Yeni bir alışveriş turuna çıkarak üzerimdeki buhranı atmaya çalışmak müthiş hissettiriyordu. Yazın habercisi ilkbaharı kovmak üzere olduğumuz haziran ayının son günlerinin tadını çıkarmak hakkım değil miydi? Elbette hakkımdı. Ve bende aklıma gelen dahiyane fikirin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak soluğu lüks bir alışveriş merkezinde almıştım. Bu havada sahili boylu boyunca turlayıp el ele tutuşan sevgililerin yapış yapış hallerine şahitlik etmek ve mutluluklarını uzaktan izlemek beni geriyordu. Ha.. elbette bir sevgilim yoktu. Olanda zaten beni tanıdıktan sonra ardına bakmadan kaçacak delik arıyordu. Bunun sebebi tamamen paranın iki yüzü kadar farklı kişiliklere sahip olmamızdır. Ve bunun alışveriş tutkum ve para saçma özelliğimden kaynaklandığını sanmıyordum! Gerçi son manitam Sergen'in söyledikleri hala kulağımda yankılanırken bu düşüncemde haksız olduğumu söylemeden geçemeyeceğim."Kızım!"demişti bana. Kendisi çakma bir kabadayıydı. Ben ne kadar çakma bir bebeksem en az benim kadar concon ve muhallebi çocuğu diyebileceğim kadar zırtlak sayılırdı. Sonrasında, "Sen benim kalbimdeki odacıkları değil cüzdanımdaki bankonotları sayıyorsun!"türünde birşeyler zırvalamıştı. Ve sanırım haklıydı. Ne yapayım canım...? evlendikten sonra babamın imkanlarını kullanamayacak kadar gururluydum ben. Hem kim bu lüks hayatı bırakıp iki kuru soğana talip olmak isterdi ki? En azından ben istemezdim. Para demek benim lügatımda alışveriş demekti. Züğürtlük ise tam bir felâket!
Kucağıma doldurduğum gözde markaların çoğunlukta olduğu elbiseleri kasaya yığarken çalışan kızın bana elimde bir balta varmışta önüne gelen herkesi öldürüyormuşum gibi dehşet içerikli bakışlarını görmezden geldim. Ben zombi falan değilim! Ayrıca kızın yüzündeki endişeli bakışta haklı olduğunu bile düşünmedim değil. Sonuç olarak daha dün aynı mağazaya gelmiş ve kucak dolusu kıyafet alarak yaza özel gadropumu hınca hınç doldurmuştum. Şüphesiz yurt dışı tatili bana ve ruhuma iyi gelecekti. Okulumdan üstün düzeyde mezun olduktan sonra demek isterdim ama... (malesef sondan birinci bile değil sonuncu kesin bendim) nihayet bitirebilmiştim. Kör topal hiç bir yıl fire vermeden okulu bitirmiş olmam bile bir mucizeydi aslında. Bu varsayımla birlikte annemin tezini de bir güzel ciğnemiş sayılıyordum.
Gururlan Tanem sen bir tanesin!
O hep benim gerizekalı ve beyin yerine hava boşlukları ya-da deterjan köpükleri taşıdığımı söylerdi.
Umrumdamıydı peki?
Asla!
Kasiyer kız barkodları tek tek okuturken havalı bir edayla, sanki saçlarım esen rüzgarda ahenkle dans ediyorlarmışcasına savurup cüzdanımdaki en sevdiğim kartımı çıkarıp kıza uzattım. Canım babam benim için çiçekli böcekli ve bembe ağırlıklı bir kart çıkarmıştı. Tamam belki onu sıkıştırmış olabirdim, yani...birazcık!
Yeni cicilerim özenle katlanıp yaldızlı paketlerin içine girerken hevesle derin bir iç çektim. Eve gidince ilk işim onları tek tek denemek olacaktı. Gülümseyerek kasiyer kızın uyuşuk hareketlerini izlemeye koyuldum. Sanırım yeni işe başlamıştı. Onu dün ve bugün ancak görmüştüm. Anlayışlı ve sabırlı davranarak dirseğimi ahşap masaya yasladığımda nihayet en sevdiğim kısıma gelmiştik. Kız kartı post makinasına yerleştirdi ve benden şifreyi kodlamamı istedi. Hemen aklımdaki dört rakamı kodladım. "2580" çünkü en kolay ve post cihazında orta rakamların oluşturduğu, kafamı defalarca sert zemine vurmuş olsam bile hafızamdan silinmeyecek dört rakamdı bu. Nihayetinde o dört rakamı unutursam ki - (birde babamın bu durumu unutmam için dört gözle beklediğini var sayarsak), kesinlikle hatrımda kalacak bir şifreydi.
"Kartınızdan ödeme yapılamıyor hanım efendi." Duyduğum 5 kelime ve toplamda 38 harften oluşan cümleyle irkildim. Bismillah! Çarpılmıştım sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Ceza (Karadeniz Serisi, BARUT) Tamamlandı.
RomanceBen, Tanem Mutlu.. Gerçekten ergenlik dönemi hariç mutlu bir hayat süren, her zaman gülümseyen bir kızdım. Kendimi mutlu ettiğimde herkesinde mutlu olabileceğine inanacak kadar da bencil! Ama benim neden bu hale geldiğimi ailemde dahil olmak üzere k...