Uzun uzun yürümüşlerdi. Bu uzun yürüyüşte Dom sürekli başından geçenleri düşünüyordu. Öyle bir derinlere dalıyorduki bulunduğu yolculukta düşünceler kafasını kemiriyordu.Hatta kendi kendine: "Defolun başımdan sizi iğrenç fareler!" Diye bağırıyordu. Bu bağırışmalara Basarkar ses etmiyor, Dom'un halinden anlıyordu. Dom Orta Dünya'yı hiç böyle hayal etmiyordu. O küçük kasabasındaki fakir hayatının böyle değişeceğini ummuyordu. Artık o kasaba yoktu. Ve kasabayı güzel, farklı kılan Elçede.
-Hey, ne düşünüyorsun öyle genç adam, benimle paylaşmak ister misin?
Dom dudaklarını büzerek içe çekmişti.
Hayal ettiği herşey bakışlarından dahi anlaşıyordu:
-Şey... Ne düşündüğümü tahmin ediyorsunuzdur bay Basarkar.
Büyücü bu bakışların ardında yatan herşeyi görmüş idi. Sadece soru sormak için soruyor, belki de Dom'un kafası bî nebze olsun dağılır diye düşünüyordu.
-Aslında anlıyorum seni genç adam. Orta Dünya'yı böyle tehlikeli düşünmüyordun. Senin gibi bir çok kişi de öyle. Ama herşey sevdiğin kız ve o küçük kasabanla kısıtlı değil. İnan bana genç adam kimsenin yaşamayacağı, kimsenin Orta Dünya güzelliklerini ve bunun içindeki tehlikeleri göremeyeceği kadar şanslısın.
Dom güzellik kısmını hoş karşılasada, tehlike kısmında pek şanslı olduğunu hissetmiyordu.
Dom Basarkar'ın bu sözlerinden daha üstünden bir hafta geçen macerası aklına gelmişti. Kafasını geri çevirerek: "Kut Dağı" demişti. Ardından Basarkar'a dönmüştü:
-Elbette bay Basarkar. Hayatta kalırsam bunların bir anlamı olabilir.
Basarkar hiç bir şey diyememişti. Dom'un hayatta kalma ihtimali düşüktü Basarkar için. Bir mucize olurda Dom'u Ardıç topraklarında görürse çok şaşırabilirdi. Ve Dom'un bu sözün ardına Dom'a küçük bir bakıştan sonra yollarına devam etmiştiler.
Uzun süren yolculukta Basarkar Dom'u düşünüyordu. Böyle genç bir adamın hayatının son bulması gibi bir ihtimal aklımdan hiç çıkmıyordu. Dom Basarkar'ın bu sessizliğinden rahatsız olmuştu. Her zaman rahatsız olurdu fakat bu seferki farklı idi. Basarkar'ın gözleri kayıyordu sessizliğinde. Sanki kafasında bir savaş varmış da, birileri öldüğü için gözlerini kaçırıyormuş gibi idi. Dom sessizliği bozmak için Basarkar'a dönmüştü:
-Evet bay Basarkar uzun süren sessizliğin ardından sonraki gideceğimiz yer neresi?
-Oryankisit kırallığı delikanlı.
-Yani?
-Orman adamları kırallığı. Erzağımız feci şekilde tükendi orada bir gün geçirip,erzak alıp yola devam edeceğiz.
-Pek tehlikeli gözükmüyor bay Büyücü.
-Evet, fakat kadim bir soydur. Sıradan insanlar gibi gözükselerde öyle değiller. Sıradan bir insanın iki katı daha uzun ve iridirler. Bilge ve iyi savaşçıdırlar. Pek arkadaş canlısı değillerdir. İnatçı, katı kimselerdir. Bu yüzden bizleri görmekten rahatsız olsalarda kabul edeceklerdir. Her ırkta hatırım vardır.(gülücüklerle söyler) Unutma genç adam Ardıç Kalbini söylemiyoruz, eğer olurda öğrenirseler, buradan çıkamayız. Diğer kadim ırklara göre Oryankisitler daha çabuk boz...
Dom söz arasına girerek:
-A.. evet biliyorum, kalp kadim ırkları bozar.
-Elbette ama bu ırkı daha çabuk bozar!
Basarkar sert bir ifade takınmıştı. Söz arasına giren Dom'a sinirlenmiş gibi idi.
Sonra büyücü kafasını kaldırarak Dom'a baktıktan sonra yola devam etmişlerdi. Oryankisit ağaç geçidine yaklaşmışlardı.
-Bay büyücü, neden her adımlarımızda yerden parlak tozlar hafif bir şekilde yükseliyor?
-Bu topraklar eşsizdir delikanlı. Buraya " Yıldız Tozu toprakları" da derler. Çok kadim bir yılda, bir gece gökyüzünden yıldız tozlarının düştüğü söylenir.
Dom her bilgide şaştığı gibi bu bilgidede şaşırmıştı. Sağına soluna bakarak:
-Yıldız tozumu?! Çok güzel !
Dom etrafa iyice kitlenmişti gözleri ışıl ışıldı. Ağaç geçidine gelmiştiler. Basarkar sesli ve gururlu bir şekil de:
-İşte genç adam Orta Dünya'nın eşsiz güzelliklerinden olan ağaç geçidi!
Dom'un gözleri tekrardan dört açılmış bir şekilde ağaç geçidine girmiştiler. Çok uzun bir geçitti. Yerler saf yıldız tozundandı. Her adımlarında geçidin içindeki ağaçlardan melodik, rahatlatıcı bir müzik çalıyormuş gibi idi. Ağaçların dallarından sarkan parlak meyveler vardı.Yenemeyecek gibi görünselerde çok besleyiciydiler. Basarkar tarafından iki tane koparılıp yemiştiler.
Kopan meyvelerin ardına hemen yenileri çıkmıştı. Çeşitli hayvanlar,böcekler,kelebekler de vardı. Hepsi de beyaz renkli, parlaktılar. Kelebeklerin ise ayrı bir yeri vardı Ağaç geçidinde. Onlar etrafta uçtukça, yıldızlar uçuyormuş gibi idi. Biri Dom'un omuzuna konmuştu. Dom'un tepkisi ise şöyle idi: "Aah..aah... bay Basarkar şuna bak! Omuzuma yıldız konmuş gibi ahha..!"Basarkar gülen bir yüzle bakmıştı Dom'a. Neşeli ve şaşkın yürüyüşlerinin sonunda artık geçidin sonuna gelmiştiler. Karşılarına çıkan Oryankisit muhafızları onları karşılamıştı. Oryankisitin içine ilk defa giren Dom, karşısında akarsular, çeşmeler, sebzeler,av hayvanları, meyveler görmüştü. Bunların hepsi de çeşit çeşitti. Sonunda Oryankisit kıralının yanına gitmiştiler.
-Bilge, kadim, dost büyücü Basarkar. Hangi rüzgar seni buraya attı?
Basarkar güleç ve neşeli bir biçimde:
-Lord Ugan Oryankisit kıralı. Kadim soyun en irisi. (Oryankisitlere iri demek onları yüceltmektir.) Bu arkadaşım Dom. Atlarımızı dinlendirmek, birazda erzak almak için gelmiş bulunuyoruz. Burada sizi görüp, daha sonrasında Ardıç topraklarına yol alacağız.
Lord Ugan ondan çok küçük olan insanı selamlayıp Basarkar'a dönmüştü.
-Ardıç toprakları... ne için peki?
-Arkadaşıma Orta Dünya'yı gezdiriyorum.
Lord Ugan pek şüpheci bir kıral değildi. Hattâ Dom'a ısınmıştı bile.
-Pekâla, burada pek hoş karşılanacaksınız. Çok şanslısınız ki, bu akşam yıldız tozu yemeği akşamı. Çok özel bir günde bulunuyorsunuz.
Dom yıldız tozu yemeği akşamını duyunca çok sevinmişti. İçinde merak duygusu alevlenmişti. O kadar çok heyecanlı bir tepki vermiştiki, Basarkar'dan önce söze dalmıştı:
-Elbette çok seviniriz!
Lord Ugan ve Basarkar Dom'un heyecanını anlamıştılar. Büyük kahkahalar kopmuştu Dom'un bu tepkisine. Lord Ugan, muhafızlardan birine Dom'un dinlenmesi için odasına götürmesini söylemişti. Dom ise Lord Ugan'dan gezmek için ricada bulunmuştu.
Akşama kadar Dom dinlenmek yerine, muhafız ile ormanı keşfe çıkmıştı. Bu şansıda değerlendirmeyi ihmal etmemişti.
Akşam çökmeye yakın hale geldikten sonra açık gökyüzündeki yıldızlar çok fazla ve net bir hal almıştı. Akşam çökünce bu durum daha fazla belirginleşmişti. Gökyüzü öyle bir parlak hal almıştıki, parlaklık ormanın içine kadar vuruyordu. Akşam yemeğine hızlı şekilde gitmiştiler. Masaya oturduklarında Dom gözlerine inanmak istesede, inanamıyordu. Bütün yemek çeşitleri, meşrubatlar parlıyordu. Dom hızlıca yemeye başlamıştı, fakat fark edemediği bir durumun içinde kalmıştı. Kimse bir şey yemiyor, içmiyor Dom'u izliyordu. Dom sonradan bu durumu fark edince yavaş şekilde yemeyi kesmiş ve utanarak etrafa bakmıştı. Mahçup olarak:
-Şey.. çok özür dilerim.
İşte bu lafın ardında masadan öyle gür ve kocaman bir kahkaha şenliği koptu ki ağaçlardaki yıldız kuşları parlak biçimde gökyüzünün karanlığını canlandırarak aydınlatmıştılar. Bu esnada Lord Ugan ayağa kalkarak:
-Bu yıldız tozu akşamı yemeğinde genç adam Dom'un heyecanı için yiyor ve içiyoruz. Uzun zaman sonra masamızı şenlendirecek birinin olması ne mutlu.Bu durumda sana çok teşekkür ediyoruz Basarkar. Yıldız tozu akşamı yemeği başlasın!
Şarkılar söylenip,masalar tekrar donatılıyor boş kalan tabaklar,içecekler yenileniyordu. Özellikle de Dom'un tabağı ve bardağı.
Lord Ugan bu akşamın özelliğini bilmeyen heyecanlı Dom için anlatmaya başlamıştı:
-Yıldız tozu akşamı yemeğinin özelliği gökyüzünün böyle olmasından kaynaklanır genç adam. Her yund aylarının son gününde gökyüzü bu hali alır. Yıldız tozu yağmuru yund aylarının son akşamında yeryüzüne, düşmüştür. Yani bu akşam ve Oryankisite düşmüştür.
Dom bu açıklamaya sevinerek masadan ayağa kalkarak Lord Ugan'a teşekkür edip önünde selam vererek eğilmişti. Yıldız tozu akşamı yemekleri bittikten sonra bu akşam için özel hazırlanan Oryankisitler için kutsal bir meşrubat olan bir içecek herkesin önüne konmuştu.
-Bay Dom, bu önünde duran meşrubat Kımızdır. Yani yıldız tozu sütü. Bizim için kutsal bir içecektir. Çok besleyicidir. Bu içecekten bir bardak içen kişi en az üç gün hiç bir şey tüketmeden yol alabilir.
Dom hayatı boyunca hiç içmediği hattâ içemeyeceği meşrubatı içmişti. Bunun üstüne, önüne dünyanın en zengin içeceğinide koysalar, yerini tutamazdı. Artık uyku vakti gelmişti. Oryankisitler ağaç evlerde uyurdular. Dom ve Basarkar için en güzel ağaç evleri ayırt edilmişti. İkisi de ayrı ağaç evlerine götürülmüştü. Açık gökyüzünün parlak ışığının altında Dom bir kez bile Ardıç kalbine bakmamıştı. Yatağından çıkmış çantasında bir beze sarılı olan Ağaç Kalbini almıştı. Uzun uzun ölü kalbin güzelliğine bakıyordu. Tam o sırada birden kapıdan içeri Lord Ugan girmişti:
-Uyumadan önce bir ziyaret etmek istedim seni genç adam. Fakat meşgulsun galiba, ne saklıyorsun arkanda!
Dom iri adamın karşısında ürkmüş şekilde belinin arkasında tuttuğu ve kendi çizdiği Elçe'nin resmini çıkarmıştı:
-A.. bu mu Lord Ugan? Kasabamda aşık olduğum kız Elçe. Utandığım için saklamıştım. Kendi ellerimle çizdim, resim çizmekte biraz yetenekliyim.
Lord Ugan'ın bu duruma gözleri kamaşmıştı. Aşk Lord Ugan için yıldızdan daha parlaktı.
-Bende aşıktım genç adam. Bundan yüz yıl önce karım Guhanna vefat etti. Ondan sonra başka kimseyle olamadım. Sana bir hediye vermek istiyorum delikanlı, bu yıldız tozu yüzüyü. Orta Dünya'da bu yüzükten daha parlak tek şey gerçek aşktır. Senin aşkını gözlerinden hissedebiliyorum. Bu yüzden bu yüzüyü sana vermek istiyorum.
Dom bunu önce kabul edemesede Lord Ugan'ın ısrarı üstüne almıştı ve önünde eğilmişti. Fakat Lord Ugan taşın yanında bilmeden çok zaman geçirmişti. Ve bir anda değişik hal almıştı. Ayağa kalkmıştı, gözlerinden şimşekler çakıyordu:
-Yakında Orta Dünya'nın tek hükümdarı olacağım! Orta Dünya önümde diz çökecek!
Korkmuş Dom'u fark eden Lord Ugan:
-Bunu tamamıyla gayrişuuri şekilde yaptım. Anlam veremiyorum, neden böyle bir şey yaptığıma. Üzgünüm evlat amacım bu değildi.
Dom Lord Ugan'ın neden bu hale geldiğini bildiği için onu anlayışlı bir şekilde karşıladıktan sonra uğurlamıştı.
Lord Ugan'ı o halde gördükten sonra kalbi sarıp sarmalayıp çantanın içine koymuştu. Artık bu kalbi çantanın içinden yol boyunca çıkarmayacaktı. Yaşadığı ürkütücü olaydan sonra Dom huzurlu bir uykuya dalmıştı. Sabahın erken saatinde uyanan Dom yıldız tozu meydanında toplananların yanına gitmişti. Yeterince erzak toplanmıştı. Lord Ugan, Basarkar ve Dom'un yanına gelerek Dom'a bir şişe kımız vermişti.
-Bu şans herkese nasip olamaz delikanlı.
Dom minnettarlığını dizlerine kadar eğilerek göstermişti.
-Eğer bu topraklara ayağın düşerse delikanlı, masamızı tekrar şenlendirmeni isteriz. Artık bu topraklarda adın heyecanlı Dom olarak anılacak!( bağırarak,mutlu bir ifade ile söyler. )
Dom bu teklifin karşısında içinden "Dönebilirsem" desede, teklifi büyük hoşnutlukla kabul etmişti. Yavaş yavaş Oryankisitten çıkan Basarkar ve Dom son selamlarını vermiştiler.
Kırallıktan uzaklaştıktan sonra Basarkar Dom'a dönüp:
-O içecek bu yolculuğunda sana büyük fayda sağlayacak evlat.
Dom bunun gerçekten faydalı olacağını biliyordu yıldız tozu akşamı içtiği için. Bir yandan Basarkar'a dönüp bir şeyler geveliyordu. Kalbin Lord Ugan'a yaptıklarını anlatmak istiyordu, fakat büyücünün güvenini kırmaktan korkuyordu. Bu durumu farklı bir şekilde ortaya atmıştı.
-Bay Basarkar eğer ben kalbi çantamdan çıkarsaydım ve Lord Ugan odama aniden girseydi. E.. tabi bu durumda kalbi de saklıyorum. Lord Ugan anlık değişime uğramış düzelmiş olsaydı, bana olan güvenin kırılır mıydı?
Basarkar karmaşık bulduğu bu soruyu bekletmemişti:
-Eğer öyle bir şey yapmış ve Lord Ugan kalbi görmüş olsaydı evlat, görevini hiçe saymış olurdun. Tabi böyle bir şey olmadığı için şanslıyız!
Basarkar'ın bu sözlerinden durumu anladığını anlamıştı Dom. Daha fazla bir şey sormadan yola devam etmişlerdi. Belli bir süre sonra Dom Basarkar'a bir soru daha yöneltmişti:
-Basarkar Ardıç topraklarına yaklaşan bu savaşta Oryankisitler bize destek verecekler mi?
Bu soruya melâl bir cevap vermişti Basarkar:
-Maalesef genç adam. Oryankisitkerin tek önemsediği kendi kırallıklarıdır. Çok güçlü bir ırk oldukları için hiçbir şeyin onlara savaş açmaya cesaretlerinin olmadığını düşünürler. Ve savaş olduğunda eğer kaybedersek, yanıldıklarını en acı şekilde öğrenecekler.
Dom Oryankisitlerin olmayacağı bir savaşı düşünemiyordu. Hele ki onların gücünü gördüğünden beri. Yollarına devam etmiştiler. Oryankisitten tam olarak çıkmıştılar. Çorak toprakların, kuru, öfkeli rüzgarı yüzlerine bir kırbaç gibi vuruyordu. Dom sert rüzgarın ve toprağın verimsizliğinden tekrar bir tehlikenin içine gireceklerini anlamıştı. Basarkar aniden:
-Eskiden Orta Dünya'da her toprak verimli idi. Fakat Ardıç Ağacı güçünü kaybettikçe ve kötülük yayıldıkça toprak verimliliğini kaybetti. Eğer o kalbi zamanında yetiştirmezsek evlat...
Basarkar sözünü kafasını sallayarak bitirmişti. Dom sözün bitmesini, Basarkar'ın bu haline yeğlerdi. Uzun yolculukları sessiz bir hal alarak devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ardıç Ağacı (TAMAMLANDI) Wattys2019
FantasyOrta Dünya'yı tekrar keşfetmeye ne dersin? Sürükleyici bir maceranın içinde kaybolacaksın. Ben yazarken heyecanlanıyor ve yaşıyorum. Sende okurken heyecanlanacak ve yaşayacaksın arkadaşım. Orta Dünyadaki bu macera dolu serüvende kahramanımızın yan...