35.bölüm

19.3K 1.1K 124
                                    

Barut'un sözlerinden sonra elimi usulca kaldırıp dudaklarının üstüne kapattım. Anlattıklarına göre benim gördüğüm kabusun bir benzerini de o görmüştü.

"Sakın bir daha ölümden bahsetme Barut..."Boğazıma yapışan yumruyu ve gözlerimi yakan yaşları güçlükle geri gönderebildim. "Senden gelecek iyi bir haberi nasıl bekledim biliyor musun? Bin öldüm bir dirildim ben. Ama bir şeyden hep emindim. Sen bana verdiğin sözleri tutmadan, beni ardında bırakmazdın, biliyordum. Sen hep inatçı bir adamdın."

Gözlerini kırpıştırarak elini kaldırdı ve tersiyle yanağımı okşadı. Hüznümü derin kuyulara iterek gülümsemeye çalıştım. "Aslında inatçı bir adam olduğun için sana hep kızıyordum, biliyormusun? İlk defa inadına güvendim. İlk defa inadın mükemmel bir şeye vesile oldu ve.... Seni bana geri getirdi."

Gülümsedi. "Nereye gidersem gideyim, benim yollarım hep sana çıkacak güzelim." Elini yanağımdan usulca indirerek kalbimin üstüne kapattı. "Bana buradan başka gidecek bir yer yok."

Hasara uğrayan kalbinin üstüne sarılan sargılara iç çekerek baktım. Sonra onu daha çok gülümsetmek için saçma bir espiri girişiminde bulundum.

"Benim de senin kalbinden başka gidecek yerim yokta... senin ki artık bir villadan çok kaçak bir gece kondudan farksız. Sanırım biraz haşatı çıkmış."

Bozularak gözlerini devirdi. "Neyine yetmiyor bir oda mutfak, idare et işte kızım!"

Kıkırdadım. "Senin içinde olduğun tek odalı bir eve bile razıyım ben bitanem."

Enfes bir gülüşle, dudakalarıma bakarak eğildi. Ah, yine beni öpecekti. Ayh, lütfen!

Bu defa onun hamlesini beklemeden ben dudaklarına sokuldum. İlk bir an dudaklarımın üzerindeki dudakları gülümsemeyle gerilse de kısa bir süre içinde idareyi tamamen eline almıştı. Sert ve aceleci öpüşüne kapılmamak elde değildi. Adeta kanımı kaynatıyordu. Bir an sonra çalan kapıyla geriye çekilmeye çalıştıysam da Barut mümkün değil izin vermemiş ve dudaklarımı tekrar esareti altına almıştı.

"Barut dur, şimdi biri girecek içeri."

"Gelen geri gitsin. Şurada aile saatetimiz mevzu bahis güzelim. Burada karısına hasret kalmış bir adam söz konusu."

"Hatırlatırım, dışarıdakiler de bizim ailemiz Barut."

"Dur kızım be, az daha seveyim seni işte."diye huysuzca hamurdandı ki bu defa kapı bir kere daha çalınıp ardından da açılmış, aynı anda da Barut'u iterek kendimden uzaklaştırmayı başarabilmiştim. Suç işlemiş çocuklar gibi dudaklarımı ısırarak ayağa kalktım. Barut ise arsız bir serseri gibi gülümsüyordu.

Ateş, "Biz geldik.."diyerek tabiri caizse otuziki diş sırıttı.

Sanki az önce Barut onu değilde başkasını yanımızdan kovmuştu. Herkes kapı önünden Barut'a selam verirken Deniz anne kalabalığın arasından sıyrılarak son hızda oğluna koştu. Titreyen elini havaya kaldırdı önce ama daha sonra gerisin geri indirdi. Dudakları her an bir şey söylemek üzere aralandıysa da geri kapanıyordu. Mutluluk gözyaşlarnı akıtırken zoraki, "Oğlum"kelimesi döküldü dudaklarından. Kim evladını bu halde görmek isterdi ki? Deniz anneyi belki anlayamazdım ama hissettiği duyguları tahmin edebiliyordum. "Nasılsın oğlum... Bir yerin ağrıyor mu annem?"

"Ağrıyor anne.."dedi Barut muzip bir ifadeyle. "Kalbim.. kurşun yüzünden değil ama bu kız yüzünden ağrıyor."diyerek gözlerini bana çevirdi. Seni varya seni...çok severim adam! Barut'un sözlerinden sonra bana dönen gözler kıkırdamayla kısılmıştı. Sevdiğim adam beni hiç utanmadan küçük haşarı bir erkek çocuğu gibi annesine şikayet ediyordu. Onun yerine ben utanmıştım. "Çok ağrıyor..."dedi cılız bir öksürükle. Sonra o yeşil gözleri ölümcül bir bakışla Ateş'e döndü. "Başımda bu gereksiz yüzünden çatlıyor, anne."

Mükemmel Ceza (Karadeniz Serisi, BARUT) Tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin