23. Yürek Cehennem

3.7K 287 118
                                    

  Geçemiyorum Senden^^23

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  Geçemiyorum Senden^^23. BÖLÜM
"Yürek Cehennem"

Günler geçiyor. Şimdi bir eylülü daha kucaklıyoruz. Kışa olan hasretim bitmek üzere. Vuslat yakın. Yalnızca kışa vuslat yakın. İtalya'da olmanın yirmi birinci günü ve bir şeylerden uzak kalmanın da yirmi birinci günü. Sürekli babamın yanındayım. Bir hafta önce ameliyat oldu. Şimdi durumu iyi, ama bir süre daha burada kalmamız gerekiyor. Kontrolleri devam ediyor. Bu illetten temelli kurtulup kurtulmadığı belli değil.

Yaşananların yanında bir şeyden eminim. Burada olmamızın asıl sebebinin, Hakan'dan uzak durmam için olduğunu biliyorum. Geçen gün babamı ve Giray'ı konuşurken duydum. Bizi ayırmayı başardıklarını konuşuyorlardı. Karşılarına dikildim, hesap sordum. Hatta bir ara Türkiye'ye geri dönmeyi bile düşündüm. Ama babam gerçekten hastaydı. Giray'la artık aramıza aşılamaz duvarlar örmüştüm. Babamın hastalığı dışında konuşmuyordum. Hatta bazı günler onu görmemek için evden bile kaçıyordum. Önce deli gibi yeni sokakları keşfediyordum. Ardından alıştığım bir kafeye gidiyordum. Tıpkı Hakan'la gittiğimiz o kafeye benziyordu. Küçük, şirin ve sıcak.

Genellikle San Marco Meydanı'nda takılıyordum. Burası Venedik'in merkezi gibiydi. Epey turistik bir yer olduğu için Türklerle karşılaşmam mümkündü. Üstelik çok kalabalıktı ve ilk defa kalabalık iyi hissettiriyordu. Çünkü insan sürüsü arasında fark edilmiyordum. Ağlayınca bile bana dönen bir tane göz yakalamamıştım. İnsanlar içindeydim, ama değildim.

Şu sıralar tek umudum Olcay'dı. Ara ara Hakan hakkında bilgiler veriyordu. Çoğu zaman ise üzülmemem için sorduğum soruları geçiştiriyordu. Bazen Milena'yla da konuşuyorduk. O da en büyük destekçilerimden biriydi. Baba konusunda ağır yaralı biri olarak bana hak veriyordu. Fakat esas canımı yakan, Hakan'ın hiç benden söz etmemesiydi. Kime sorsam, sessiz kalıyordu. Belli ki beni unutmuştu ya da herkese numara yapıyordu. O da, benim gibi gizli gizli ağlıyor muydu? Sahiden boğazına cam kırıkları doluyor muydu yoksa artık içinde katran karası bir nefret mi barındırıyordu?

Düşünmekten deliye dönecek bir saat dilimindeydim. Sürekli WhatsApp'tan profiline bakıyordum. Bunca zamandan sonra mesaj atacak cesareti bulamıyordum. Gözüm telefonun sağ üst köşesine kaydığında, saatin 13.05 olduğunu gördüm. Muhtemelen Türkiye'de de 15.05 olmalıydı. Acaba şu an ne yapıyordu? En son beş dakika önce çevrimiçiydi. Hiçbir şey yazamayıp çıkış yaptım. Ardından babamla yemek yemeye çıktık. Durumu daha iyiye gidiyordu.

"Şu sıralar Venedik'e yerleşmeyi düşünüyorum. Muhteşem bir şehir değil mi?"

Büyük bir şaşkınlıkla yüzüne baktım. Nasıl böyle şeyleri düşünebiliyordu? O Ankara'dan, en önemlisi de yürüttüğü işinden vazgeçemezdi.

Geçemiyorum SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin