~Basarkarla Tanışma~

383 57 6
                                    

Dom yirmi bir yaşında Orta Dünya da geçimini avcılıkla yapan yalnız bir delikanlıdır. On yaşında ailesini kaybetmişti. O yaştan bu yana hayatına devam ediyordu.
Her gün sabahın erken saatlerinde kalkıp kulübesinin önündeki küçük tarlasını ekip biçiyor. Daha sonrasında tavşan,geyik gibi hayvanları avlıyordu.
Her sabah aynı düşünceyle kafasını meşgul edip duruyordu, sürekli kendine:
"Şu sıradan hayattan bir gün kurtulacağım ve büyük maceralara atılacağım. Orta Dünya'yı karış karış gezeceğim. Eğlenceyi iliklerime kadar yaşayacağım." Derdi. Küçük bir kasabada yağız bir delikanlı olan Dom kasabanın sarışın mavi gözlü olan yosma güzel Elçeye aşıktı. Gözleriyle sık sık bunu belli etsede bir türlü konuşamıyordu ve bunun sebebini giydiği kirli,yırtık,fakir hayatına bağlıyordu. Hiç arkadaşı yoktu. Ama kocaman yüreği vardı. Ve o koca yürekte bol sevgi,bol cesaret vardı. Güçlü bir delikanlı idi. Hızlı,atik,dinamikti.
Her kasabaya geldiğinde Elçelerin tavukçu dükkanından yumurta alırdı. Bunu sıklıkla yapardı. Hattâ o kadar fazla alırdıki kulübesindeki yiyemediği yumurtalar çürürdü. Elçe Dom'u gördükçe yüzünde güller açardı. Dom'a yumurtayı asıl fiyatının çeyreği kadarına satardı. Bunu Dom'u aciz gördüğü için değil de yumurta alacak parası cebinde kalsın diye yapardı. E bununda sebebini de Dom'u sürekli görmeye bağlardı. Kafasında hayatının bir gün değişeceğini tasarlayan Dom hiç umulmadık biri ile tanışmıştı. Belki de tanıştığı kişi kafasında tasarladığı hiçbir şeye uymayacaktı. Macera kısmı bile!
Üç gün aralıklı kapısından uzun boylu yaşlı bir adam geçip duruyordu bunu fark etmişti, fakat sormak için bir nedeni yoktu.
Avdan döndüğü bir gün de kapısının önünde oturduğunu görüyor:
-Merhaba bayım yardımcı olabilir miyim?
Yaşlı adam ayağa kalktı:
-Gerçekten yardımcı mı olmak istiyorsun? Yoksa burada neden oturduğumu öğrenmek mi istiyorsun?
Dom şaşkın bir ifade ile:
-Şey aslında burada neden oturduğunuzu öğrenmek istiyorum.
Yaşlı adam Dom'a yaklaştıkça Dom adımlarını geri geri atıyordu.
-Burada senin için bulunuyorum delikanlı.
Dom iyice şaşırarak ne yaptığını bilmeden tam adını söylerken yaşlı adam...
-Hiç zahmet etme Dom adını biliyorum. Yaşınıda öyle,neler yaptığınıda daha açık konuşayım herşeyi biliyorum.
Herşeyi kısmı Dom'u biraz ürkütmüştü.
-Herşeyi derken?
-Hoşlandığın yumurtacı kız... Neydi adı...
Elçe,güzel bir kız hoşlanmakta haklısın.
Dom gözlerini şaşkın bir o kadar da utanarak germişti.
-Peki bayım tanıma sırası bende,siz kimsiniz?
Yaşlı adam hafif gülerek...
-Ben... ben Barsakar.
Barsakar adı Dom'a çok yabancı geliyordu.
Fakat bir o kadar da sempati duyuyordu.
Ama gözlerinden yaşlı adamın korkunç tarafı da kaçmıyordu.
-Memnun oldum efendim, yemeğe kalmaz mısınız?
Yaşlı adam cömert olduğunu biliyordu ve iyi yemek yaptığınıda,hiç ikiletmeden...
-Oh ohh elbette genç adam.
Akşam yemeğine oturdular mutfaktan harika kokular geliyordu. Sofrayı geyik butları,tavşan yahnisi,tarlasından topladığı salata,domates,havuç gibi yiyeceklerle donattı. Bunun yanında da yeşil çay ikram etti. Basarkar pek memnun kalmış idi. Dom'un aklına bir soru gelip duruyordu. Bu soru kendineydi. Acaba hayatını değiştirecek kişiyle mi tanışmıştı? Dom sözü açmadan Basarkar konuyu açmıştı:
-Evet genç adam macera sever misin?
-Aslında evet,hayallerimi süslediğim maceralar düşünüyordum.
-Peki... benimle bir maceraya atılır mısın?
Dom bir anlık duraklamıştı. Daha yeni tanıştığı biriyle maceraya atılmak mı diye düşünmüştü.
Evine almıştı,sofrasını da paylaşmıştı.
Üstüne maceraya atılmak fazla kaçmaz mı diye kendi kendine münakaşa yapıyordu.
-E hadi genç adam Orta Dünya da zaman hızlı ilerliyor,cevabın nedir ?
Dom hayır derse fırsatı kaçıracak mıydı?
Eve... derken lafı ağzına tıkmıştı.
-Afedersiniz Basarkar tam olarak macera neydi öğrenebilir miyim?
Basarkar'ın yüzü düşmüştü. Tam bir açıklama yapmadan:
-Orta Dünya için önemli bir şey taşıyacaksın.
-Taşımaktan kastınız nedir?
Basarkar öfkeli bir şekilde masadan kalkarak:
-Sorulara zaman yok! Cevap!
Dom sus pus olduktan kısa bir sürede
hayatının macerasını yakaladığını anlamıştı.
-Varım! Bu her neyse beklediğim an olabilir. Ve kaçırmak istemiyorum!
Dom ufak tefek eşyalarını almıştı. Kimsenin onu aramayacağını biliyordu. Sadece aklında Elçe vardı. Kapıyı bile kitlememişti. Çünkü
biliyordu evine kimsenin gelmeyeceğini, onu kimsenin aramayacağını.
Burada kasabasının dışına yaklaştıklarında Basarkar Dom'a dönmüştü:
-Git genç adam kıza açıl, eğer dönebilirsen onunla evleneceğini söyle.
Dom "Dönebilirsen" kısmına takılarak hızlıca dükkana doğru yol aldı ve dükkanın içine naif bir şekilde girmişti. Kız yumurtaları Dom girdiği gibi güler yüzle hazırladı.
-Şey... yumurta almaya gelmedim. Size bir şeyler söylemek istiyorum. Sizin için pek önemli sayılmaya bilir, fakat bir maceraya atılıyorum ve maceranın ne olduğunu bilmiyorum. Sadece hayatımın önemli bir değişimi olabileceğini düşünüyorum. Eğer geri dönebilirsem sizinle evlenmek istiyorum. Dönemezsem kulübem ve tarlam sizin olsun.
Kız mutlu, meraklı ve korkmuş bir ifade ile donup kalmıştı. Dom tam dükkandan dışarı çıkarken:
-Sizi bekleyeceğim bayım, umarım dönebilirsiniz ve umarım umduğunuz gibi bir maceradır.
Dom o an anlamıştı ve yüreği daha fazla umutla dolmuştu. Gülerek dükkandan çıkmış idi. Doğruca Basarkar'ın yanına gitmişti. Çok heyecanlı idi, üzerinde bir mutluluk sarhoşluğu vardı. Dom Basarkar'a dönmüştü:
-Onunla evleneceğim. Fakat siz... siz bunun olacağını biliyordunuz değil mi?
Yaşlı adam gülerek:
-A evet genç adam, en başından beri.
Dom iyice şaşırmış idi.
Sana nereye gideceğimizi,kim olduğumu anlatacağım. Ne iş yapacağını yahut yapamayacağını gittiğimiz yerde kadim kişiler karar verecek.
Dom şaşkın,meraklı,heyecan dolu idi.
Hiç soru soramadı bile. Ve Dom için meraklı,Basarkar için umutlu yolculuk başlamıştı. Fellkamondan'dan artık çıkmıştılar.
Bir yurttan başka yurtlara.
-E sayın Basarkar, önce sizin kim olduğunuzdan başlayabiliriz değil mi?
Yaşlı adam konuşmakta gecikmemiş idi:
-A... elbette... ben büyücüyüm.
Dom içinden gülmek gelircesine bir deliye uyduğunu düşünmüştü.
-Gerçekten mi?
-Elbette... bak! (diyerek karşı kayalıklara asasından küçük bir ateş topu yollamıştı.)
Dom'un gözleri açılmıştı.
-Senden başka da var mı peki?
-E... evet. Bir tane daha var.Uzun zamandır görüşmediğim biri,adı Amlak. Eskiden sayımız biraz daha fazlaydı. Ama kadim savaşta öldüler.
-Kötü bir savaş mıydı?
Basarkar aniden Dom'a dönmüştü:
-Bu seferkinden daha kötü olmayacak!
Dom'un aklına gene takılan sözler olmuştu.
"Bu seferkinden" sanki başka bir savaş daha olacakmış gibi gelmiş idi.
-E... affedersin. Bu seferkinden derken başka bir savaş daha mı olacak?
Yaşlı adam kısa bir süreliğine Dom'un yüzüne bakmıştı. Ama cevap vermemişti. Dom bu suskunluktan cevabını almıştı.
-Peki... nereye gidiyoruz?
-Seni tanıştıracağım iki kişi daha var. Bu macerada devam etmen için onların da onayını almamız gerekiyor. Birde o kişiler tarafından test edileceksin. Umarım beni hüsrana uğratmazsın, zor olacak!
Dom bu cümlelerden nereye gittiklerini anlamamıştı, fakat başka birilerinin yanına gittiklerini anlamıştı.
-Tam olarak ne testi?
-Bunu da orada öğren bunlar benim vereceğim bilgiler değil genç adam.
Dom'un içinde daha büyük bir merak uyanmıştı. Başka bir soru sormak gelmemişti içinden.
Sessizce yollarına devam etmişiler.
Bir süreden sonra Dom Basarkar'a dönmüş idi:
-Atlar yorulmuş olmalı biraz dinlendirsek olmaz mı bay Basarkar?
Büyücü içten bir kahkaha ile:
-Bu atlar Bora atlarındandır. Sen üstünde oturmaktan yorulursun ama onlar seni taşımaktan yorulmaz. İlla durmak istiyorsan gittiğimiz yere yakın akarsu var. Orada dururuz.
Dom'un aklına yatmıştı. Yola devam etmiştiler.
Dom'un içinden bir soru daha gelmişti ve gayriihtiyari bir şekilde dışa vurmuştu.
-Neden beni seçti ki koskoca büyücü?
Yaşlı adam Dom'a dönerek:
-Duydum seni delikanlı.
Dom anlamsız tavırla:
-Neyi? Neyi duydunuz bay büyücü?
-Neden seni seçtiğimi sordun az önce.
Dom içinden konuştuğunu sanarak bir of çekmiş idi:
-A... evet.
-O zaman söyleyeyim evlat. İçindeki eşsiz yüreğinden ve yüreğinin içinde barındırdıklarından dolayı. Seni tanıyorum evlat. Yanılmayacağım.
Dom bu sözlerin üstüne hiç bir şey dememişti, fakat "Seni tanıyorum." Kısmına takılmış idi.
Meraklı genç tekrar Basarkar'a dönmüş idi:
-Şey... bay büyücü, gittiğimiz yerdeki kişilere nasıl davranmalıyım?
Bu soruya da kayıtsız kalmadan gülerek:
-Tabi ki de bana nasıl davranıyorsan öyle.
Bu sözü Dom'a "kendin olmaktan vazgeçme" dedirtti. Ona karşı ne gibi bir soru sorsa da gittikleri yerle ilgili biraz daha bilgi verse diye düşünürken aniden:
-Basarkar gittiğimiz yerde ölebilir miyim?
Basarkar biraz bekleyip:
-Benim yanımda olduğun sürece muhtemelen yaşarsın. Tek başına kaldığında artık iş sana kalıyor evlat.
Dom tek başına hayatta kalmayı başarmış biriydi, fakat hiç savaşlarda bulunmamıştı. Tekrar Basarkara dönüp:
-Peki tek başıma kaldığımda ölecek miyim?
Basarkar ciddi bir ifade takınmış idi:
-Ölümden korkmayan bir genç için garip sorular bunlar!
Dom cevabını en net şekilde almıştı.
Gerçekten ölümden korkmuyordu.
Yalnızlık onu korkutan tek şeydi. Artık ondanda korkmuyordu.
-Hey Basarkar şu Amlak nasıl biri. Yani
iyi mi? Kötü mü ?
-Kimin iyi, kimin kötü olduğunu cenk gününde göreceğiz evlat, ama çok merak ediyorsan, Amlak güçlü bir büyücü kendine ait bir şatosu var. Ve orada goblin ırkına hükmetiyor.
-Goblin ırkı mı?
-Evet. Kısa boylu çirkin,atik,çalışkan bir ırk.
Dom şaşkınlığını gizleyememiş idi.
-Ne o genç adam korkmuş görünüyorsun!
Dom aslında biraz ürkmüştü daha önce kendini korumak için kavga etmişti ama bu insanlara karşı idi. Şimdi ise insan dışı bir varlıktan bahsediliyordu.
-Peki başka ırklar var mı?
-Elbette bir çok ırk var, fakat önemli olan hangi ırklarla yan yana olacağımız yahut karşı olacağımız. İşte bu meçhul!
-Daha ciddi bir soru soracağım. Ya işler istediğimiz gibi gitmezse?
Basarkar önce bir sessiz kalmış idi. Şu an böyle bir soruyu cevaplayıp,Dom'u direk karamsarlığın içine sokmak istemiyordu. Heleki yolun daha çok başındayken.
-Böyle bir sorunun cevabı evlat, ağırdır. Daha yolun başındayken böyle sorularla ilgilenmemeliyiz. Bu soruların cevapları gittiğimiz yerde öğrenilecek. Hattâ çok kapsamlı şekillerde.
Dom bu kesin, sert sözlerden durumun vahim olduğunu tam olmasada daha net algılamıştı.
-Eğer gittiğimiz yerde başarılı olursan sana verilecek görev öyle alelade bir görev değil! Çok önemli bir görev! Bunu sana tekrar ediyorum evlat! Durduk yere gelen bu tepki Dom'u şaşırtmıştı.
-Evet akarsuya geldik burada duralım dinlenelim.
On beş gündür durmaksızın at sürdüler. Atların üstünde uyudular. Basarkar kısa süreli uyurdu. Dom ise öyle uyurduki attan düşünce uyanırdı ve bu beşten fazla olmuş idi. Dom derin bir oh çekmiş idi:
-Sonunda karaya basmak çok iyi hissettirdi.
Basarkar onun ayaklarını bu macerada çok kullanacağını biliyordu. Ve sadece gülerek tepki göstermişti.
-Bu geceyi burada uyuyarak geçirelim yarın erkenden kalkacağız Od topraklarına
yolculuğumuz başlayacak.
İyi bir uykudan sonra bir şeyler yemişlerdi. Atlara binmiştiler ve Od Ormanlarına girmişlerdi.
Bu sırada Basarkar asasına üfleyip beyaz ve yeşil karışımı bir ışıkla dolaşıyordu idi.
-Basarkar neden ışık yaktın?
-Bu ormanda dost olduğunun bir timsalidir. Bu onların bana verdiği bir şifredir. Eğer bu ışıkla bu ormana girmemiş olsaydık muhtemelen ilk adımda ölmüş olurduk.
Dom bu sözleri duyunca ürkmüş idi.
-Od Ormanı çok karışıktır. Hattâ şöyle bir laf vardır orman için. Orman izin vermedikçe surlara gidemezsin.
Dom şaşkınlığını gizleyememişti:
-Yani Od'lar ilk adımda bizi öldürmeseler bile ormanı geçmek için ormanın izni mi olması gerek? Öyle mi?
-Aynen öyle genç adam.
Dom bu durumda kuşkulu halde etrafı süzüyordu, fakat bu süzüş Dom'u tedirgin etmemeliydi. Basarkar ormanın yabancısı değildi. Onun yanında olan herkes Od için bir dosttu. Ormanı geçtikten sonra Od Surlarına gelmişlerdi önlerinde çok büyük bir kapı ve iyi donanımlı askerler de vardı.
-Hey! Sur muhafızları açın kapılarınızı dostlarınız geldi!
Kapılar ahenkli bir şekilde açılmış ve içeri girmişlerdi.

Ardıç Ağacı (TAMAMLANDI) Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin