~Abra'nın Çorak Toprakları~

163 45 4
                                    

Giderek sıcaklaşan bu topraklarda bir şeyler seziyordu Dom. Güneş olduğundan daha parlak ve sıcaktı. Öyle bir hal almaya başlamıştıki güneş, adeta Dom'un yüzüne olduğundan daha sıcak vuruyor gibi idi. Dom bir kaç kez yere düşsede Basarkar Dom'u kaldırıyordu. Yürümekten ayakları su toplamıştı. İlerledikçe toprağın rengi kızıla çalıyor ve alev saçıyordu. Buna dayanamayan Dom, Basarkara dönerek:
-Neresi burası bay Basarkar.
Basarkar da terlemiş, yorgun gözler ile Dom'a bakarak:
-Daha hiç bir yer genç adam.
Dom yanlış soruyu sorduğunu anlamıştı.
-Peki nereye gidiyoruz?
Basarkar tekrar Dom'a dönerek:
-Abra'nın çorak topraklarına. Kızıl topraklarda denilebilir.
Dom kaşlarını çatmış veçhil (şekilde) yola devam etmişti. Bu topraklarda Ardıç Kalbini taşımak Dom için bî hayli zorlaşıyordu. Kavuran güneş ve toprak işkence için çok idealdi. Abra'nın topraklarına yaklaştıkça bu durum daha kötü bir hal alıyordu. Dom Abra'yı merak etmişti. Basarkar'a dönüp:
-Bay Basarkar bir sorum daha olacak.
Basarkar bu kavurucu topraklarda pek soru sorulmasından yana değil idi:
-Dinliyorum delikanlı.
-Abra bize ne kadar tehlike arz edecek?
-Çok fazla delikanlı. Abra'nın topraklarını geçmek çok zordur. Hele ki toprağa ilk adımımızla birlikte Abra bundan haberdar olacak, bizi hissedecek ve bize doğru gelecektir. İşte bu işi daha fazla zorlayacak belki de bizi öldürecektir.
Bu cevapla birlikte yol iyice işkenceye dönmüştü. Çok uzun bir süre yürüdükten sonra Abra'nın çorak topraklarının girişine gelmiştiler:
-Seni uyarayım genç adam burada kaçılacak hiç bir yer yok, doğrudan gideceğiz.
Dom büyük ölçüde şaşırmıştı:
-Nasıl yani?
-Burada gizlenemeyiz. Nereye saklanırsak saklanalım, yer yarılsa içine bile girsek, Abra bizden haberdar olacaktır.
-Peki buradan nasıl geçmeyi planlıyorsunuz bay Basarkar?
-Dövüşeceğiz!
Dom bu durumu sevmemişti. Bu alev saçan topraklarda dövüşmek mümkün değil idi.
-Tam olarak anlamadım bay Basarkar.
-Bu topraklardan Abra'yı dövüşte yenemeyen kimse geçemez. Buradan gitmek yolumuzu dört gün de kısaltacaktır evlat.
Dom dudak büzmüştü:
-Basarkar Abra nasıl bir varlık?
-Kadim varlıkların önde gelenlerindendir. Vücudu gorili andırsada insana çok daha benzer. Çok daha büyük ayrıca, derisi kesilemeyecek kadar kalın ve sert. Ateş gibi parlayan gözleri vardır. Derisi güneş altında bronzlaşmış demir gibi koyu ve sıcak. Güçü ise tarif edilemez.
Dom bu sözleri duyduktan sonra böyle bir varlığı nasıl yeneceklerini düşünür halde ilk adımlarını atmıştılar. Aniden toprak titremişti ve gür bir böğürtü sesi duymuştular.
-Evet genç adam. Abra bize doğru geliyor.
Dom büyük ölçüde ürkmüştü. Kavuran toprağın üstünde yürüyordular ve gözlerini olabildiğince dört açıyordular. Her yere dikkatli bir şekilde bakıp Abra'nın gözükmesini bekliyordular. Belli bir süre yürüdükten sonra üstlerine kocaman kayanın geldiğini görmüştüler ve sağa sola atlamıştılar. Basarkar bağırarak: " İşte saldırıyor dikkatli ol!" Demişti. Ardından dört beş kaya daha üstlerine doğru geliyordu. Sürekli kaçıyordular. Tekrar üstlerine doğru gelen iri bir varlık vardı. Fakat bu kaya değil, bizzat Abra idi. Gökyüzünden gelerek iri ve güçlü kollarını Basarkar ve Dom'a doğru indirmişti. Basarkar başka bir tarafa, Dom başka bir tarafa doğru savrulmuştu. Abra Dom'a doğru saldırıya geçmişti. Dom Abra'nın ilk saldırısını karşılamıştı, fakat Abra yere güçlü bir darbe vurarak Dom'u olduğundan çok uzaklara fırlatmıştı. Abra tekrar Dom'a doğru atılırken Basarkar büyü darbesi ile onu uzaklaştırmıştı. Abra bu duruma büyük ölçüde öfkelenerek kan kırmızı parlayan ateşli gözleriyle bakmıştı. Kollarını yere defalarca vurarak Basarkar'ın üstüne doğru uzun bir zıplayış yapmıştı. Basarkar büyüden kalkanla bu darbeyi engellemişti. O kadar güçlü bir darbe idi ki, Basarkar kalkanın içinde dizleri üstüne çökmüştü. Dom bu sırada yeni yeni toparlanmış kendine gelmişti. Basarkar'ın zor anlarını gören Dom yerdeki kılıçını tekrar eline alarak Abra'nın üstüne doğru koşmuştu. Bunu fark eden Abra büyücünün kalkan küresine kolunun tersi ile vurarak büyücüyü kayalıklara fırlatmıştı. Abra koşarak gelen Dom'a iki eli ile vurmaya çalışmıştı, fakat Dom Abra'nın kollarının altından dizleri üstüne eğilmiş bir şekilde kurtulmuş, Abra'nın arkasında kalmıştı. İlk kılıç darbesini indirmişti. Fakat bu Abra'yı hiç etkilememişti. Abra Kafasını hafif çevirerek Dom'a gülmüştü. Dom, Abra'nın kanlı gözlerini görmüş ve hiç etkilenmemesinden korkmuştu. Dom olduğu yerde dona kalıp kılıcını düşürmüştü. Gözleri germiş ağzını açmıştı. Abra Dom'a dönüp iki kolunu kaldırmıştı. O kadar iri kolları vardı ki, bir an olsun güneşi engellemiş ve Dom'un üstüne anlık gölge düşmüştü. Basarkar hızlıca ayağa kalkmıştı. Abra'ya büyü topu fırlatmıştı. Abra aniden geriye doğru iki küçük azım atmıştı. Basarkar bu durumdan faydalanarak. Abra'nın üstüne koşmuştu. Onu dev bir büyü topuna kapatmıştı.
Basarkar öfkeli bir ses tonuyla:
-Abra! Burada senin iznini almak için bulunuyoruz. Amacımız seni öldürmek yahut incitmek değil. Artık sakinleş ve bizimle konuş!
Dom ürkmüş şekilde bekliyordu. Abra öfkesini içinde bulunduğu küreye vurarak daha çok belli ediyordu. Bunun böyle olmayacağını anlayan Basarkar büyü küresini iyice küçülmüştü. Abra iyice küçülen kürenin içinde sıkışmıştı. Ve Basarkar tekrar Abra'ya bağırarak:
-Çorak toprakların efendisi bize kulak ver!Konuş bizimle!
Abra güçten düşmemişti, fakat kürenin içinde daralmıştı. Basarkar'a bağırarak:
-Tamam dinleyeceğim!
Basarkar sözüne güvenmek zorundaydı çünkü daha fazla dayanamayacaktı. Büyü küresini kaldırarak Abra'yı bırakmıştı. Abra öylece bekleyen Dom ve Basarkar'ın üstlerine doğru koşup tam önlerinde durarak suratlarına bağırmıştı. Bağırmaktan başka bir şeyde yapmamıştı.
-Bizi dinleyecek misin çorak toprakların efendisi!
Abra dikilerek:
-Evet dinleyeceğim. Sizi buraya ne getirdi?
Basarkar tam olarak doğruları söylemeyecekti.
-Ardıç Ağacına yaklaşan büyük bir savaş var. Oraya zamanında gitmek için buradan geçme riskini aldık.
Efendi Abra bu sözlere inanmıştı. Bir şeylerin yaklaştığını, bir savaş olacağını sezmişti:
-Pekâlâ büyücü, bu bir savaş alameti ise o zaman size sınıra kadar eşlik edeyim.
Basarkar bundan memnun olmuştu. Yol sohpet ederek geçiyordu.
-Bu genç adam kim oluyor büyücü?
-O benim dostum Dom. Bu savaşta bizim tarafımızda olup, bize destek verecek.
-Bedenin küçük ama yüreğin büyük demek ki genç adam. Tanıştığıma memnun oldum.
Dom bu durumu yerlere eğilerek karşılamıştı. Kızıl toprakların sınırına doğru yaklaşmıştılar. Basarkar Dom'a: " Sen devam et evlat ben sana yetişeceğim." Demişti. Dom Basarkar'ın sözünü ikiletmeyip ilerlemişti. Zaten sıcaktan ve dövüşten bunalan Dom, ne soru sormaya ne de Basarkar'ın bu tavrını sorgulamaya mecali kalmamış idi. Basarkar Abra ile baş başa kalmıştılar.
-Efendi Abra bu çok büyük, büyük ve kanlı bir savaş olacak. Ve güçlerimiz düşmanın karşısında çok yetersiz. Eğer işler istediğimiz gibi gitmezse sana ulak yollayacağım bu savaşta sana da ihtiyacımız olacak. Eğer bu savaşı kaybederek senin bulunduğun topraklar dahil tüm orta dünya karanlığa ve kötülüğe boğulur.
Abra büyücünün sözlerinden çok o kesin bakan gözlerini dikkate almıştı:
-Elbette büyücü gücümün elverdiği kadar, postumun dayandığı kadar, ayaklarım yere bastığı kadar ve nefes aldığım sürece herşeyimle destek vereceğim.
Basarkar çok memnun olmuştu. Abra gibi kadim bir varlığın da onları destekleme sözü verdiğine.
-Sana teşekkür ediyorum. Çorak toprakların efendisi, kadim varlık Abra!
Konuşma bittikten sonra Basarkar hızlıca Dom'a doğru yol almıştı.
-A... yetiştin sonunda bay Basarkar. Neler oldu, ne konuştunuz?
-Ona savaşın ciddiyetini anlattım. Desteğini istedim.
-Peki beni neden önden yürüttün?
-Durumu anlaması için tüm dikkatini bana vermesi için.
-Destek verecek mi?
-Elbette.
Dom bu savaşta destekleri arttıkça daha çok umutlanıyordu, fakat gözü korkmaması için Basarkar Dom'a savaşta güçlerinin yetersiz olduğunu söylemiyordu. Hele ki artık hayalleri için endişelenen bir genç haline büründüğünden beri. Belki de bu hale bürünmeseydi, Basarkar Dom'un gözü korksun diye savaş hakkında daha çok bilgi verir idi. Kızıl toprakları geçeli çok olmuştu. Basarkar dövüş esnasında Dom'un Abra karşısında anlık yere donup kaldığını hatırlamıştı:
-Genç adam, sana bir öneride daha bulunmak istiyorum. Bir daha asla savaş meydanında gardını indirme! (Bunu Dom'un kafasına hafif vurarak söylüyor.)
Dom bu sözden ve aldığı darbeden kafasını ovalayıp: "Tamam!" Demiş idi.
Ağaç gücünü kaybettikçe Orta Dünya kuraklığa gömülüyordu. Eğer ki Ardıç Ağacı daha fazla güç kaybederse bu kuraklık daha fazla yayılacak, diyar diyar gezecek, her diyarı kurutacak idi.

Ardıç Ağacı (TAMAMLANDI) Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin