Hikaye düzeniyor ve yeni olaylar ekleniyor, bilginize.
Uykumun ağırlığıyla yatağımın sağ tarafına döndüm. Gözlerim kapalı olsada uyanıktım, uyku bedenimi sarmalıyordu.
" Belis" diye seslenmeye başladı annem. Uyandığımı bilmesine gerek yoktu.
Yorganı kafama kadar çektim. Başımın ağrısı sarsılmamı sağlıyordu. Kapımın tıklatılmadan hızla açılmasını sevmiyordum ve bu her sabah yapılıyordu!
" Belis! Uyan artık. Erken yat diyorum ama beni dinleyen kim ? Günde yüz soru bile çözmüyorsun ablan günde beşyüz soru çözüyor. Aklın ders hariç konularda usta " dedi. Uyanmamış olup bu söylediklerini işitmemek istiyordum. Psikolojik baskı altındaydım. Nefes almak yerine matematik test kitapları alıyordum.
" Başım ağrıyor, okula gitmeyeceğim " dedim yorganın altından konuşarak. Kızgın bir surat görmesem bile hissediyordum. Görmek hissetmekten bir alt seviyedeydi.
" Bütün gece kafanı telefondan ayırmayıp uyumadığın için oluşan bir ağrı yüzünden okula gitmemezlik yapamazsın " dedi. Hadi ama bu baskı neden sadece bana yapılıyordu?
Ellerimle kafama kadar çektiğim yorgana çekeledim. Bu ıstırap her sabah aralıksız üzerimde boyut atlıyordu. Ne desemde ikna olmayan bir yüz bana tersçe bakıyordu bundan emindim.
Ayaklarımla ittirerek yorganı ayaklarımın ucuna getirdim. Ders çalışmamak suç değildi ya da istediğim saatte uyumak.
Tam düşündüğüm gibi olan bir surat beni izliyordu. Yatağımdan ayaklarımı sarkıttım. Kalktığıma inanabilirdi artık.
Banyoya gitmek için suratımın asık haliyle annemin yanından geçtim. Kendimden nefret ettirecek laflarla bezeli kahvaltıyı yemesemde olurdu bana göre.
Yüzümü soğuk suya bir, iki defa çarparak aynaya baktım. Sabaha karşı uyumuştum, gözlerimin altı çökmüştü. Kan çanağı misali gözlerim vardı bu gün elimde.
Saçlarımı geriye doğru savuşturdum. Azar işitmem umarım sonraya bırakılırdı. Banyonun içime ferahlık nükseden kapısından çıktım. Kahvaltıdan gelen çatal, tabak sesleri mutfaktan kulaklarıma ilişiyordu.
Gözlerimi ovuşturdum. Gözlerim can çekişiyordu. Bir şeyler vardı, tatsızlık çıkarıcak şeyler. Mutfak kapısının pervazına yaslandım. Annem tezgahta arkası dönük bir şey doğruyordu. Babam biraz kırlaşmış saçlarını özensizce taramış kahverengi gözlerini elinde tuttuğu gazetesine dikmişti.
Ablam beyaz usturuplu ütülenmiş gömleğini giyip altınada dar olmayan ayak bileklerine kadar uzanan siyah pantolonu giymişti. Açık renk saçlarını sıkıca üsten toplamıştı. Bir yandan çayını yudumlarken diğer yandan kalın test kitabını masaya koymuş soru
çözüyordu.Omzum pervazdan rahatsız olduğunda kollarımı önümde bağlayarak pjamalarım ile mutfağa girdim.
" Hala hazırlanmadın mı ? Her sabah söylediğim şeyi inatla neden yapmıyorsun? " dedi annem. Kızgınlıkla bakıyordu her zamanki gibi. Tezgahta doradıklarını ufak tabağa koymuştu. Dediklerini her sabah yaptığım gibi duymamış gibi yaparak ağaçtan yapılmış sandalyeyi çekerek ablamın yanına oturdum.
" Kırılacak şeyleri kutulara koyup bantlarız " dedi annem babama bakarak. Oda babamın yanına oturmuştu.
" Ben karışmıyorum, sen nasıl biliyorsan öyle ayarlarsın " dedi babam gazetesini katlayıp kenara koyarak.
Tabağıma ufak ufak doğranmış domatesleri koyarken konuşulanları anlamaya çalışıyordum.
" Kayıtlarımız ne zaman alınacak " dedi ablam kafasını test kitabından kaldırmayarak.
" Ne kayıtları ? " dedim ekmeğin bir parçasını ağzıma tıkarak.
" Okul " dedi harfleri bir araya getirmek zor oluyordu görünüşe göre.
Gözlerimi babama çevirdim. Anneme çevirme gibi bir davranışa sahip olamayacaktım çünkü istediğim gibi davranmıyordu bana.
" Taşınacağız " dedi babam çatalını kaldırıp tabağındakileri yemeğe başlayarak.
" Pardon ? Bunu söylemeyi gerek duymadınız mı bana ? Evet çünkü ben test kitaplarıyım dimi ya da vazodaki çiçek ! " dedim öfkeyle.
" Söylesek ne olucaktı ? Eşyaları sen mi taşıyacaktın ? Yada evin icra borcunu sen mi ödeyecektin ? " dedi babam. Ablama söylenmişti oda eşyaları mı taşıyacaktıda söylemişlerdi ?
" İcra borcu mu var ? " dedim kısık sesle. Bunun olmasını istemezdim. Evimiz tek katlıydı ve bize aitti. Bunu nasıl açıklayacaktı acaba babam ? Bu seferde yaptığı borçlara evimizide mi karıştır mıştı ?
" Evde daha fazla oturma olasılığı söz konusu değil. Evi boşaltmamız gerek " dedi iştahım kaçmıştı ama babam yemeğine ara vermiyordu.
Annem lafa karışmıyordu oysaki beni azarlamasını bekliyordum. Yediğim ekmekle bile azarlıyabiliyordu beni." Kızlar eşyalarınızı yavaş yavaş toplamaya çalışın " dedi annem ilk defa ağzını açarak.
Tamam taşınırsak yeni düzene alışmam çok sorun olmazdı ama babamın evimizin üstüne getirdiği icra borcu sorun olucaktı. Bu evimizde borç batağı olmuştu peki orada nerede yaşayacaktık ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIPLAK KOMŞUM
RomanceFakat mutluluk geldiğinde birçok hayalleri de arkasına bakmadan götürmüştü. Umutsuzluk, hüzün, üzüntü sanırım kendi kelimelerimi bulmuştum.