Aniden bastıran fırtına tüm şehri kuşatmıştı. Göğün kulakları sağır edebilecek derecedeki gürültüsü sarı, mor ışıklar saçarak zifiri geceyi aydınlatıyor, ardından da yeniden karanlığa bırakıyordu. Hava bile bu gecenin kasvetinden nasibini almıştı. Bir tarafta intikamın tadını alan kip diğer yanda ise hiçbir şeyden haberi olmadan uykunun kollarına teslim olmuş bir adam.
Ancak bu huzur dolu uyku çok fazla sürmeyecekti. Uğursuz bir ses odanın içine yayıldığında bir süre kimse müdahale etmedi. Ancak telefon ısrarla çalmaya devam edince karanlığın içinde bir ışık yandı. Gece lambasının ışığında telefona uzanan adam, huysuzca ekrandaki ismi gördüğünde gözü üstteki saat göstergesine kaydı. Sat sabaha karşı 3.00 ı gösteriyordu. Arayana söylenerek kulağına götürdü.
" Saatin kaç olduğundan haberin var mı?" diye sordu sert bir sesle.
Karşı taraftan farlı sesler geliyordu. Daha çok bir karmaşayı andırıyordu. " Patron, büyük bir sorun var." Bu Akrep'in ta kendisiydi.
Ses tonunu hiç beğenmemişti. " Sorun nedir?" diye sordu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Barut ve ekibi olamazdı. Onları uzun zamandır izletmesin rağmen değil bir araya gelmek, sorun teşkil edecek bir harekette bile bulunmamışlardı.
" Gelip görsen iyi olacak." Ardından telefon kapandı. Bozkurt iyice meraklanmıştı. Zaten uykusu da kaçmıştı.
Hızla üzerini değiştirip yatakhaneden çıktığında MGS'nin geniş platosuna adım attı. Yeri oldukça gizli olduğundan çok fala ışıklandırması yoktu. Birkaç gece lambasıyla aydınlatılan bahçe, yağmurun samimi dokunuşlarına kucak açmıştı. Çisenin rahatlatan ninnisi kulağına çalınırken birkaç saniye gözlerini kapatıp bu şarkıyı dinledi. Toprak kokusu içine dolarken duyacağı rahatsız edici haberi bir süre dahi olsa unutmaya çalıştı.
Küçük gölcükler oluşan zemin artık onu çağırdığında etrafa su saça saça hızla yürüdü. Buradan çıkışın tek bir yolu vardı. O da hava. Kara yolunu seçmek uzun ve dolambaçlı olduğundan pek tercih edilmiyordu.
Yağmur sayesinde zaten yeterince ıslanmış olmasına ek bir de helikopterin pervanelerine çarparak adeta tenini delip geçen yağmur damlalarından kaçarcasına bindi. Çok beklemeden havalanan helikopterle yola koyuldu.
Akrep'in çiftliğine on beş dakikada ulaşmışlardı. Yağmur burada da kendini gösteriyordu. Kendisini karşılayan adamlardan biri şemsiyeyi üzerine uzattığında az da olsa ıslaklıktan kurtulmuş olsa da çoktan zaten ıslanmıştı.
Adamları takip ederek kuru zemine bastığında rahatlamıştı. Üzerindeki ceketi çekip alan adamlara zorluk çıkarmadı. İçerisi sıcaktı. Yana şömine oldukça cezp edici görünüyordu. Akrep ise ayakta elinde bir bardakla dikiliyor, hemen önünde duran kanepe yüzünden göremediği zemine bakıyordu.
Bardağında kalan son yudumu başına dikti. " Bunu sevmeyeceksin" dedi Kartal'a döndüğünde. Neyden bahsettiğini anlamak için öne doğru yürüdükçe parça parça bedeni gördü. Önce bacakları, sonra kolları en son ise yüzünü gördü. İşte bunu beklemiyordu. " Bir de bu var" dedi kağıdı uzatırken.
İkiye katlanmış kağıdı eline aldı. Açıp içinde yazılanı okuduğunda idrak etmek için kanepeye oturdu. Yeniden okudu.
Yarım kalan hesaplar gün yüzüne çıktığında bu kez son oldukça kanlı olacak. Artık iki seçenek var. Hayatta kalmak veya yok olmak.
Sana kalan seçeneği biliyorsun...
PANTER
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI SERİSİ-3 KAN YAĞMURU
AdventureYARIM KALAN HESAPLAR GÜN YÜZÜNE ÇIKTIĞINDA BU KEZ SON OLDUKÇA KANLI OLACAK... Kaybın acısı hala yüreklerdeyken her şey daha katlanmaz hissedilir. Siyah ekip de böyle bir karanlığın içine sürüklenmişti. Hayatlarındaki tek mutluluk aralarına katılan...