2×10

1K 85 73
                                    

Steve kaç saattir uçuyor olduğunu bilmiyordu. Jarvis ona uyumasını söylemiş, otomatik pilota geçiş yapmıştı. Şimdiyse her şey daha silikti. Her yeri tutulmuş gibi hissediyordu. Ayak parmaklarından diz kapaklarına kadar uzanan bir sızlama vardı. Bedeni daha şimdiden yorgun düşmüş bir haldeydi.

Steve derin bir nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı. Tam o anda otomatik pilottan çıkılmış ve kontrol ona geçmişti. Başta yalpalasa bile Steve dengesini sağlamayı başardı.

''Neredeyiz Jarvis?''

'Hedef nokta üç dakika ilerimizde efendim.'

Steve duyduğu şeyle heyecan dolmuştu bir anda. Az önceki halinden eser yoktu şimdi. Kan tüm bedeninde delice dolanmaya başlamıştı. Tony üç dakika sonra kollarında olacak demekti bu. En azından öyle umuyordu. Aşağı indiğinde her şey farklı olacaktı. Çatışmaya girebilir, birilerini öldürmek zorunda kalabilirdi. Bu şakası olan bir şey değildi. Ve ya okul çıkışı yaptıkları aptal kavgalara benzemiyordu. Tamamiyle gerçek ve fazlasıyla can yakıcı olacaktı.

Peki, Tony için bir insanı öldürebilir miydi?

'Efendim kitlenmiş bir füze var.'

''N-Ne?''

Steve aniden öksürüklere boğulduğunu hissetti. Ne yapması gerektiğini hatırlamaya çalışıyordu. Ancak böyle yaptıkça daha da telaşlanması işten bile değildi. Jarvis füzenin ateşlendiğini söylediğinde aniden bağırdı.

''Saptırıcıları bırak.''

Birkaç metre önünde patlayan füze ile bedenindeki tüm kanın beynine ve gözlerine hücum etmeye başladığını hissedebiliyordu. Adrenalin heryerdeydi. Steve kendini büsbütün bir çatışmanın içinde bulmuştu. İşte korktuğu başına gelmişti. Zırhın içindeki serin havaya rağmen boncuk boncuk terliyordu. 

İki füzeden daha kurtulmayı başardığında sonunda ayakları toprak ve taşlarla dolu zemine basmıştı. 

''Jarvis tarama-''

Zırha isabet eden onlarca mermiyle sersemlemişti o an. Koluyla başını korumaya çalışıyorken birkaç adım gerilemek zorunda kalmıştı. Adamlar gözünü açmasına izin bile vermiyordu. Koşarak kendini bir kayalığın ardına attığında sanki her bir kurşunu göğsüne yemiş gibi nefes nefese ve acı içindeydi.

''Lanet olsun..''

'Efendim tank size doğru saat üç yönünden yaklaşıyor.'

Steve arkasına aldığı kaya parçasına saplanan mermilerin etrafa saçtığı küçük taşlara bakarken parmaklarını çevik bir hareketle oynattı. Koca bir savaş tankının olduğu yere kitlenip yaklaştığını duymak umurunda bile değildi. Bu zırhı sevdiği adam yapmıştı ve onu koruyacağına emindi. Bu, Tony Stark'ın en büyük mirasıydı.

Steve bunu en güzel şekilde taşıyacağına yemin etti.

''Tarama yap hemen. Tony nerede?''

'Efendim füze kitlendi.'

''Tony nerede dedim Jarvis?''

O anda başının üzerinden kopup giden, neredeyse tonluk bir kaya parçasının önüne düştüğünü gördü. Bedeni çarpmanın şiddetiyle sarsılmıştı. Kalkan toz yığını arasında göz ucuyla yaklaşan tanka baktı. Aptal, diye düşündü. Tam bir aptal.

'Bay Stark yaklaşık 30 metre aşağıda üçüncü bodrum katında efendim.'

Steve sonunda istediğini almıştı işte. İçinde bulunduğu dehşet verici duruma rağmen dudakları hafif yana kayarken artık hiçbir şeyi umursamadığını düşündü. Fazlasıyla beklemişti. Artık ona gitmeli, herkese Steve Rogers'ın kim olduğunu göstermeliydi.

Together↑↓StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin