Susmak mana eksikliğinden değil. Belki mana derinliğindendir... (HZ. Mevlana )
"FEVKAL BEŞER..."
Tüm bu yaşadıklarım sahi gerçek miydiler?
yoksa zihnimin bir oyunu muydu?rüya ve kabus arası bir kaos içerisindeydim.
yaşadıklarımın verdiği şok yetkisi ile uzun süredir nefes almadığını fark edince boğulup ölmemek adına içime çektiğim büyük bir oksijen dalgasını ciğerlerime armağan ettikten sonra şaşkınlıkla açılan ağzımı zoraki kapatmayı başardım.
gözlerimi bir an bile ayıramadigim kahve, hareler o an baştan ayağa süzmekle meşguldü beni.
Zaten ufacık bir bedene sahip olduğum için bir kaç saniyesini bile almamıştı.
sonunda bakışlarının hedefi gözlerim oldu.
gözlerinde ne şaşkınlıktan, nede öfkeden her hangi bir izlenim yoktu.
Öylesine hissizce baktı bir kaç saniye ve hiç bir şey söylemek sizin çekip gitti, arkasında görünmez olduğunu düşünmeye başlayacak olan bir ben bırakarak.
Beni daha önce görmüştü,
tehtid bile etmişti peşine takilmamam konusunda,
hatirlamaması nerede ise imkansız ile eş değerdi.Bu tavırları bir çok soru silsilesini beraberinde getirirken, ona karşı daha da büyük bir merak dalgası yayıldı ruhuma.
Benden bağımsız hareketlenen ayaklarım onun gittiği yönü hedefledi ve yine takılmış bulundum peşine.
Karanlık sokakta gitgide karanlığa gömüldü,
karanlık ruhlu adam...Tüm bu sokaklar ona nekader da çok benziyordu.
sessizliği ile.
ürkütüculügü ile..
karmaşıklığı ile...
Issı sokakta bir gölge misali ilerliyorduk.
Sessiz ama izini kaybetmemek adına attığım seri adımlarla araya belirli bir mesafe bırakarak, beni farkedebilme oranını en düşük seviyeye çekmeye çalışıyordum.
Bir anda sanki rotasını degiştirmişçesine bir başka yola saptı ve görüş alanımı terk etmiş bulundu.
Neydi bu şimdi?
Sanki aniden verilmiş bir karar gibiydi.
Acaba takip edildiğini anlaş olabilirmiydi?
Evet olabilirdi, sonuçta adam usta bir katildi elbette anlamış olabilirdi heleki benim gibi basit, deneyimsiz bir takipçiyi. Ayaklarım yere özenle çalıkmış bir çivi endamıyla sabitlendi. Tek bir adım dahi atamıyordum.
Ya anlamış sa? o zaman öldürmüydü beni ? bu sorular içimi kemirmeye başlamıştı bile.
Onun gözü kapalı iken bile öldürebilecegi biriydim ben.
Aklındaki soru fırtınasına bir büyük kasırga daha eklemenin verdigi merak ve huzursuzlukla peşinden gitmeye karar verdim.
Sanki yürümeye korkarcasına attığım yavaş adımlarla demin saptığı sokaga doğru ilerlemeye başladım.
Her ne kadar merakıma yenik düşüp bu sağlıksız kararı alsamda her geçen saniye ruhuma büyük bir huzursuzluk salgılarken, bacaklarımın titrediğini hissettim adımlarımı sanki geriye doğru atıyormuşum gibi bir türlü ilerleme kaydedemiyordum.
Sonunda gelmiştim demin bir anda saptığı sokak tam da burasıydı.
Diğer sokaklardan her hangi bir farkı yoktu yani görünüşe göre öyle idi.
Ne o vardı, nede ondan geriye bir iz,
Araç sesi filanda işitmemiştim, bu kadar kısa bir zaman diliminde nereye gitmiş olabilirdi Yavaş attığım adımlarımı hızlandırdım her nereye gitmiş olursa olsun onu bulmalıydım. Yine karanlıgın hakimiyetini koruduğu bu dar sokakta ilerlerken bir labirenti andıran bu çıkmaz sokaklar içime büyük bir korku salgiliyordu.
Hayat gibiydi bu sokaklar hem karanlık hemde çıkmazlarla doluydu.
Hızlı adımlarla ilerlerken tam da bir başka sokağa döndüğüm sırada hızla duvara doğru itelendim.Sırtım duvarla buluşurken, yakama yapışan iki el hissettim ve müthiş bir toprak kokusu nüfuz etti ciğerlerime.
Bu oydu,
Kokusu bile ölüm saçan adam...
Boynundaki baskı gitgide artarken tenime değen o soğuk nefesi bana ne kadar yakın olduğunu o an farkettirdi. Nefeslerini bir birine değecek kadar yakın.
Şaşkınlıkla kocaman açılan gözlerle izliyordum onu,
kalbim sanki milli maçta gool heyecanı yaşıyormuşcasına hızla atıyordu.Gözlerini bile parıltısından seçerken, yüzünde maske olmadığı halde onu görebilmem mümkün değildi,
Ancak boyunun çok uzun olduğunu birde,
şu an üzerime çökmüş bir gölgeden farksız olan bedeninden oldukça kaslı bir yapıya sahip olduğunu anlayabiliyordum.Yakamdaki eli hala varlığını hissettirirken, bana doğru eğildi ve aramızdaki mesafe diyemiyorum çünkü öyle birşey yoktu resmen denizanası gibi yapışmıştı adam.
Nefesini tam olarak ensemde hissettiğim anda bir fısıltıyla konuştu "KİMSİN SEN?"
Evet kimdim ben?
Benim bile hep kendime sorduğum bir soruydu bu,
ama her defasında yanıtsız kalan.Kimdim sahi?...
Aaa Evet onun yüzünden kimsesizliğe mahkum edilmiş biriydim değilmi?...
"KİMSİN DEDIM SANA" diye tısladı dişlerinin ardından,
Anlaşılan suskunluğum onu sinirlendir mişti ki su an ses tonu pek te emniyet vadedici cinsten değildi,
ama benimde pek muhabbet günümde olduğum söylenemezdi.Sessizlik her an ikimizi de yutabilecek bir kaos gibi büyürken ne benim konuşmaya tâkâtim vardı nede onun bu sessizliğe tahamülü
Bu derin sessizliği bozan şey ise tahminlerinizin kıyısına bile vuramayacağı bir okyanustu...
"Off abi yaa o kız neydi öyle.. bücürün teki ama kafamı patlatıyordu..."
✯ ✯ ✯
![](https://img.wattpad.com/cover/117055913-288-k720349.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRE BİR: İNTİKAM FISILTILARI(Ara Verildi)
Misterio / Suspenso+18 sahneler bulunmaktadır. Ölüm ve yaşam arası ince bir çizgide yürüyordum. Arkamda kalanlar önemli değildi. Buruk bir geçmişten başka.. Geçmişi unutup önüme bakmaya çalışsam da, Geçmişimin fısıltıları kulaklarında çınlıyor ve rahat bırakmıyordu...