5. Acıtan Gerçekler

6.5K 361 107
                                    

Geçemiyorum Senden^^ 5. BÖLÜM
"Acıtan Gerçekler"

●●●


Medya^^Şimal ve Hakan.

'Aşkın sonunda ölüm var,' sokağımızda böyle bir duvar yazısı bulunuyor. Bu cadde üzerinde gördüğüm tek duvar yazısı. Hem de tam penceremin karşısında. Sanki birisi özellikle yazmış gibi. Onu gün içinde kaç kere okuduğumu bilmiyorum. Yazı, beni böyle bir düşüncenin var olduğuna inandırıyor. Artık uzun uzun düşünüyorum. Sahiden var mı böyle bir ölüm? Bu bana her güzel şeyin sonunda boktan bir durum olduğunu fısıldıyor. Söylesenize aşk kadar güzel bir şeyin sonunda nasıl ölüm olabilir?

Ya da bunu yazan kişi hangi aşkın sonunda, nasıl bir yolda öldü?

Biliyor musunuz, her insanın en büyük ortak sorunu aşk. Her insan bu dertten muzdarip. Aşk adı altında geçen hiçbir cümlede mutluluk görmedim. İnsanlar aşkın acı yönünü dile getirirken, tatlı yönü nasıl buluyor? Bu tatlı yön, daima bir suskunluk vaadediyor. Şiirlerde bile acının binbir rengini görüyorsun, ama o tatlı yön bir türlü dilden kağıda dökülmüyor.

O hâlde soruyorum size, aşkın neresinde elma şekeri var?

Daha üç gün önce delicesine eğlendiğim adam, ortalarda yok. Her şeyin o günde sınırlı kalacağını biliyordum. Fakat bu kadarı da fazla değil miydi? Kocaman üç gün boyunca görüşmedik. O gün kafeden çıktıktan sonra yaptıklarımız, hâlâ zihnimde cirit atıyor. Beraber sigara içmiştik. Bana sigara içmeyi öğretirken, hâlime epey gülmüştü. Dumanını içime her çekişimde, öksürük krizine giriyordum. Yağmur durulduğu bir sırada tekrar evlerine dönüp, bahçedeki bisikleti aldık. Bütün ara sokakları, tek bir bisikletin üzerinde gezdik. Beni arkasına oturtmuştu. Hiç korkmuyordum. Buna rağmen ellerimi belinden çekmemekte ısrarcıydım. Bütün gün sımsıkı sarıldım. Çünkü bu günün bir daha gelmeyeceğini biliyordum. Öyle de oldu. Beni hiç merak etmedi. O günden sonra uyandığım düş, bir kâbusa döndü.

Nasıl bir insan olduğunu bir türlü çözemiyordum. Yaşadığımız onca güzel şeyi, nasıl o güne hapsetmemi isterdi? Zaten her şey o gün patlak vermişti. Yaptıkları, sevgimi kat kat arttırmıştı. Gözlerime bakışını, dudaklarında gün boyu gezinen ismimi, elimi sımsıkı kavrayışını ve o odayı unutmamı isteyemezdi. Aklım unutsa, kalbim gülecekti. Kalbimi sustursam, nefsim ona koşacaktı. Yaptığı bu kötülükle, günlerdir bir enkazın altındaydım. Yemek yesem, hayali gözümün önüne geliyordu. Gülsem, kahkahaları kulaklarıma doluyordu. Biliyor musunuz, üç gündür ne kahve, ne de salep içtim. Salep umurumda değil, ben nescafe hastasıyım. Buna rağmen bir yudum bile içmedim. Öyle bir his bedenimi kavuruyordu ki, sanki onsuz içeceğim kahve, zehir zemberek olacaktı.

Aslında aşkın, bir yük olduğuna karar verdim. Her zaman omuzlarımıza taşıyamayacağımız kadar bir ağırlık yüklerdi. Yere düştükçe, hırslanır ve onu kaldırabileceğimize inanırdık. Yaşadığımız tek taraflı bir aşksa, bu yükü ancak güneş batıdan doğduğu zaman kaldırabilirdik.

İçine düştüğüm yokluk hissi beni tümden ele geçirmeden Zehra Sultan'ın yanına geldim. Ah bu yaşlı kadının benden başka kimsesi yoktu. Bende bu aralar onu epey ihmal ediyordum. Yine de yanına gittiğimde her derdimi dinliyordu. Onun kendine has yorumları, her zaman olaylara farklı açıdan bakmamı sağladı.

"İstediği zaman yanına gelen, isteyince de günlerdir yüzünü görmeden dayanabilen bir adamdan medet umma."

Fakat bu defa ki tavrı, beni yalnızca karamsarlığa sürüklüyordu. Ona hak verdiğim gerçeğini bir türlü dilimden dışarı vuramıyordum. Kelimeler boğazımdan yükseliyor, ama dudaklarıma gelince hızla uzaklaşıyordu.

Geçemiyorum SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin