Herkese merhaba! Otuzuncu bölümle karşınızdayım! Bir buçuk hafta önce yazdığım bölümü yoğunluktan ötürü yeni düzenleyip atabildim. Gecikmeden ötürü hepinizden özür diliyor ve sabırla beklediğiniz için teşekkür ediyorum.
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Satır arası yorumlarda buluşalım!
Oy veren, yorum yapan, destekleyen herkese çokça teşekkür ederim. Yorgun'un her daim desteklerinize ihtiyacı var. Yorum yapmayı ve yıldızları parlatmayı unutmayalım!
Keyifli okumalar diliyorum hepinize! Seviliyorsunuz...
Bölüm Şarkısı: Balmorhea - The Winter
Al beni toprak, bağrına bas. Bugün canım yandı. Çok yandı. Acı kuruttu içimde yaşam bırakmadı. Yüreğim yıkıldı, dağıldı, parçalandı. Ruhum toparlayamayacağım kadar kırıldı. İçim söküldü hiç gidemediğim yollara doğru. Can alıcı kayıplarla yokuş aşağı sürüklendi hayatım. Yaşamın hiçbir şey ifade etmediği yerdeyim artık. Yüreğimi büsbütün hüzünle doldurdum.
Görüyor musun beni?
Şimdi her uzvum bir acı gibidir. Hayattan aldığım dersler bana ıstırap vererek her geceyi ayrı bir sancıyla geçirmeyi öğretir.
Görüyor musun beni?
Şimdi sessizliğin en derinindeyim. Dudaklarımı birbirine diktiğim, konuşmanın değersiz olduğunu hissettiğim yerdeyim.
Görüyor musun beni?
Gözlerim haykırıyor içindekileri gökyüzüne doğru. Bir şeyler için umutsuzca kanat çırpıyor. Yaralı gövdesine aldırmadan huzurun olduğuna inandığı her diyara uçmaya, ulaşmaya çalışıyor.
Al beni toprak. Sarıp sarmala. Hiç kimsenin saramadığı yerden sarıp en masum tesellileri ver bana. İçim acıyor. Kanıma karışıp beni tüketiyor. İçimde bir şeyler intihar ediyor, göğsümü yarıp gitmek istiyor. Öylece bakıyorum şimdi. Hissizliğimi giyiniyor kendimi kapatıyorum.
Al beni toprak.
Yoruldum artık, çok yoruldum. Varlığım bir şeye değmediyse yokluğum birçok şeye değsin.
Al beni toprak.
Karanlığa sar. Yaşamak isterken delicesine, nasıl öldüğümü anlat...
Hiç aldatılmış gibi hissetmiş miydiniz? 'Neyin uğruna?' Sorusu hiç canınızı alacak kadar sizi tarumar etmiş miydi? Evimin ortasında çıkan küçük çaplı üçüncü dünya savaşına bakarken yıpranmış duygularım ve anın karmaşası arasında gidip geliyordum.
"Seni artık tanıyamıyorum! "Bülent Bey'in sesini duymamla yıpranmış duygularımdan sıyrılarak şaşkınlıkla kapıya döndüm "iyice çığırından çıktın! "İsyanına içten içe büyük bir kararlılıkla hak verirken onlarla muhatap olmayarak Saldıray'ın yerden kalkmasına yardımcı oldum.
"Sürekli peşimde olmandan sıkıldım amca! "Kamer'in çocukça serzenişi artık iyiden iyiye bozulduğuna emin olduğum psikolojim yüzünden gülme isteğimi tetiklerken kendime hâkim olup Saldıray'ı koltuğa oturttum.
"Lütfen yeğeninizi de alıp evimden gidin "evimde çıkan küçük çaplı üçüncü dünya savaşına son vermek adına ifadesiz bir şekilde kurduğum cümle ikisi tarafından dikkate alınmazken pes ederek hızla buz dolabına gittim. Elime dondurucudan buz torbası alarak Saldıray'ın yanına gidip şişmemesi ve morarmaması adına torbayı gözünün üstüne koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YORGUN
Teen Fiction"Seni uyardım! "Dişlerini sıkarak konuştuğunda onu ilk gördüğüm anda ki öfkesiyle yüz yüze geldim "şimdi buradan gidiyorsun! "Bir elini kolumdan çekerken diğer eli tutuşunu sıklaştırmış cevap vermemi beklemeden beni peşinden sürüklemişti. Birlikte i...