırakın güçlü olmayı, elimi kaldıracak gücü bulamıyordum. Bedenim iflas etmiş, beynimde bozuk bir plak gibi Taehyung'un sözlerini tekrarlıyordu. İntikam hırsının, pişmanlığa dönüşü öyle kısa sürmüştü ki... Burnumu çekmiş ve görüş açımı netleştirmek için sıkıca kapatmış ve daha sonra açmıştım. Esen rüzgar bedenime çarptıkça biraz daha kendime geliyor, en azından kendi başıma yüzüme gelen saçları çekebiliyordum. Göz yaşlarımın sonu gelirken, Jungkook ellerini yüzümden çekmiş ve kucağındaki ceketi tekrar omuzlarıma bırakmıştı. Derin bir nefesi ciğerlerime gönderirken, küçük çaplı hıçkırıklarım devam ediyordu. 

"Anlat güzelim, ne oldu?" Burnumu çekip, düşürdüğüm kaşlarımla Jungkook'a bakmış ve omzumdaki ceketi düzelterek ısınmaya çalışmıştım. "Jungkook ben çok kötü bir şey yaptım." Jungkook kaşlarını çattığı sırada ellerini yüzümden çekmişti. Bu kadar ağlamaya birini öldürdüğümü falan düşünüyor olmalıydı. "Ben, neredeyse Taehyung'un hayatını mahvedecektim." Gözlerimi kapatıp elimle yüzümü saklarken, yaptığımdan utanıyordum. Jungkook gibi iyi niyetli bir arkadaşa bunları anlatıyor olmak beni utanç verici bir duruma sokuyordu. Dalga geçer gibi gülmüş ve bana 'Sen mi?' diyen bakışlarını atmıştı. Tanrım, gerçekten benden beklenmeyen bir şey yapmıştım. Önümde duran denize koşarak atlamak ve kendimi boğmak istiyordum. Ne kadar mümkünse artık. 

"İntikam olayını öğrendiğimi biliyorsun." dediğimde başını olumlu anlamda sallamış ve devam etmemi beklemişti. "Senin bu konuyu bildiğini de anlamıştım ama sorun değil, ona engel olmaya çalışmanı aranızın bozulmasından tahmin edebiliyorum." Araya girip kendini açıklamasını önlemek için oldukça hızlı konuşmuştum. Cesaretimi sonunda toplayabilmiştim ve bunu bozmasını istemiyordum. "Ben de bir intikam almak istedim." Gözlerimi kaçırıp ellerimle oynamaya başlamıştım. Neden küçük bir kız gibi davranıyorsun? Olmadığını ikimiz de iyi biliyoruz Jennie

"Ben bir antlaşma yaptım."  Jungkook oturduğu yerde daha rahat bir pozisyon alırken tekrar kaşlarını çatmıştı. "Ne gibi bir antlaşma?" Ellerimle oynamayı kesip gözlerimi merakla bekleyen gözlerine kenetlemiştim. "Taeyong'la yapılan bir antlaşma." Jungkook duyduğu isimle gözlerini kocaman açmış ve inanamayarak öne eğdiği başını geriye çekmişti. Birkaç saniye daha duyduklarından emin olmak istercesine surat ifademi incelemişti. "Sen- cidden- şaka yapıyorsun değil mi?" Jungkook'un tepkileri kendimi boğma düşüncesini tekrar su yüzüne çıkarmıştı. Ona ciddi olduğumu gösteren bakışlarımı yollarken tekrardan ilk defa duymuş gibi şaşkınlıkla bakmaya başlamıştı. 

"Jungkook şöyle bakmayı keser misin?" Gözlerini kırpıştırıp geriye çektiği başını olduğu tuhaf konumundan kurtarmıştı. "Tamam, intikam almak istemeni anlıyorum ama cidden... Taeyong mu? O kadar şeyden sonra yapabileceği şeyleri ve potansiyelini gerçekten görmedin mi?" Ne yapabileceğini görmeyi geçtim, ne yapacağını biliyordum da zaten. Oflamış ve sinirle saçlarımı geriye taramıştım. "Biliyordum Jungkook, her şeyin farkındaydım. Kötü bir şey yaptım diyorum ya. Neden böyle uzatıyorsun? Görmüyor musun, halimden belli değil mi?" Bir anda bu kadar çıkışmama kendim bile şaşırmıştım. Jungkook ise bu halime gülerek işaret parmağımı alnımın ortasına yerleştirmiş, aklınca çattığım kaşlarımı düzeltmek için yukarı ittirmişti. Bu yaptığına karşın göz devirerek elini itmiştim. "Sakin ol, pişman olduğunun farkındayım." Derin bir nefes alarak içimi rahatlatan cümleyi işitmiştim.

"Taeyong'la ne için antlaşma yaptın?" Evet, yanıtlamayı istemediğim sorulara bir tane daha eklenmişti. İsteksiz bir nefesi bırakarak rüzgar yüzünden önüme gelen saçları kulağımın arkasına göndermiştim. "Taeyong'un istediği şu imza. Ona bunu alabileceğimi söyledim." Jungkook bu sefer daha kısa süreli bir şaşkınlık yaşarken, burnumun sızlamasına engel olamamıştım. Jungkook'un gözlerine bakamıyordum. Onda da Taehyung'un bakışlarına rastlarım diye ölesiye korkmuştum. Taehyung'un bakışlarında kırık bir kalp vardı. Hayalkırıklığı, öfke, ama en çok kalp kırıklarını yansıtan bakışlar... Gözlerim tekrar dolarken başımı yukarı kaldırmış ve bakışlarımı gökyüzünde parıldayan yıldızlara çevirmiştim. 

"Ew, fazla sulu gözsün." Bedenim tekrar sarmalandığında tebessüm etmiş ve dirseğimle hafifçe dürtmüştüm. "Sen de fazla yapışkansın." Kıkırdamış ve yanağını yanağıma yaslayarak -daha çok bastırıyordu- ikimizinde bakışlarını denize çevirmişti. "Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?" Bakışlarımı yandan Jungkook'a çevirdiğimde, göremiyor olsam da bakmaya devam ediyordum. "Sanırım akışına bırakacağım." 

"Ne yaparsan yap yanındayım Jennie. Daima senin için burada olacağım." 

~~~
Bir sonraki bölüm final :')

~~~Bir sonraki bölüm final :')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Revenge ⚘ taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin