Uzun bir süreden sonra yeniden merhaba. Bundan sonra hafta bir yeni bölüm gelmeye devam edecek. Şimdiden iyi okumalar...
Dört yıl sonra...
Önlerinde duran dev ekranın karşına geçmiş yan yana oturuyorlardı. Karşılarındaki ekran bölümlere ayrılmış her birinde ekibin farklı bir üyesinin görüntüsü vardı. Uzun zamandır tek iletişimleri bu ekran aracılığıyla yapılıyordu. Hepsi ülkenin dört bir yanına dağılmıştı. Onları uzaktan yakından izleyen herkes artık dağıldıklarına tamamen emin olmuştu. Zaten istedikleri de buydu.
" Virüs, konuşma temiz değil mi?" diye sordu Barut yaslandığı koltuktan alışkanlık üzere. Virüs'ün bu konuda ki yeteneğini biliyor olsa da temkini elden bırakmıyordu. Ateş ise hemen yanında bacak bacak üstüne atmış bir şekilde kahvesini yudumluyordu.
Homurdanarak" Artık ayıp ediyorsun ama. Kralı gelse benim güvenlik duvarımı delip, dinleyemez" diye yanıtladı kendinden emir bir şekilde. Güney, karşılık vermedi. Başını sallamakla yetinmişti. Bazen alışkanlıklar iyi olmuyordu.
Elini masanın üzerine vurarak" Bu ne be? Liseli aşıklara döndük. Kızın babasına yakalanmamak için türlü yöntemler deniyor gibiyiz. Neden apaçık şekilde onlara saldırmıyoruz ki? Böylesi daha kolay. Onlar gibi yapmak en temiz yöntem" diye söylendi Zehir.
Fincanı masanın üzerine koyan İnci " Saçmalama Burak. Biz onlar gibi değiliz." Diyerek itiraz etse de Burak'ın onu duyduğu falan yoktu. Bunca yıldır beklemek ona fazla gelmişti. Bir an önce harekete geçmek istiyordu artık.
" Neden, aynı eğitimleri almadık mı? Onlar kolayca bize savaş açabiliyorsa biz de açabiliriz. Korkacak neyimiz var? Zaten bize daha fazla ne yapabilirler ki? Neredeyse karımı ve kızımı benden alacaklardı."
Bu ortamda buz gibi bir sessizlik oluşturmuştu. Üzerinden dört yıl geçmiş olmasına rağmen etkisi hala hepsinin kalbinde ve hafızalarındaydı. Burak, öfkesinde haklıydı elbet. Onun yerinde kim olsa intikamını almak isterdi. Güney'in ısrarıyla bunca zaman sabretmiş olsa da bunun daha fazla sürmeyeceğini herkes görebiliyordu.
Kocasının elini sevgiyle tutup" Alamadılar ama. İkimiz de oldukça iyi durumdayız şu an " diye düzeltti İrem. Başına gelen onca şeyden sonra Zehir'den daha sağduyuluydu.
Zehir memnuniyetsiz bir şekilde kıpırdandı. " Ne yani ölmediğiniz için o adamı bulup teşekkür mü edeyim?"
" Öyle bir şey söylemedim. Sadece biz iyiyiz demek istemiştim." Zehir'in sert tonundan dolayı biraz alınmıştı. Bunu Zehir de fark etmişti. Yaptığı hatayı telafi etmek adına karını kendine doğru çekerek saçlarından öptü.
" Üzgünüm. Sana bağırmak istememiştim."
İrem hemen gülümsemişti. Ona küs kalamıyordu. " Biliyorum."
" Gençler devamını odanıza saklasanız nasıl olur? Burada önemli bir konu üzerinde konuşuyorduk da" diye takıldı Kobra ona. İrem hemen utanmıştı ancak aynı şey Zehir için geçerli değildi. Karısının belinden kavrayarak kendisine doğru çekti.
" Birileri kıskanmış gibi görünüyor. " İrem'i öptü. Kız utanarak da olsa karşılık vermişti. Ona hayır demeyi beceremiyordu. " Ben de daha çok kıskandırayım bari."
Sonunda gergin hava biraz olsun yumuşamıştı. Bunu fırsata çevirmek isteyen birileri vardı. Hazır birkaç saniyeliğine asıl konudan uzaklaşmışken şimdi sırası gelmişti. Gizem yerinde duramayan neşeli bir tonla " Size söylemek istediğim bir şey var." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI SERİSİ-3 KAN YAĞMURU
PertualanganYARIM KALAN HESAPLAR GÜN YÜZÜNE ÇIKTIĞINDA BU KEZ SON OLDUKÇA KANLI OLACAK... Kaybın acısı hala yüreklerdeyken her şey daha katlanmaz hissedilir. Siyah ekip de böyle bir karanlığın içine sürüklenmişti. Hayatlarındaki tek mutluluk aralarına katılan...