1. İlk Aşk

20.7K 611 140
                                    

'Aşk, kana bulaşmış bir elbiseye benzer. Üzerinden çıkarsan bile arınamazsın. O kan eline bulaşır, yüzüne bulaşır, iliklerine bulaşır. Aşka da bir kere bulaştın mı, daha da iflah olamazsın,' dedi babam. Bunu tam olarak on sekizinci yaş günümde söyledi. Yani dün gece. Her yıl bir şey söylerdi. Bir şey fark ettim. Yıllar geçtikçe, kurduğu cümleler acı veriyordu. Bana olgunluğu öğretiyordu. En ciddi sözünü on sekiz yaşına gelince duymuştum. İlk defa aşkla ilgili bir şeyler söylemişti. Oysa anneme olan aşkından bile söz etmezdi. Annemi, on üç yaşındayken kaybetmiştim. Böyle durumlarda baba desteği çok önemli oluyor. Onun sayesinde kolay atlattım. Sadece gecelerim zor geçiyor. Odama girdiğim zaman soyutlanıyorum. İşte o zaman yalnızlığım en karanlık ücra köşelerden, üzerime doğru yürüyor.

Sorun şu ki, hiç arkadaşım yok. Evet, bir tane bile. Sorunlarımı kendim çözüyorum. Bir amacım, hedefim yok. Okuldan nefret ediyorum. Bu yüzden lise ikide bıraktım. Bunun yanı sıra sırtlarında çantalarıyla penceremin önünden geçen çocuklara bakıyorum. İkilem delisiyim.

Hayatımda hiçbir renk yok. Hatta tek renk, kütüphaneye gitmem. Onun dışında her şey siyah beyaz. Uzun zamandır aradığım kitabı sonunda bir iki sokak ötedeki kütüphanede buldum. Hatta eve kadar dayanamayıp, boş bir masaya geçtim. Kitabın adı, Leyla. Gerçek bir yaşanmışlığın hisleri, sayfalarında iz sürüyor. Her bir cümlesi, kanımı donduruyor. Var mı böyle bir dünya, diye soruyorum. Kelimesi kelimesine beni derinden etkiliyor. Leyla, gözümde dünyanın en şanssız kızı. Bir anda kendini savaşın içinde buluyor. Bu savaşta kadınların kendi içinde yaşadığı savaşı anlatıyor. Uğranılan tecavüzler, bastırılan çığlıklar... yetmiş dördüncü sayfaya geldiğimde, gözlerimi kapattım. İstemsizce yanağımdan bir damla düştü. Kitabı parçalara ayırmak, yok etmek istedim. Sonra göğsüme bastırdım. O kız, günlerce aklımı bir kabus gibi meşgul edecekti. Belki de birkaç gün kitaba ara verecektim. Ama sonunu getirecektim. Mutlaka.

"Kitap okurken ağlayan bir kız çocuğu."

Başımı kaldırdım. Tepemde dikilen adama baktım. Gözüme önce dalgalı saçları ve yeşil gözleri çarptı. Kütüphaneye gelen tiplerden değil gibiydi. Siyah kot ceketinin yakalarını kaldırmıştı. İçine giydiği tişört de ceketi de onu soğuktan koruyamayacak kadar inceydi. Düşüncelerimin ucu bucağı gelmezken, bakışlarımı kaçırdım. Tuhaf bir his baş göstermiş ve benliğimi ele geçirmeye çalışıyordu. Başıma ilk defa böyle bir şey geliyordu. Şimdiye kadar gördüğüm hiçbir insandan etkilenmedim. Kimse için 'yakışıklı çocukmuş,' demedim. Aslında kimseyi bu kadar dikkatle süzmedim. Farklı diye tanımladığımız her neyse işte o, bu adamdı. İkisinin de ne olduğunu bilmiyordum.

"Ağlama. Nefret ederim."

İşte bu cümlesinden sonra bundan sonra ki tüm gözyaşlarımın bu adam için akacağını bilmiyordum.

🍁

Hayatımda aniden yer edinen şeyleri, hiçbir zaman sevmedim. Damdan düşer gibileri kim severdi ki? Bir de yetmiyormuş gibi her zaman hayatımızda varlarmış gibi davranıyorlardı. Aradan bir hafta geçti, onu görmemin üzerinden. Kitabı bitirdikten sonra okuması için ona verecektim. Bugün kütüphanede buluşacaktık. Bir an önce görmek için kitabı iki günde bitirdim. Ama numarası bile yoktu. O yüzden ulaşamadım ve bugünü beklemek zorunda kaldım. Yaklaşık bir saattir deli gibi elbise deniyorum. Hiçbirini beğenmiyorum. Sonra bu kadar süslenmenin anlamsız olduğuna karar veriyorum. Bir anlık bir beğeni için uğraşmaya değmez.

Pembe hayaller kurmayı bilmem. Korkarım, bu işin sonunda öğreneceğim. Bana katacağı tek şey, boş yere hayal kurmak olacak. Bir insanı ne kadar görürseniz, o kadar bağlanırsınız. Bir kere gördüğüm bir adam hakkındaki düşüncelerim saçma duruyor olabilir.

Geçemiyorum SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin